O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler

Abone Ol

Güzel bir bahar günü, Bayındır sokaktaki kitapçı dükkanının önünde oturup çay içmiştik Nurettin abiyle. Kafasının içi projelerle doluydu.


Çankırı Dernekler Federasyonunda yaptığı sunumdan söz ederek, sunumun kopyasını çoğaltmayı, her derneğe, her muhtarlığa ulaştırmayı düşündüğünü söylemişti.


Çankırı'ya açılacak bir Sosyal Bilimler Lisesinin, Çankırı Karatekin Üniversitesine nasıl destek vereceğini, o okuldan mezun olanların yönetici olacaklarını anlatmıştı, bitmeyen heyecanıyla.


Sosyal Bilimler Lisesinin açılması için gerekli her türlü araştırmayı yaptığını, bu konuda hazırladığı dosyayı valiliğe ulaştırdığını, sözlü olarak da anlatmak istediğini ancak Çankırı valiliğinin duyarsızlığından yakınıyordu.


Valiliğe verdiği kapsamlı dosyayla yaşlı valinin (yaşlılık nüfus kağıdıyla ilgi değil, diye de eklemişti) ilgilenmediğini, yaptığı telefon görüşmesinde valilik özel kaleminin, "Nurettin bey, ben dosyayı Milli Eğitime sevk ettim" dediğini, söylerken, "işi olmaza sürüklüyorlar" diye yakınıyordu.


Oysa onun istediği sadece bu dosyanın Milli Eğitim Bakanlığına gönderilmesiydi. Gerisini o takip edecekti.


Konusuna o kadar hakimdi ki, Çankırı'da ki hangi okulun kaç dersliği olduğunu, bunların kaçının kullanılıp, kaçının kullanılmadığını biliyordu.


Çankırı Dernekler Federasyonun 18 Ağustos 2010 günü düzenlediği iftar yemeğinde aynı masada oturmayı, bu konuları diğer arkadaşlarla da paylaşmayı istiyordu.


Salona vardığımda, Bahattin abi ile ikisi yan yana, hemşerilerimizle oturmuşlardı. Yanlarında yer olmayınca, yemek sonrası buluşmak üzere başka bir masaya geçtim.


Salonun dışında, havuzun duvarına otururlarken buldum onları. "Ahmet (Gülşen) geliyor, Metin (Koç) kayboluyor, Metin geliyor sen gidiyorsun" diye sitem ederken, Ahmet, Metin, Adem Can, Sevda Şıracı, dernek başkanları, ile onlarca insan toplanıverdik bir anda.


Espirilerle gülüyor, Çankırı konularıyla ciddileşiyorduk.


Adem Can'ın "Buyurun evimize gidip çay içelim" önerisiyle kalktık havuz başından. Ben Bahattin abinin arabaya, o kendi arabasına geçti. Peş peşe geldiğimiz Kuyubaşı durağında, park yeri aradık sokak sokak. Bahattin abi, "Ev" e gelmekten vazgeçip, evine gitmeye karar verince, O'nun arabasına geçtim.


Arabasının içi çok sıcaktı. "Abi kaloriferimi çalıştırıyorsun" deyip camları açtım. Arkasından da, "Bahattin abi geç kalmış evine döndü, sen ne düşünüyorsun?" dedim.


"Çankırı evine gidip, çay içelim" dedi.


Zar zor park ettiğimiz arabasından inip stada yürürken, benden gizleyerek ağzına fısfıs yaptığını gördüm. O ana kadar bilmediğim astım hastalığını benden saklamak istemişti. Görmezden gelip, su verdim kendisine.


Hızlı adımlarla yürürken, ne hasta ne de rahatsız görünüyordu. Stada girdiğimizde o gösterdi, "Çankırı evini".


"Şunun güzelliğine bak Ömer" dedi.


Kapının önündeki gençlerle selamlaşarak girdiğimiz çadır geniş, ferah ve duvarında iklimlendirme aletiyle havadardı.


Hemşerilerimiz onu başköşeye misafir ettiler. Ben sedirin ucuna, Nurettin Doğan'ın yanına oturdum. Aramızda 3-5 kişi vardı ama o sesleniyordu oturduğu yerden. "Konuştuklarımızı yarım bırakmayalım, bu arkadaşlara da paylaşalım" diye Metin Koç'u gösteriyordu. "Tamam Nurettin abi, Koç ramazandan sonra bizi buluşturacak bir toplantı düzenlesin" dedim.


Biz Nurettin Doğan'la dağdan bayırdan söz ederken geldi sesler. Hemşerilerimizin seslerine koştuğumda gördüm sedire uzanmış Nurettin abiyi. Elimdeki telefondan "112" yi ararken, sevgili Memiş Aharcık, sağlıkçı olarak duruma çoktan el koymuştu.


Ambülansta yol boyu hem Memiş hem de sevgili Hasan Özçelik ellerinden geleni yapmak için insan üstü çaba harcadılar.


SSK Dışkapı Hastanesine ulaştığımızda da, doktorların çabaladıkları bir saat boyunca da umutlarımız hiç bitmedi. Hastane bahçesini dolduran Çankırılılar umutla bekledik gelecek iyi haberi.


Ama olmadı, gelmedi o iyi haber.


Çankırı aşığı Nurettin Dereli abimiz, Çankırı evinde, Çankırılı dostlarının yanında, Çankırılı kardeşlerinin kucağında veda etti bu yaşama.


Güzel insan, güzel bir ata binmiş gitmişti.


Biz onu seven dostları bununla avunurken, onun projelerini gerçekleştirmek sözlerini vererek ayrıldık hastane bahçesinden.


Nur içinde yat sevgili Nurettin abi.