8. Bölüm - ASLAN DAYIM

Abone Ol
Bu vesileyle, tüm hemşehrilerimin, tüm İslam aleminin Mübarek Kurban bayramını kutluyor,  Türk ve İslam alemindek, yaşanan zulümlerin bitmesi, hayırlı günlerin gelmesini, gelecekteki en kötü günümüzün bile, geçmişteki en iyi günümüzden iyi olmasını Mevlamdan niyaz ediyorum.

Ahmet Ünal ÇAM



 ASLAN DAYIM 8. Bölüm     ---  ÖNCEKİ BÖLÜMLERİN LİNKİ ALTTA

 ......Mesela kendini anlattığın bir şiirin çok gerçekçiydi. Dur, şu kitapların üstüne koymuştum, getireyim de herkes duysun ne kadar güzel olduğunu.

—Hangisi acaba?

Cemile hanım da, vaktini daha çok balkonda geçiren Asım bey de gelip merakla yanlarına oturdu.

Ünal şiiri okumaya başladı;

 — “                               Âşık SAKAR

 

Bağa girdim üzüme

Çubuk değdi gözüme

Çağırdım da gelmedi

Darıldım sevdiğime

 

Çankırı yolları buz,

Gel beraber gezelim.

Tut ellerimden kız

Sonra kayar düşerim

 

Bir taş attım havaya

Düştü birinin kafaya

Niyetim yoktu valla!

Kafa—göz yarmaya

 

Karlı dağları aştım

Buzlu yolları geçtim

Aman yarim yandan geç

Ortada ben de düştüm.

 

Duydum yarim geliyor

Yollarına çiçek serdim

Alerjisi var imiş

Ah! ben nerden bileydim.

 

‘Gel’ demiştin ya bana

Bir beyaz atla

At buldum, ben de şaştım.

Ne çare sevdiceğim

At tepti, ben de kaçtım. ”

 

Aslan, uzanıp şiir dosyasını aldı.

—Dur enişte, millet buradayken, asıl senin için yazdığım şiiri okuyayım.

—Benim için mi?

—İş yerinde bilgisayarda bir sorun yaşamıştın da eve gelip de iki gözün iki çeşme anlatmıştın ya.

—Ne iki gözü iki çeşmesi ya, ‘Bilgisayar virüsten kitlendi, bazı dosyalar kayboldu’ demiştim.

—Tamam ya enişte, senin bu perişan halinden ilham alıp, kendimi senin yerine koyup, anlattıklarını şiire dökmüştüm.

—Aslaaaan, şu mosmor ayağına yanlışlıkla bassam acır mı?

Cemile hanım;

—Aslan sen devam et. Merak etme ayağın bundan sonra benim korumam altında.

—Ama karıcığım, bu kardeşin olacak yüksek şahsiyet, benim hakkımda iyi bir şiir yazmamıştır ki. Bak sonra, bu engin duygularla yüklü kalbim kırılır ve hicrana doğru pupa yelken yol alırsa…

—Ünal, sus da Aslan okusun şiirini.

Aslan, keyifle okumaya başladı;

— “                                                               Aşık Xp

 

Dosyaları düzeltip ZIP’layamadım

Hepsi de RAR oldu gitti

Programların  DEMOsu bitti

İllegal kullandım, kâr oldu gitti

 

İnternet saygı göstermiyor dilime

Polisler neylesin bu halime

Web’den mail attım da köyüme

Virüsleri alıp içine de gitti

 

Web mastırlar izin vermez geçeyim

Login olup, mp3’ler seçeyim.

Zor geldi Q klavye bana

Bırakın ben de F’ye geçeyim.

 

Anket yapmış, sormuşlar Aşkı

Ben aşığım, tercihim de ‘A’ şıkkı

Neyleyim cahil ile meşki

3 yanlış 1 doğru götürdü gitti

 

Şiirler yazdım notepad, word ile

Gönderdim yahoo,hot maile

Üç gün oldu bakamadım nafile

İnternet sorunlu, bağlantım gitti

 

Düzelir mi şimdi bu sistem,

Düğmeye bassam, reset etsem

Ah. Ekranda bir ipucu görsem

“Bip” demeden, windows’um gitti

 

Uzmanlar geçsin, kalksın acemi

Kursun yeniden, kursun sistemi

“Söyledim de bir amire derdimi,

“Ben anlamam” dedi de gitti.

 

Aşık Xp garip, derdin söyler

“Aman bana bir çare beyler”

Feda olsun size tüm Cd’ler

Hard diskte şiirler kayboldu gitti.”

 

 

—Eee… enişte, benimle uğraşmamayı öğreneceksin.

—Bana bak Aslan, ayağın tam iyileşmedi. Asıl sen benimle iyi geçin de arada harçlık veririm belki.

