ASLAN DAYIM 11.BÖLÜM

Abone Ol

sınıfta bırakmayı sevmem. Yani hafta sonu da kursa gelirseniz sevinirim.

Aslan, öğrencilerden birinin kitabını aldı incelemeye başladı. Sayfaları çevirdi çevirdi. Sonra, kitabı geri verip;

—Amaaannn… Siz kitaba evde de çalışırsınız. Ben size kitapta olmayanları da öğreteyim. Özellikle edebiyat sanatlarını öğrenin ki, en çok bunlar size okumayı sevdirecektir. Teşbih, Mecaz, Tecahül—ü Arif gibi. Bu günlük bazılarına birer örnekle kısaca değinelim,. ‘Hüsn-i Talil’ yani ‘Güzel sebebe bağlama’ . Bu en sevdiklerimden biridir. Mesela sizin kulağınız çekersem, sizin iyiliğiniz içindir. Şaka şaka. Buna örnek vereyim. “Sen yoksun diye bahçemde, Çiçekler açmıyor bak” diyen şair, çiçeklerin açmamasını, yarinin yokluğuna bağlıyor. ‘Mübalağa’ yani abartma sanatı. Buna örnek de şu olsun ; “Bir ah çeksem,karşıki dağlar yıkılır.” Aklımda Cinas sanatına örnek olacak birkaç şiir var. O nedenle onun üzerinde durmak istiyorum. Cinas, harf sırlaması olarak yazılışı aynı ama anlamları farklı olan kelimelerle yapılan sanattır. Önce kelime örnekleri vereyim; “Anlatayım” kelimesini yine aynı harfleri kullandığımız halde farklı manalara getirerek inceleyelim. 1.si: ‘Anlatayım’ dı, 2.si ‘Anla tayım’ 3.sü ‘Anlat ay’ım’ 4.sü “Anlat Ayı’m”. Sanırım ders sonu yaklaştı. ‘Edep’ kelimesiyle cinas sanatı yapılmış  bir dörtlük okuyayım, sonra çıkarız. “Şiir yazsam ebedi, Demezler hiç edebi,Darılsam, kızsam da, Bırakmam ben edep’i”

Can parmak kaldırdı;

—Evet Can?

—Bir şey sorabilir miyim?

—Sor bakalım.

Can yerinden kalkıp Aslan’ın kulağına eğildi.

—Dayı sen ne yapıyorsun?

—İyiyim canım, sen ne yapıyorsun?

—Onu sormuyorum dayı, derse gelmeye devam mı edeceksin.?

—Neden olmasın?

—Yakalanırsan ne olacak? Hem niye hafta sonu dersi istiyorsun ki?

—Ek ders ücretleri ile hafta sonu kurs ücretleri maaş hesabına yatmıyormuş, doğrudan öğretmene teslim ediliyormuş. Teneffüste öğrendim. İş bulana kadar böyle idare edeceği artık. Hem fena mı dersleriniz boş geçmeyecek.

—Dayııı!

Aslan ayağa kalktı;

—Otur bakalım yerine Can.

Can, çaresiz yerine oturdu.

Aslan, doğruldu, kaşlarını kaldırdı;

—Evet zil çaldı, diğer ders devam ederiz.

Diğer ders başlayana kadar da Aslan, oyuncağını çaldırmak istemeyen bir çocuk gibi Can’dan uzak durmaya çalıştı. Tüm çocuklar girdikten sonra girdi sınıfa;

—Nerde kalmıştık? Ha… hatırladım, Cinas’tan örnekler vermiştik. Bir daha ki derste kaynak kitaplar getiririm, edebi sanatlara öyle devam ederiz. Fakat size söylemek istediğim bir şeyler var. Sizin gibi sevgi dolu, hayat dolu öğrencilerin öğretmeni olmaktan, daha önce yaptığım hiç bir işte olmadığım kadar mutluyum. Yani sizlerin de, bir iş için önce arayacağınız özellik mutluluk olmalı. Ben nice zengin gördüm ki, dostu yok. Sürekli asık suratla dolaşır. Aynı şu sınıf birinciniz gibi hep ciddi dolaşır. Hiiiç sevmem zaten sınıf birincilerini. Yaşamayı bilmezler, oynamayı-gülmeyi bilmezler. Sen sınıf birincisi, teneffüste top oynadım,  bir de gol attım demiştin.

—Evet öğretmenim.

—Hangi kaleye attığını söylemedin. Eminim kendi kalenedir.

—Yok öğretmenim, kendi kaleme olur mu?.

—Aferin. Benim gibi sert ve isabetli vurabilirsen gol atarsın, ben bir ara size gösteririm. Ben futbolcuyken, orta sahadan bir vururdum topa…

—Futbolcu muydunuz? Az önce basketbolcüydüm demiştiniz.

