Fetöcüye “Fetöcü” demek!
Gazetecilik faaliyetinin getirdiği ağır yüke bakarmısınız!
Bir gece KOM’da gözaltı, Çankırı Ağır Ceza Mahkemesinde adil yargılanma süresini aşan 5 koca yıl, 22 celse, değişen 4 hakim sonucunda bugün görülen karar duruşmasında suçlamalardan beraat ettim.
15 Temmuz 2016 hain darbe girişimi sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Herkes bildiğini antlasın, devletine yardımcı olsun” daveti üzerine Fetöcü olduğuna emin olduğum şahsı araştırılması için kurumuna bildirmiştim.
Daha sonra şahıs haberlere konu oldu. Ve açılan dava neticesinde tam 5 yıl boyunca ağır cezada yargılandık. Suçumuz “Fetöcüye “Fetöcü” demek!.
Dava süresince 4 hâkim değişti. 23 celse sürdü duruşmalar. Şahsın yalanları, düzenbazlıkları bitmedi ama bir bir belgeleriyle çıkarttım mahkemede. Ben izlerini takip edip şahsın yalancılığını, fetöcülüğünü belgeledikçe delillerde karartma yaptı. Buda yetmedi mahkeme sürerken, “Bana bir gün önceden 2012 KPSS soruları verildi. Harp Okulu öğrencilerine ağabeylik yaptım, TRT’de FETÖ yapılanmasını gördüm.” diye KOM’a iki sayfa ifade verdiği ortaya çıktı.
Bütün bu haberler, bilgiler, ifadeler mahkeme sürecine rağmen bir baktık ki; 2018'de TRT’ye canlı yayın kameramanı kadrosundan girmiş.
Hani nerede güvenlik soruşturması, nerede mücadele?
Yeniden ihbarda bulunup ihraç ettirdim.
Memurluğu TRT’de 1 ay sürdü.
Mahkemede "Allah bilir bunun kod adı da vardır" dediğimde “yok” demişti. Dördüncü yılda o kadar belgeye rağmen gelinen aşamada savcılık mütalaasında cezalandırılmam isteniyordu.
Olacak ya işte mahkeme sürecinin dördüncü yılında Ankara’da gözaltına alınan bir şahsın ifadesinde “Biz üniversitede okurken Çankırılı bölge imamız vardı” diyor. Ve dönüyor dolaşıyor kataloktan gösterilen bu imam “Bana Fetöcü diyorlar ” diye bizi yargılatan şahıs çıkıyor. Hakkında FETÖ üyeliğinden dava açılıyor. Daha önce devlete yardımcı olduğunu söyleyip Çankırı KOM’a kendi çıkarlarına göre bilgiler vererek 2.5 sayfa ifade veren şahıs, bu sefer tam 25 sayfa ifade dökülüyor.
Emniyetin öğrendiği yeni bilgileri de anlatmak zorunda kalıyor. Aslında devletin adli makamlarına işine geldiği gibi konuşuyor. İşine gelmediklerini saklıyor.
Bir de itirafçılık yasasından yaralanıyor.
Normalde yasadan yaralanmaması gerek.
- İtirafçı olmak istiyormusun? Evet
- Kod adın ne? Yavuz
İşte yukarıda 5 yılı özetlemeye çalıştığım mücadele sonucunda eğer dedektif gibi iz sürmesek, sessiz kalsak ve hiç karışmasaydık; bir FETÖcü hem suçlu hem güçlü aramızda masumca ve sinsice geziyor olacaktı.
Mahkemede iftiradan ceza alacaktık.
Ben ihbarda bulunmasam şahıs belki bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarını canlı yayınlayan ekipte yer alacaktı.
Bir darbımeseldir. Osmanlı’da 1839 Tanzimat Fermanı ile başlayan süreçte Müslüman tebaa ile gayri müslüm tebaanın hakları eşit sayılmıştı. En önemlisi Hıristiyan tebaaya “gavur” denmesi yasaklanmıştı. Hâlbuki o yıllarda Osmanlı’da gavur demek, yabancı demek, bizden olmayan demekti. Devlette hep hakim ve asil olan Müslümanların, gayri müslimlerle eşit sayılması Müslüman camiada hoşnutsuzlukla karşılandı.
Son Osmanlı Vakanüvisi, Abdurrahman Şeref Efendi’nin nakline göre: “Galata’da Voyvoda Karakolu’nda kumandan bir tabur ağası var imiş. Ahali-i Hıristiyaniyye (Hıristiyan ahali) ara sıra bir Müslüman’ı yakalayıp karakola götürür ve “Bana gâvur dedi” diye mücazatını (cezalandırılmasını) ister imiş. Tabur ağası “Ay oğul anlatamadık mı? Şimdi Tanzimat var, gâvura gâvur denmeyecek. Söyleye söyleye dilimizde tüy bitti!” diye kabahatliyi tekdir ve tevbih eyler (azarlar) imiş.
Anlayacağınız "Fetöcüye Fetöcü" demenin bedeli 5 yıl mahkeme koridorlarında git gellerle uğraşmak oldu.
Fetöcüye gelecek olursak, duruşmaları takip ediyordu ortalıktan sıvıştı, etkin pişmanlıktan yararlanıp sıyrıldı.