Ermeniler, Rusların, İngilizlerin ve Fransızların oyunlarına gelerek bizi arkamızdan vurdular. Binlerce değil, on binlerce insanımızı camilere, ahırlara doldurarak diri diri yaktılar. Kuyulara doldurdular, ağaçlara, direklere çivilediler. Parça parça ettiler.
Ermeniler, Selçuklu’dan beri 850 yıl Türklerle beraber barış içinde yaşamış, Osmanlı döneminde millet-i sadıka yani sadık millet ismini almıştır fakat 1877-78 Osmanlı- Rus savaşı Türklerle Ermeniler arasındaki ilişkilerde bir dönüm noktası olmuştur. Ayestefanos anlaşmasının 16. maddesi ve Berlin Anlaşmasının 61. maddesinde yer alan Ermeni ıslahatı, ilk kez Ermeni sorununun uluslararası bir kimlik taşımasına neden olmuştur. Bu tarihten sonra Osmanlı tebaasında yaşayan Ermeniler arasında ayrılıkçı çeteler birer birer örgütlenmeye başlamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu, 1915 ilkbaharında cephelerde savaşırken bir taraftan da Ermeni çetelerinin öncülüğünde başlatılan ayaklanmalarını bastırmaya çalışıyordu. Doğu vilayetlerimizdeki isyanlar Rus ordularıyla savaşan birliklerimizin arkadan vurulması halini almış, İstanbul Hükümeti'nin, özellikle de İçişleri Bakanı Talât Bey'in, Ermeni liderleri uyarması netice vermemiş ve isyanlar giderek büyümüştü…
Hükümet ilk önemli tedbiri 24 Nisan 1915 günü aldı. O tarihe kadar serbestçe faaliyet göstermelerine izin verilen Ermeni komitelerinin bütün büroları kapatıldı ve önde gelen Ermeni liderlerle isyanları teşvik ettiklerinden şüphe edilen Ermeni entellektüeller tevkif edilerek Anadolu'daki kamplara gönderildiler.
25 Nisan akşamı bir kısmı otobüsle, diğerleri ise çok sayıda asker nezaretinde yaya olarak Sirkeci’ye oradan, bir Şirket-i Hayriye vapuruyla Haydarpaşa’ya götürüldüler, kendilerini bekleyen şimendifere bindirildiler. Tren Ankara’ya varırken, 71’i Sincan’da indirilip at arabalarıyla Ayaş’a, geri kalanı ise Ankara İstasyonundan iki gün süren araba yolculuğundan sonra Çankırı’ya götürüldüler.
Çankırı Mutasarrıflığının bağlı olduğu Kastamonu Valiliği 31 Ağustos 1915 tarihinde 24 Nisan ve takip eden günlerde İstanbul’da tutuklanarak Çankırı’ya zorunlu ikamete tabii tutulan Ermenilerin isimleri ve yapılan işlemler hakkında Dâhiliye Nezareti’ne ayrıntılı bir liste göndermiştir. Bu listede 24 Nisan – 31 Ağustos 1915 tarihleri arasında kısa veya uzun süreli olarak Çankırı’da zorunlu ikamete tabii tutulan Ermenilerin toplamı 155 kişi olarak verilmektedir. Bunlardan 35 kişi suçsuz bulunarak serbest bırakılmıştır.
Çankırı Mutasarrıflığı’nın Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği 30 Haziran 1915 tarihli yazıda, Çankırı’da bulunan Ermenilerin sayısı 140 kişi olarak verilmektedir. Aynı yazıda; Çankırı’da bulunanların şehirde serbestçe gezebildikleri, her üçünün ve beşinin bir hanede ikamet etmek üzere dağıldıkları, hatta kasabanın yarım saatlik uzağında bulunan sayfiyelere kadar dağılmış oldukları belirtilmekte ve sadece 24 saatte bir polis merkezine gelerek imza attıkları vurgulanmaktadır.
İstanbul’da tutuklanarak Çankırı’ya sevk edilen ve orada zorunlu ikamete tabi tutulan Ermenilerin bizzat kendileri veya yakınları hükümete dilekçe ile müracaat ederek suçsuz olduklarını beyan ederek affedilmelerini talep ederler.
Osmanlı merkezi yönetiminin verilen af dilekçelerini titizlikle inceleyerek “suçsuz bulunanları, içlerinde yabancı uyruklu olanları veya sağlığı elverişli olmayanları” affettiğini görüyoruz.