—Evladım, ben komple sporcuyum. Şucu bucu diye sınırlama beni. Karşınızda Kenbağ’ın gol kralı var.

—Kenbağ mı?

—Bilmiyor musun cahil, Çankırı’da bir semt. Türkiye’nin en yetenekli futbolcusunun yetiştiği yer.

—Kim o?

—Kim olacak, ben! Tabi futbola başladığım sene bir sakatlık geçirdiğim için ismimi pek duyan olmadı. Sakatlanmasaydım, dünya da “Bir Pele, Bir Maradona bir de Aslan’ diye anacaklardı. Neyse, dersi kaynatmaya çalıştığınız fark ediyorum. Bu ders için kitaptan bir hikaye okumanızı istiyorum. Evet sesi en gür olan Mahmut muydu. Mahmut, 33. sayfayı açıp okumaya başla.

Aslan, ders boyu birkaç hikaye daha okuttu, yorumlattı. Önceki saatte Can’la konuşmaları moralini bozmuştu. Öğretmenliği gerçekten sevmiş ve kimseye haber vermeden sözleşmeli öğretmenlik sınavları için başvurmuştu ama fazla ümitli de olmadığı için moralsizdi.

Aslan sınıfa baktı, öğrencilerin dikkati dağılmaya başlamıştı.

—Neyse  çocuklar, son dakikalarda ders dinleyemeyeceğiniz anlaşılıyor. Gördüğüm kadarıyla bir kısmınız uyuklamamak için çabalayıp duruyor. Şimdi “Daha ben uyumadım” diyen biri var mı bakalım. Evet, ilk önce Mahmut parmak kaldırdı, demek ki hikaye okurken uykusu da açılmış. Mahmut önce söyle bakalım, matematiğin nasıl?

—iyi öğretmenim.

—Matematiğin gibi dikkatin de iyiyse şimdi soracağım soruyu çözebilirsin.

—Kağıt kalem serbest mi öğretmenim.

—Hadi serbest olsun. Soruyorum, bir otobüs kullanıyorsun, otobüste 23 yolcu var. İlk durakta 14 kişi indi, 8 kişi bindi. İkinci durakta 3 kişi indi, 27 kişi bindi. 3. durakta da ne inen oldu ne binen.

Mahmut son durağı duyunca şaşırdı. Aslan, sanki düşünmesine izin verirmiş gibi kısa bir an durakladıktan sonra, devam etti.

—Bu bilgilere göre bana söyler misin, şoförün yaşı kaçtır?

—Ha…? Fakat öğretmenim, yolcu sayısıyla şoförün yaşını nasıl bulabilirim?

—İp ucu veremem artık. Dikkat etseydin bilmen gerekirdi. Üstelik bunun cevabını sınıfta en iyi senin bilmen gerek.

Mahmut düşündü, taşındı, hesapladı.

—Bilemedim öğretmenim, kaç ?

—Dikkat önemli demiştim değil mi? Cümleye başlarken, “Bir otobüs kullanıyorsun” demiştim. Otobüsü sen kullandığına göre, şoför de sensin. Yani kendi yaşını söylemen gerekiyordu.

—??? Ama öğretmenim, inenler, binenler derken kafam karıştı.

—Dikkatini toplayacaksın Mahmut. Sınavlarda da “Şıklardan hangisi doğru değildir?” der, çoğu kişi ilk gördüğü doğru şıkkı işaretler geçer. Mesela “Aşağıdaki şıklardan hangisi Aslan öğretmeni ifade edebilecek sıfatlardan biri değildir?” A)Yakışıklı B)Zeki   C)Sportif   D)Sakar

Öğrenciler ‘D’ diye bağırırken, Can dayısına gülümseyerek sorar

—Aslında ‘D’ de doğru değil mi öğretmenim?

—Can sanırım şıkları karıştırdın. Bir daha şıkları karıştırma, Burada en şık benim.

***                        ***                        ***                        ***

Akşam Asım bey, Aslan’a sorar;

—Ciddi bir iş bulamadım diye üzülüyorsun galiba. Üzülme oğlum. Hata insan içindir.

Aslan babasının olgun yaklaşmasına şaşırmıştı;

—Sağ ol baba.

—Önemli olan hatalarından ders çıkarmaktır, sen de çok hata yaptın ama… ders çıkarmak için hatalarına artık ara vermelisin, değil mi?

—Ama babaaaa!

—Ayrıca senin hatalarının ders alınacak tarafı da yok ki?

—Ama baba az önce demiştin ki?

—O söylediklerim normal insanlar için, senin gibi her yaptığı hata olan birine hiç mi hiç uymuyor? Neyse, bu gün ne yaptın. Bu gün de iş aramaya gitmiştin.