Çankırı’nın kolonya markası: Karatekin

Abone Ol

Misafir geldiğinde asla unutulmaması gereken, Bayramlarda şeker ikramından sonra mutlaka tutulan bir gelenektir kolonya.

1957’te İleri Kimya Sanayi’nin üretmeye başladığı Pereja limon çiçeği kolonyası, üstünde Sultanahmet Camisi resmi ve "turistik" ibaresi bulunan altıgen, boyuna çizgili kalın cam şişesiyle Türkiye’de her eve girmeyi başarır.

Peraja’yı Eyüp Sabri Tuncer, Boğaziçi ve Selin markaları takip eder…

60’lı yıllarda Çankırı’daki eczanelerde cam damacanalarda açık kolonya satılırdı.

70’li yıllarda şişelenmiş yerel markalar katıldı kolonya dünyasına. İşte bu markalardan biri de, Karatekin adıyla girdi Çankırı’da piyasaya…

1938 Çorum doğumlu İsmail Nişancı 6 yaşında annesi Firdevs hanımı kaybeder. Aynı yıl babası Nuri Bey, Müftü Babaanne olarak bilinen Çankırılı Ünzile Hanım ile evlenince Çorum’dan gelip Çankırı Çansaati semtine yerleşirler.

Çansaati yıllarında evde pek huzur bulamayan küçük İsmail, 9 yaşında bir başına Çorum’a döner… Bu defa, çocuk yaşında ablasının yanında hayat kavgasını sürdürür fakat yine işler yolunda gitmez; enişteyle yaşadığı sorunlar üzerine 2. kez Çankırı’ya gelir.


Çankırı Pirinç Pazarında Berber Adnan Tolon'un yanında çırak olarak işe başlar. Sebat eder, işi iyice öğrenir ve kendi dükkânını açmaya karar verir. 1968’te Karaaslan Otelinin yanına açar berber dükkânını.

Berberlikle birlikte Çankırı tren yolu güzergâhından kömür kırıntısı toplatır. Bu toplanan kömür tozlarıyla birkaç ailenin karnı doyardı.

1963 te Çankırılı Üçkarışlar’ın kızı Fatma hanımla evlenir. Bu evlilikten 4 kız, 1 erkek evladı olur.

Berberlikle hayatını kazanırken; iş yerine kolonya pazarlamacısı olarak gelen Ilgazlı Mustafa Uğurlu ile tanışır. Bu tanışma İsmail Nişancı’nın hayatında yeni bir ufuk açar. O dönem İstanbul’da kozmetik üzerine faaliyet gösteren Belkıs Ticaret’in pazarlamacısı olan Mustafa Beyin kolonyacılığa teşviki etkili olur. İsmail Nişancı kolonyacılığa başladığından itibaren de şişesinden, etiketine kadar gerekli ihtiyaçları tedarik eder.

Yazıyı hazırlarken görüştüğümüz Mustafa Bey İstanbul’da aynı sektörde ticaretine devam ediyor. Mustafa Bey Karatekin kolonyalarının çok güzel bir ürün olduğunu özellikle belirtti.

Kadiri tarikatından dersli olan İsmail Nişancı şeyhinden “kolonyacılık mesleğinden para kazanmasının dinen bir sakıncası olup, olmadığı?” hususunu danışarak , “içilmediği sürece sorun yok” icazetini alır ve “Bismillah” deyip 1971 yılında başlar kolonyacılığa…

Kolonya için bir isme, bir markaya ihtiyaç vardır. Ekmeğini yediği Çankırı’nın fatihi Emir Karatekin Bey adına o yıllarda Fetih Şenlikleri düzenlenmektedir. En güzel ismin “Karatekin” olduğunda karar kılar.

Çankırı SSK İş Hanı’nın altında formika bir masa üzerinde bir damacana ve 5-6 kolonya şişesiyle imalata başlar. İlk imalat ürünlerini mobiletinin arkasına yaptırdığı 60X60 kutuya koyarak, Çankırı’nın ilçelerine götürerek seyyar olarak satar.

