Görüntü yanıltıcıdır, gerçek detayda gizlidir, korona virüsü konusunda sağlıklı düşünmek için resmin tamamına bakmalıyız.
Ali Çankırılı
Çin’de başlayan korona virüs salgını hızla dünyaya yayılması ve ülkeleri hazırlıksız yakalaması sonucu buna tepki gösteren insanları üç gruba ayırıyoruz. Birinci grup: “Abartmayalım, panik yapmayalım, bu da geçer” diye düşünenlerdir. Bunlar olaya rakamlar ve istatistikler açısından bakıyor ve şöyle diyorlar:
• Çin’de toplam vaka sayısının 80 bin 881'e, can kaybı sayısının ise 3 bin 226'ya çıktığı vurgulanan açıklamada, 68 bin 679 hastanın ise taburcu edildiği kaydedildi.
• Son verilere göre Dünya'da yeni tip korona virüsü bulaşan sayısı 125 bini aşmışken, ölenlerin sayısı ise 4 bin 613'e ulaştı. Büyük çoğunluğu tedavi edilerek sağlığına kavuşturuldu.
• Yeni tip korona virüsün ortaya çıktığı Wuhan kentinde yeni vaka sayısının bire kadar düşmesi, salgının kontrol altına alınması çabalarının büyük ölçüde başarıya ulaştığı anlamına geliyor.
• Virüsten ölenler içinde bağışıklık sistemi düşük, kalp ve böbrek yetmezliği, KOAH, astım gibi kronik hastalıkları bulunanlar ile yaşlıların ve temizliğe dikkat etmeyenlerin her hastalığa yakalanma riski olduğu gibi korona virüse yakalanma oranları bakımından da risk grubuna girmektedir.
• İnsanlara yönelik en yüksek ölüm tehdidi hastalıklar. Bunlar arasında da başı kalp krizi çekiyor. Dünyadaki her 5 kişiden biri kalp krizi ve kalp hastalıklarına bağlı nedenlerden ölüm tehdidi altında. Kansere yakalanan 7 kişiden biri ölme riski taşımaktadır. Virüsün ortaya çıktığı günden bu yana 4 bin 600 kişi hayatını kaybetti. Bu dönem içinde kanserden ölenlerin sayısı bir buçuk milyonu buluyor.
• Trafik kazaları en sık rastlanan ölüm nedenlerinden. Örneğin ABD'de her yıl 50 bin kişi trafik kazalarında ölüyor. Türkiye'de ise geride kalan Temmuz ayı itibariyle son bir yılda trafik kazalarında ölenlerin sayısı 7 bin 530.
• Terör saldırılarında, iç savaşlarda ve açlıktan her yıl milyonlarca insan hayatını kaybediyor. Bunların içinde çocuklar, kadınlar ve yaşlılar çoğunluğu oluşturuyor.
• Her yıl 1 milyon insan intihar ediyor. Hatta siz bunları okurken bile bir yerlerde birileri şu veya bu sebeple kendi canına kıyıyor.
Bütün bu rakamlar doğru mu? Doğru. Ancak rakamlarla düşünen bu iyimser grubun çoğunluğu alınması gereken önlemleri ciddiye almıyor, temizliğe dikkat etmiyor, sigara içmeye, alkol almaya, sağlıksız beslenmeye devam ediyor. Maalesef, Allah korusun, virüse yakalanıp ölenlerin çoğunluğunu da işi ciddiye almayan bu grup oluşturacaktır.
İkinci Grup, Ülke bazında olaya sadece virüsten ölenler açısından bakıp paniğe kapılanlar, kendisini ve ailesini korumak için alınması gereken önlemleri abartanlardır. Bunlar marketlere koşarak makarna, bakliyat ve temizlik malzemesi stoku yapıp rafları boşalttılar. Marketlerde ve eczanelerde maske, kolonya ve koruyucu solüsyonlar yok sattı. Böylece fırsatçılara zam üstüne zam yapma ve merdiven altı imalat fırsatı doğmuş oldu. İnancımıza göre fırsatçılığın ve stokçuluğun günah sayıldığı bir ülkeye bu manzaralar hiç yakışmadı.
Üçüncü grup, orta yolu (sıratı müstakimi) takip edenlerdir. Bunlar inandığı gibi yaşayan, sadece kendisinin değil, toplumun sağlığını ve iyiliğini düşünürler. Onlar yönetici kadroya (ulu-l emre) itaat eder, gereken bütün tedbirleri alır, kadere rıza gösterirler. Hz. Ömer, bir yolculuktayken, gitmek üzere oldukları Şam’da salgın hastalık ortaya çıktığını haber alınca Şam’a gitmekten vazgeçer. Bu tedbir karşısında sahabeden Ebû Ubeyde bin Cerrah, Hz. Ömer’e: “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sorar. Hz. Ömer, o âlim ve faziletli sahabeden böyle bir soru beklemediği için: “Keşke bunu senden başkası söyleseydi ey Ebû Ubeyde! Evet, Allah’ın kaderinden, yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz,” der. Diyanet İşleri Başkanımız da bu yolu izleyerek, “camilerimizde cemaatle namaz kılmayı bir süre erteleme kararı” aldı.
Peygamberimiz bir hadisinde, “Temizlik imandandır” bir başka hadisinde “temizlik imanın yarısıdır” buyuruyor. Onun içindir ki beş vakit namazda abdestle temizleniyor, tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra ellerimizi mutlaka sabunlu suyla yıkıyoruz. Evlerimize ayakkabıyla girmiyoruz. Çin dâhil Batılı ülkelerin çoğunda tuvalet ihtiyacı giderilirken su ile temizlenme yoktur, “gir, dışkıla ve çık” yapılır. Evlere dışarıda her yere bastıkları ayakkabı ile girilir. Kadın-erkek ilişkilerinde bekâretini ve iffetini koruma konusuna Müslümanlar ve kitap ehli dindarlar kadar hassa davranılmaz.
15. Yüzyılda Amasya Darüşşifasında Başhekimlik yapan Sabuncuoğlu Şerafeddin’in uyguladığı cerrahi müdahaleleri minyatür tekniği ile resmettiği Türkçe eseri “Cerrahiyet-ül Haniyye’de açıkladığı hijyen kuralları çok dikkat çekicidir. Günümüz Türkçesiyle özeti şudur:
• Ellerini iyi yıka,
• Kalabalığa gitme,
• Uzaktan selamla,
• Yemene içmene dikkat et,
• Hasta isen evinde kal, dışarı çıkma, yüzünü ört,
• Böyle yaparsan Allah’ın izniyle şifa bulursun.
Bütün olumsuzluklara rağmen geçmişimizden ilham alıyoruz. Ülkemizde, çok şükür, orta yolu izleyen üçüncü grup çoğunluktadır ve geleceğimizi onlara borçluyuz. Cumhurbaşkanımız, Sağlık Bakanımız ve bütün yöneticilerimiz bu grubun başını çekmektedir.