Nitekim Dâhiliye Nezareti’nin 8 Mayıs 1915 tarihli emri ile Vahram Torkumyan, Agop Nargileciyan, Karabet Keropoyan, Zare Bardizbanyan, Pozant Keçiyan, Pervant Tolayan, Rafael Karagözyan ve Vartabet Komidas serbest bırakılarak tekrar İstanbul’a dönmelerine izin verilmiştir.
Komidas İçin Halide Edip Adıvar ve Mehmet Emin Yurdakul’un da ricacı oldukları da bilinmektedir..
Komidas’ın Çankırı’daki zorunlu ikameti sadece 13 gün sürmüş, daha sonra İstanbul’da rahatsızlanarak tedavi amacıyla Viyana’ya gitmek için 30 Ağustos 1917 tarihinde Dâhiliye Nezareti’ne başvurmuştur. Komidas istediği izni alarak, Eylül 1917 tarihinde Viyana’ya gitmiştir.
Tekrar Türkiye’ye dönmeyen Komidas 1935 yılında Fransa’da ölmüştür.
Ermeni çetelerin binlerce masum vatandaşımızı katlettiği bir tarihte 13 gün Çankırı’da zorunlu ikamette kalan ve bu olaydan tam 18 yıl sonra eceliyle ölen hasta bir adamı katledilmiş gibi göstererek adına soykırımı anıtları dikmek tam bir ermeni ahlaksızlığıdır!
Yüzyılın en büyük emperyalist yalanlarından biri; şüphesiz hiç bir belgeye dayanmayan, tamamen siyasi nitelikte olan Ermeni soykırımı yalanıdır.
Her 24 Nisan geldiğinde soykırım yaygarası yapan Ermeniler; tehcir üzerinden alçaklıklarını, barbarlıklarını, ihanetlerini, katliamlarını karartarak zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkmaya çalışıyorlar...
Tehcir asla soykırım değil; diasporanın slogan haline getirdiği iğrenç bir yalandır!
Tehcir, bugün Ermeni diasporasının ve batının ifade ettiği gibi Ermenilerin yurt dışına sürgünü değildir. Osmanlı toprakları içinde bir bölgeden başka bir bölgeye zorunlu göçtür. Yani 1915 yılındaki Ermeniler, Osmanlı topraklarından sürgün edilmemiştir. Doğu Anadolu’dan bir başka Osmanlı toprağı olan Suriye’ye tehcir edilmişlerdir.
Zira 2. Dünya savaşında da ABD, Japonya ile savaş halindeyken, hiç bir tehlike arz etmemesine rağmen Pasifik kıyısında yaşayan Japonları, Missisipi’ye tehcir etmiştir ve binlerce Japon’un ölmesine neden olmuştur. 1944 yılında Stalin’in Kırım Türklerine uyguladığı tehcir, 20. yüzyılın insanlık adına utancıdır. Söz konusu kendileri olunca uyguladıkları zalimliği görmeyen batı 1915 yılındaki zorunlu tehciri ısrarla soykırım olarak göstermeye çalışmaktadır.
Türkiye’de Gomidas, Ermenistan’da Komitas olarak anılan müzik ve din adamı Soghomon Soghomonian 1869 Kütahya’da doğumludur. 1895 yılında Vartabed (rahip) unvanını almıştır.
Aram Andonyan’ın, sözde Çankırı'da yaşananları anlattığı “Gomidas Vartabed ile Çankırı Yollarında” adlı kitap baştan sona bildik ermeni yalanlarıyla dolu…
Kitabın adında ÇANKIRI geçse de, Gomidas’ın 13 günlük misafirliği dışında Çankırı ile herhangi bir ilgisi yoktur…
Paris'te bir parka adı verilen ve o parka dikilen Gomidas Vartabed’in heykelinin kaidesine “Osmanlı İmparatorluğu'nda 1915'te yapılan, 20. yüzyılın ilk soykırımının kurbanı olan 1.500.000 Ermeni'nin anısına” yalanı yazılmıştır.
Gomidas kurban filan değil; akıl hastanesinde tedavi gören ve orada da ölen bir ermeni din adamıdır!
Sözün özü: Eceliyle ölen ve Fransa’da yakılarak külleri Ermenistan’a gömülen Gomidas, Ermeni yalanlarının simgeleştirdiği bir balondur.
Çankırı'da 13 gün misafir edilen Gomidas ile ilgili üretilen soykırım hikayeleri diyasporanın düzmecesidir.
Metin Yılmaz İletişim:
05465665042
metinkorgun@gmail.com