Kısa Seyahatten İzlenimler

Abone Ol

Atalarımız ne güzel söylemiş “Tebdil-i mekanda ferahlık vardır” diye. Her gün aynı şeyleri yapmak aynı yüzlerle karşılaşmak ve aynı mekanı paylaşmak, kısaca tek düzel hayat yaşamak sıkıntılı olabiliyor insanlara. Bunun tek ilacı ise seyahat etmek, yani tebdil-i mekan yapmak.

 

Biricik oğlum Muzaffer nihayet okulunu bitirdi ve bize de onun mezuniyet törenine iştirak etmek düştü, yani fırsat doğdu bir nevi tebdil-i mekan için. Hemen yola koyuldum. seyahat mahallim Aydın Nazilli, ama benim niyetim çevre şehirleri de dolaşmak ve çoktandır gitmediğim Ege de kısa da olsa bir tur atmak.

 

Afyon sınırlarında kırmızı harflerle yazılmış bir levha dikkatinizden kaçmıyor. Şu anda Cumhuriyetin kazanıldığı topraklardasınız. Bu sözde hem bilgisizlik var, hem de ideolojik çağrışım. Doğrusu İstiklal savaşının kazanıldığı topraklardasınız olmalıydı. Zira biliyoruz ki, Atalarımız istiklal savaşında düşmanı vatan topraklarından atmak için kan ve ter dökerken, savaşa komuta eden Ankara da ki Meclis, hala Padişaha bağlılık mesajları gönderiliyordu. Yunanlılar ise kurulmamış olan Cumhuriyetimizi yıkmak için değil, Megola idea yı, yani büyük Yunanistan’ı kurmak için savaşıyordu.

 

Bu söze fazla takılmadan yola koyuluyoruz, ama Vatan için çarpışan şehit veya gazi olan kahraman atalarımız gözümüzün önüne geliyor ve fatihamızı onların aziz ruhlarına hediye ediyoruz. Harp sahalarını seyrederken bir yandan da düşünüyoruz; Hemşerimiz Teğmen Kazım belki buralarda gazilik beraatını almıştı. Genekli Abdullah Çavuş kış günleri ocak başında bizlere anlattığı kahramanlık öykülerini bu topraklarda yaşamıştı besbelli.

 

Kadim Aile dostumuz rahmetli Abdullah Çavuş’u dinlemek çocukluğumuzun en vazgeçilmez tutkusuydu ve her fırsatta harp hatıralarını dinlerdik ondan. Rahmetlinin bizi etkileyen en önemli harp sahnesi ise, Allah Allah diyerek düşmana yaptıkları taarruzlardı.  O anı anlatırken tekrar yaşardı ve bize de yaşatırdı rahmetli. Mekanın cennet olsun Abdullah çavuş.

 

Denizli’yi çok merak ettiğim için ilk molayı burada vermeyi uygun gördüm. Şehrin kalkınmışlığı hemen girişte belli oluyor. Sıra ile dizilmiş fabrikalar, iş merkezleri en önemli gösterge kalkınmışlık için. Şehrin merkezi modern binalarla dolmuş. Yıllar önce düşünülerek yapılan İzmir-Denizli lokal Tren hattı isabetli bir proje. Ancak kalkınmada örnek bir model olan Denizli’nin zaman kaybedilmeden İstanbul ve Ankara ile de demir ağlarla bağlantısının yapılması gerekir. Ha keza, yeni yapılan Hava Limanının da daha aktif hale gelmesi, hem Denizli için hem de ülke Ekonomisi için önem arz etmektedir.

 

Akşamın geç vakitlerin de Nazilliye ulaştığımız için şehir turunu ertesi güne bıraktık. Sabahleyin vakit kaybetmeden şehri geziyoruz. Ekonomik gelişmişliği hemen fark etmek mümkün, yeşillik ise bir başka güzellik. Nazilli için söylenen “Uzun ömürlü ve mutlu insanların yaşadığı şehir” sözüne ilk bakışta hemen hak veriyorsunuz. Tabiatın verdiği güzellik akıllı insanların verdiği katkı ile daha da güzelleşmiş.

 

İlk dikkatimizi çekenlerden bir tanesi dükkan levhalarında Yaren isminin olması. Bu yaren ismi bizden mi alınmış, yoksa Rahmetli Özay Gönlüm üstadın sazından mı esinlenmiş, doğrusu bunu öğrenemedik. Dükkan sahipleri de bize net bir bilgi veremedi.

 

Nazilli eskiden Basmalarıyla ünlüydü, bunu bildiğimiz için Aşağı Nazilli de bulunan tarihi Sümerbank Basma Fabrikasına gidiyoruz.

 

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası Cumhuriyetimizin ilk sanayi tesislerinden biri ve bizzat Atatürk tarafından 1937 yılında açılmış. Fabrika Türk Sovyet yapımı, tıpkı Köy Enstitüleri gibi model bir proje. Köy Enstitüleri vurgusunu özellikle yaptım, çünkü  Köy Enstitüleri Eğitimin gelişmesi için nasıl model alındıysa Nazilli Basma fabrikası da sanayimizin gelişmesi için model olarak planlanmış.

 

Basma fabrikası için Atatürk’ün Sosyal Fabrika projesiydi de diyorlar, haklılarda. Çünkü fabrika sadece basma üretmekle kalmamış kültürel etkinliklerinde merkezi olmuş. Öğle ve yemek aralarında işçilere Beethovenden klasik batı müziği parçaları bile dinletilirmiş, tesis alanına sinema salonu da yapıldığı için işçilere düzenli olarak filimler de izletilmiş.