Dönemin SGK müdürü, İsmail Nişancı’ya yardımcı olur ve onun bu konudaki girişimciliğini destekleyerek SGK’ın altında sevimli, küçük bir yer yaptırır. (Bugün güvenlik kontrolünde kullanılan kulübe)

Esnaf kefaletten temin ettiği krediyle Skoda araba satın alır, arkasını kapatarak kolonya pazarlamaya başlar. İmalathanede eşi ve çocuklarıyla birlikte çalışır.

Skoda aracın yaptığı kaza ve akabinde başına gelen tatsız dolandırıcılık hadisesinden sonra başladığı yere geri döner.

Bu defa Paşabeyoğlu pasajında işini biraz daha büyütmek üzere yer kiralar. Bir müddette o mekanda devam eder kolonyacılığa...

Son olarak ta 60. Yıl iş hanına taşır. Şu anda yerinde eczane olan dükkânı bilahare satın alarak ticaretini sürdürür...

Çimen, tütün, limon kolonyaları Karatekin markasının favori kolonyalarıdır.

Bu üçlüyü "beyaz zambak, kadın teni, altın damla, kara kedi, lavanta, yasemin" takip eder.

Cam ve plastik şişelerde satışa sunulan Karatekin kolonyaları kadar; açık kolonyayı da çok severler ve içine mutlaka esans katılmasını ister Çankırılılar.
Karatekin kolonyalarına tıraş kolonyası, açık parfüm ve oda spreyi de ürünleri de eklenir…

Ekmek yediği mesleği, onun sağlığını bozmuştur. İsmail Nişancı 2008’de zatürre teşhisiyle yattığı hastanede bir meslek hastalığı olan ve milyonda bir görülen “akciğer sertleşmesiyle” mücadele etmeye başlar. Bu hastalık kömür tozu, kolonya işiyle uğraşanlarda görülmektedir. Kurduğu günden itibaren başında bulunduğu dükkanına gidemez olur.

Vefatından önce son kez ustası Adnan Tolon'a tıraş olur, ölmeden mezarını hazırlatır.

20 Şubat 2009’da vefat eden İsmail Nişancı; Çankırı’nın ustura gibi kesen kış ayazına rağmen çok kalabalık bir cemaatle Büyük Cami’den kaldırılarak son istirahatgâhı Sarı Baba’ya defnedilir.

İsmail Nişancı çocukluğundan itibaren helal ekmek peşinde koşan; ölümüne kadar da bu kutlu yürüyüşünü sürdüren örnek bir esnaftır. Yaşadığı dönemde Çankırı’yı güzelleştiren insanlardan biridir. Mekanı Cennet olsun…

İsmail Amca temiz ve güzel giyinir; dışarıda sürekli takım elbiseli kravatını boynundan hiç çıkartmazdı. Gezmekten çok keyif alır, her fırsatta Türkiye’yi dolaşırdı. Ağaç dikmeyi, bahçe işleriyle uğraşmayı çok severdi. Sesi çok güzeldi, günün yorgunluğunu ailesini etrafında toplayıp onlara saz çalıp söyleyerek dağıtırdı. Türküleri çok sever, özellikle Neşet Ertaş'ın türkülerini çalıp söylerdi. Dönemin Çankırı’sında onu tanıyıp, sevmeyen yoktu. Esnaf arkadaşlarıyla çok muhabbetliydi. Berberliği bıraktıktan sonra çocuklarını ve torunlarını tıraş etmeye devam eder. Çok Kur’an okurdu, kitap okumayı çok sever, özellikle de tarih kitaplarını. Hayırsever, dindar, açık görüşlü, çalışkan, sevecen, renkli bir şahsiyettir İsmail Nişancı. Bir dönem Çankırı Demirspor’da da forma giyer, Çankırı stadyumunda oynanan maçları kaçırmaz.

İsmail Nişancı’nın kızı Asiye Hanım ve eşi Abdülkerim Bey yazımızı hazırlamamıza çok yardımcı oldu sağ olsunlar.

Asiye Hanım’ın kolonya üretici oldukları halde; yoğunluktan dolayı bayramda kendilerine kolonya almayı unuttuklarından kolonyasız bayram yaptıkları notunu da gülümseyerek ekleyelim notlarımıza…

 YAYIN HAKKI SAKLIDIR©