—Ne demek enişte, derhal. Can, yıllardır bunu bilir bunu söylerim, benim eniştem kazaktır, evde son sözü hep eniştem söyler.

—Aslanım benim, al şu 5 YTL’ yi yanında bulunsun.

—Sağ ol enişte.

Ablası Cemile hanım atıldı;

—Dur bakalım Aslan, Eniştenden yana olman elimdeki şu 10 YTL’nin sana doğru gitmesine engel mi oluyor ne? Ben de kardeşim harçlıksız kalmasın diye bir kenara koymuştum.

—Haa… ne diyorduk. Evde son sözü hep eniştem söyler, “Peki karıcığım” der.

Cemile hanımın yüzü gülmüştü;

—Hava serin biraz, al kardeşim, şu 10 YTL cebini ısıtsın.

Ünal atıldı;

—Ver o zaman benim 5 YTL’ yi.

—Hangi 5 YTL ? Ha o mu, zorla almadık ya canım, onun hesabı kapandı enişte, yenisine bakalım. Abla cebimi ısıtacak başka paran varsa, eniştemi tut, söyleyeceklerim var.

—Sen söyle, ben Can’la  başla, hatta Ayşegül’le tutarız.

—Can dinle, yeni evlendikleri zaman bir baktım, annen babana yalvarıyor.

Aysel… hanım.

—Aslaaaaan!

—Dur abla ya, devamını dinle. Niye yalvarıyordu biliyor musun? “Süpürgeyi bıraktım, dövmeyeceğim, çık saklandığın yerden de evi temizle” diye.

Can ;

—Hadi ya…

Cemile hanım, cebinden bir 5 YTL uzattı. Ünal;

—Can, sen de mi? Hanım sen de şunu şımartma, adam çalışarak kazandığından daha fazlasını kazandı senden.

Aslan;

—Sağ ol abla, para veren ellerin dert görmesin. Ne diyorduk. Eniştem çok serttir ha. Bir gün şöyle dedi; “Yooo, sıcak su olmazsa bulaşıkları yıkamam”

—Hadi bakalım Aslan, devam et. Ablanda para azaldı nasılsa.

—Biraz daha para var gibi. Merak etme parası biterse de seni överim.

—Ohh… işler tıkırında galiba.

***                        ***                        ***                        ***

Ertesi sabah ki kahvaltıda Aslan, bir iş görüşmesine daha gideceğini söyledi. Ünal;

—Nasıl gideceksin yahu?

—Canım üzerine epey basabiliyorum ama fazla yürüyemiyorum.

—Otobüsle mi gideceksin?

—Bu sözünü duymamış olayım?

—Anlamadım, yürüyerek mi gideceksin?

—Bunu düşünmen bile benim canım enişteme hakaret demektir. Ne demek, eniştemin arabası dururken yürümekmiş, otobüse binmekmiş.

—Ne ya… Arabayı mı istiyorsun?

—Hayır canım, araba senin olsun da, kullanacağım sadece. Bu günlük bende kalsın.

—Haydaaaa

—Atilla Maydaaa derdim eskiden ama önce anahtarları göreyim. Bak ablam da bakıyor yan yan…

Cemile hanım;

—Beni karıştırma Aslan.

—Ablamın böyle konuştuğuna bakma, anahtarı vermezsen, arkasında sakladığı koca tavayı ne yapacak bilemiyorum.

—Ne yapacakmışım! Tavada yumurta yapacağım.

—Sesindeki tehdidi hissettin mi enişte? “Tavada yumurta yapacağım” ne demek bir düşün.

—Tamam ya, tamam. Bana bak, hız yaptığını duyarsam yakarım.

—Nerden duyacaksın, şey… Yapmam.

—Can’ı uyandır. Bu hafta derslerinin çoğu boş geçecek demişti. Seninle gelsin. Öğleden önce de evde ol, çocuk sınava yetişsin.

—Tamam enişte, ayıp ettin.

—Anahtarları vermekle mi ayıp ettim.

—???

***                        ***                        ***                        ***

Aslan ve Can arabayla yola çıkmışlardı. Aslan, torpido gözlerini karıştırdı. Eline bir biber gazına benzer bir kutu geçti;

—Bu ne yaaa? Eniştem de işe yarar yaramaz her şeyi doldurmuş. Bu bayanların kapkaççılara karşı kullandığı gazlardan değil mi? Enişteyle akşam dalga geçeçek konu çıktı.

Ara yoldan, ana caddeye çıkmışlardı. Yanlarından hızla geçen lüks bir araba, “Ana yola hatalı çıktınız!” diye sert sert korna çaldı.

—Şuna bak, nerdeyse çarpacak, bir de bize korna çalıyor. Al korna öyle değil böyle çalınır. O ne lan, sağa çekti duruyor.

—Dayı senin korna çalmana kızdı galiba.