 

Fabrika arazisini dolaştığınızda Sovyetlerin elinin değdiğini hemen fark ediyorsunuz. Bunu tenkit için söylemiyorum bilakis takdir ettiğimi belirtmeliyim. Fabrika Entegre bir tesis olarak düşünülmüş. Yani birbirleriyle bağlantılı atölyeler başarılı bir şekilde projelendirilip yapılmış.En çok takdir ettiğim husus ise Fabrikanın lokal Tren hattı ile Ulusal Tren ağına bağlanmış olması.İşçiler bile mesaiye bu tren hattı ile taşınırmış. Mini Tren istasyonu görülmeye değer, Gıdı Gıdı adı verilen dizel lokomotif ve servis katarı çok ilginç. Ama buradan yetkilileri uyarıyorum, lütfen bu eserleri daha dikkatli ve özenle koruyun.

 

Şu Anda Üniversite kampüsü olarak kullanılan tesislerde bir de Müze binası var, ama kapalı olduğu için gezemedik. Zaten sürekli kapalıymış. Özel ve Güzel insanlar geldiğinde açılırmış sadece. Biz bu özellikleri taşımadığımız için girmek için teşebbüste dahi bulunamadık. Çapsızlığın vatanı olmazmış diye söylenerek Fabrika gezimizi sonlandırdık.

 

Sümerbank Basma Fabrikasının hemen karşısında şehir parkı bulunmakta. Orta büyüklükte bir park alanı, ama içerisinde yok yok. Yeşil suyla öyle ustalıkla bütünleştirilmiş ki, takdir etmemek elde değil.Geniş bir Luna park dikkatinizden kaçmıyor.Parkın içerisinde küçük bir hayvanat bahçesi bile var. Hayvanat bahçesini küçük zannetmiştim, ama gezince hiçte öyle olmadığını anladım. Hemen hemen her çeşit hayvanı görmek mümkün.

 

Şehrimizde ki en büyük parkta iki saat geçirseniz sıkılırsınız, ama burada ailenizle birlikte sıkılmadan akşama kadar vakit geçirmeniz mümkündür. Dikkatimizden kaçmayan diğer husus ise yeşil çimenlerin üzerinde koşuşturan çocuklar ve piknik sofralarının çimenler üzerine kurulması. Çimlere basma yasağı buralarda kalkmış faydası anlaşıldığı için. Bu parkla şehrimizde ki parkları mukayese ettiğiniz de bizimkilerin yeşil tarla olduğunu söylersek inanın haksızlık etmiş olmayız.

 

Bizim etkili ve yetkili büyüklerimiz Japonyayı, Afrikayı dolaştıkları kadar Nazilliye de gelseler gelişmeleri görseler ne kadar iyi olur diye söylenmekten kendimizi alamıyoruz. Üstelik Nazilli Çankırılılar tarafından idare ediliyor, yani yabancılık çekmek mümkün değil. Kaymakam Mehmet Okur Çerkeşli, Belediye Başkanı Haluk Alıcık uzun yıllar Ilgaz da öğretmenlik yapmış ve Çankırılılara özel sempati besleyen değerli bir şahsiyet.

 

Nazilli demografik yapı itibari ile Ülkenin her köşesinden insanların bulunduğu ve hoşgörü ortamının alabildiğince yaygın olduğu Yüzellibin nüfuslu Büyük şehir adayı bir İlçemiz. Bulunduğumuz mahallede alkol satmayan bakkal ve büfe bulmak mümkün değil. Bir bakkal dükkanına alış veriş için giriyoruz. Önümüzde bulunan vatandaş aldığı iki şişe şarabın parasını bakkala uzatıyor. Bakkal amca önce Allah bereket versin deyip sonra parayı kasaya koyuyor . Biraz şaşırıyoruz, ama daha sonra yurdum insanı deyip geçiyoruz.

 

Nazilliden Kuadası’na Önce Trenle daha sonra aktarma yaparak Minibüsle ulaşabiliyorsunuz, yolculuk bir saat civarında sürüyor, yani fazla uzak değil. Kuşadası için Turizm cenneti diyorlar gerçekten de öyle, her taraf turist kaynıyor şimdiden. Büyük bir yolcu gemisi rıhtımda, yatların birisi geliyor diğeri gidiyor. Tek sıkıntımız namaz kılacak bir cami bulmak. Mahallelerin arasına saklanmış camiyi zar zor buluyoruz. Kuşadasında ki günümüz seçim arifesine rastladığı için uzun bir yürüyüş kortejine rastlıyoruz. Elde bayraklarla Ana Muhalefet partisi gücünü hemen fark ettiriyor.Sahilleri kapatmışlar tebrikler.

 

Seyahatimizin son durağı Aydın. Büyük Şehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nu tebrik ediyorum. Şehir pırıl pırıl. Caddelere kadın eli değdiği nasılda belli oluyor. Tarihi bir sokağın düzenlenmesi, çarşı haline getirilmesi ve adının Kazım Karabekir Paşa olarak verilmesi çok isabetli olmuş.Bayan Başkan bizim geldiğimizi mi duydu, yoksa Kenan Paşa’nın Ölümünü mü bekledi bilemiyorum,  biz oradayken Kenan Evren’in adının bir caddeden kaldırıldığını duyduk ve sevindik.

 

Az daha oğlumun mezuniyet törenini yazmayı unutacaktım. Biricik oğlum Lise de beni ne kadar üzdü ise, Üniversite de o kadar sevindirdi. Allah her insana bu sevinci yaşamayı nasip etsin.