Bu şehirdede insanlığın ölmediğine inananlardanım!

Abone Ol




Aslında bu fotoğraf karesini yorumsuz vermek isterdik.


Ancak; Çankırı’da 8 Mart Dünya Kadınlar gününde Kastamonu caddesinde çekilen bu fotoğraf karesinde insanlıktan, daha doğrusu insanlığımızdan utanmamız gerektiğini bir iki cümlede olsa özetlememiz de fayda var!


O bir anne, nine, abla, evlat…


O, hayatının belki de en rahat ve huzurlu yaşanması gereken evresinde. Evinde oturup torununu kucağına alıp sevmesi gerekirken, omuzlarına yüklediği ağır yük ve sorumlulukla yüzü kederden buruş buruş çizgilerle dolmuş bir kadın(!)..


Modern dünyanın dayattığı batı emperyalizmi ve kapitalizmin esiri olmuş; lüks içinde sıcacık evlerimizde yediği önünde, yemediği arkasında alabildiğine bir israfın olduğu tüketim toplumunun bireyleri olarak, farkına bile varamadık yakacak telaşındaki o teyzenin…


Şu günlerde bütün bürokratı, siyasetçisi, STK’sı kuyruğa girmiş kadınların gününün önemine değinen mesajlar yayınlıyor, karanfiller dağıtıyor, programlar düzenliyor.  


Peki ya bu yaşlı teyze; bu kadar düşünceli ve hassas olan siyasetin, bürokrasinin ve “komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen bir dinin bireyleri olarak toplum tarafından neden görülmüyor?


Şu sırlar dip yapmış siyaset dünyasının, güvenirliğini kaybetmiş medyanın, çıkar pazarlığı peşinde koşan cemaat temsilcilerinin şapkasını önüne çıkartıp öz eleştiri yapmasının zamanı gelmedi mi?


İdrakleri kapanmış ve nereye doğru gittiğini bilmeyen asli görevi iman kurtarmak, topluma ahlakı değerler aşılamak olan; ‘Benim adamımı meclis listesinde falanca yere koy! Bende şu kadar oy var’ diyerek siyasetçiyle pazarlığa tutuşan sen tarikat temsilcisi...


Sen; yemeyi, içmeyi, açılışı görüp de yokluğu, yoksulluğu görmeyen medya mensubu…


Sen; objektifler önünde Show yapmayı iyi bilen siyasetçi, yerel yöneticisi; "Ben işimi bilirim" diyerek, makam otosuyla ping atan STK temsilcisi…


Sen Sayın Vali! Açılış ve ziyaretlere ayırdığın zaman kadar, "Etrafta yokluk ve yoksulluk içinde yaşayan kimseler kaldı mı ki?" derdi ile hal oldun mu?


Ona da zaman ayırdın mı?


Utanç vesikası bu fotoğraf karesinde hepimize, insanlığımıza bir mesaj yok mu?


Bu ülkede babası vatan için nöbet beklerken, Konya’da 
penceresi naylonla örtülmüş baraka bir evde 40 günlük Ayaz bebek soğuktan zatüreye yakalanıp öldü!  


O baba, bizler yataklarımızda rahat uyuyalım diye nöbet tutarken, biz onun emanetine sahip çıkamamanın utancını yaşadık mı?


Bu utançla vicdan azabı çekip, istifa eden tek bir kamu çalışanı duydunuz mu?


Laf ile peynir gemisi yürümüyor.


Kuru sözler, batı kapitalizminin dayattığı suni günlerle zaman harcamak yerine; gelin açlıkla, yolsuzlukla, hırsızlıkla savaşalım.


Gayri safi milli hâsıladan vatandaşların eşit pay alması, gelir düzeyi düşük insanların sorununa çözümler üretmekle uğraşalım.


Ben bu şehirde insanlığın ölmediğine inananlardanım.


Bize kuru sözler yapmacık tebessümler değil, millet için, yokluk ve yoksulluk için uykusu kaçan insanlar lazım.


40 günlük Ayaz bebek zatürreden öldü