—Dur sen, o kenara geçti durdu. Yani haddini bildirirdim ama yanımda sen varsın diye uğraşmayacağım, sollayıp geçeyim.

Arabayı solladılar. Can,

—Dayı, yanında ben olduğum için mi, adam biraz iri yarı olduğu için mi solluyorsun.

—Tamam adam ızbandut gibi ama sen dayını tanımıyorsun ben onun gibileri çoookk… Ne oluyor yav, adam hızla arabaya bindi, niyeti iyi değil gibi. Can, biraz hızlanacağım kusura bakma.

—Dayı boşuna hızlanma, adamın arabası jet gibi.

—Valla doğru söylüyorsun.

İri yarı adam, hızla gelip, arabayı önlerine kırdı. Mecburen durdular.

—Dayı, adam geliyor. Şuna bak ya… dev gibi.

Aslan, çaresiz camı biraz açtı. İri adam;

—Çık dışarı döveceğim.

—Beyefendi, bir yanlış anlama oldu sanırım.

—Ne yanlışı! Hem ana yola hatalı çık, hem ardımdan daaat dat! korna çal. Çık dışarı.

—Ama beyefendi!

Adam öfkeyle, kafasını yarım açılmış cama doğru uzattı;

—Kırdırma kapını, camlarını, çık dışarı.

Aslan, adamın lafla yola gelmeyeceğini anlamıştı.

—Peki beyefendi ama önce fıs fıs buyurun.

Adamın yüzüne kapkaççılara sıkılan spreyden sıktı. Adam bağırırken, hemen geri vitese aldı, sonra sol yapıp, gaza bastı. İlerde de hemen ara sokaklara dalıp, izini kaybettirdi. Aslan;

—Bak Can okumanın faydaları. Erkekliğin kanunun kurallarını okudum ve şimdi onda dokuzunu uyguluyorum.

 Can gülmekten çatlıyordu;

—Dayı, bu bayanların kullandığı gaz için babamla dalga geçecektin, akşam unutma.

—Bana bak, sana da gülme gazı sıkarım, kes sesini.

—Ben zaten gülüyorum.

—O zaman gülmeme gazı sıkarım. Hah, bu ara sokaktan daha çabuk geldik ya… İşte mülakatın yapılacağı bina.

Arabayı park etti. Binanın önünde mülakat için bekleyenlerin sırasına geçti. Elinde de arabadan aldığı ayakkabı boyası vardı.

—Can, önce sıramı kapayım da, ayakkabımı boyayınca sen arabaya bırakıverirsin.

Sıranın en sonundakilere sordu;

—Mülakat başladı mı?

—Biraz sonra çağırmaya başlayacaklarmış.

—İyi iyi.

Aslan, sıranın en sonunda, bir kaldırım taşına ufak bir gazete parçası koyup oturdu, ayakkabısını boyamaya başladı.

Aslan, ayakkabısını boyarken, yoldan şık giyimli bir adam onlara doğru yaklaştı, gülerek;

—Kendi ayakkabını mı boyuyorsun?

Aslan çevrede ayakkabı boyacısı görmemişti ama adamın da dalga geçmek için söylediğini düşünmüştü. Öfkeli bir sesle cevap verdi;

—Evet, kendi ayakkabılarımı boyuyorum. Sen kimlerin ayakkabısını boyuyorsun?

Adam, yüzü bozulmuş halde sıranın önlerine doğru yürümeye kalktı. Aslan hemen atılıp önüne dikildi;

—Hop birader, sınava gireceksen, sıranın sonu burası.

Adam canı sıkılmış halde cevap verdi.

—Hayır, iş sınavına girmeyeceğim. Benim iyi bir işim var zaten.

Aslan önünden çekildi;

—İyi bir iş ha, aman aman hava da atarmış.

Aslan ayakkabı boyasını Can’a verdi, arabaya gönderdi. Can dönüşte biraz sitemli;

—Dayı ya, herkesle kavga etmek zorunda mısın?

—Adam bana hava attı görmedin mi? Hem ne olacak, adam yoldaki gibi iri yarı değildi ki.

Bir süre daha beklediler, sonunda Aslan’ı da mülakata çağırdılar. Aslan;

—Merak etme Can, bu kez hiçbir sorun çıkmayacak.

—Hadi dayı göreyim seni.

Aslan mülakat için binaya girdi ve çabucak geri döndü. Can merakla;

—Ne oldu dayı ya? Çok çabuk geldin.

Aslan, suçlu suçlu söylendi;

—Hiç sorma, ayakkabı boyamama laf söyledi diye dayılandığım adam var ya… Mülakatta komisyon başkanı çıktı.

Arabaya binerken, Can gülmemek için dudaklarını ağzını sıkı sıkı yumdu.

***                        ***                        ***                        ***




Yazan : Ahmet Ünal ÇAM
Devamı Var