Pandemiyle mücadelemiz böyleyse! Bizde söz tükendi vesselam…

Abone Ol

Günlerdir yazıyoruz, çiziyoruz.

Ölüm haberleri, hastane haberleri, açıkçası Çankırı’da artan vaka sayıları hiç iç açıcı değil.

Altı aydır gündemimizin en önemli maddesi sağlık!

Sokaklar bomboş, esnaflar, işyerleri ekonomik açıdan fena durumda.

Öyle bir veba ki; anne, baba, evlat, kardeş, ağabey dinlemiyor.

Her gün bir tanıdığımız, komşumuz,akrabamız, ailemizden birilerinin pozitif olduğu, plazma kan aradığı yada ölüm haberi ile sarsılıyoruz.

Cenazelerine dahi gidemiyor, taziye dileklerimizi ancak telefon yada mesajla sunabiliyoruz.

Bildiğim bu ay karı-koca çiftlerden iki ailenin ocağı söndü…

Çankırı ekonomisi üniversite öğrencisi üzerine kurulu bir şehir.

Ve Şubat ayı başında bu güne her ay şehrimize ortalama 15 milyon TL bırakan öğrenciden mahrumuz…

Öğrencinin kıymetini yokluğunda daha iyi anladığımızı düşünüyorum.

Çankırı Karatekin Üniversitesi her ne kadar örgün ve uzaktan eğitim modelini Türkiye’de ilk uygulayacak üniversite olsa da, kimsenin bu süreçte çocuğunu Çankırı’ya göndereceğini tahmin etmiyorum.

Anlayacağınız zor bir kış bizleri bekliyor!..

Böylesi bir tablo yaşanırken biraz önce kapım tıklandı.

Ben yetişemedim ama alt kattaki komşunun kapısındayken kapımı tıklatanların konuşmalarını dinledim.

İki erkek şahıs kanserli bir hastaya yardım topluyorlar.

Üstelik yardımı ikametlerde kapı kapı gezerek bunu yapıyorlar.

Buradan yardıma karşı olduğum sakın yanlış anlaşılmasın.

Ben salgın durumunda yardım toplamanın şekline, usulüne karşıyım. Yardım toplayan herkezede saygı duymak kaydı ile…

Kapı aralığından şahısları izlerken, kendi kendime söylenerek “Bu nasıl olur, maskesi yok, her yere virüs yayacaklar?” endişesine kapıldım.

Üstelik kendilerinde olmasa bile bu günlerde şehirde her apartmanda Kovidli hasta karantinada bulunuyor..

Bizler komşumuzun kapısını bile korkarak tıklatıyorken, yardım toplayan kişilere  “Salgın hastalıkta kapı kapı nasıl gezebiliyorsunuz,  valilik izniniz var mı?" diye seslendim.  

Soruma canı sıkılan genç olanı, artist artis “var!” diye çıkışarak cevap verdi.  Maskesi çene altında alt komşumla temas kuran şahsa “Maskeyi yüzüne niye takmıyorsun” diye sordum?  

Verdiği cevapsa daha da ilginçti. “Beni tanısınlar diye çıkartıyorum!” 

Anlayacağınız bir kaç lira para toplayalım derken bütün Çankırı’ya taşıyıcılık vazifesini güzel ifa ediyorlar.

Tavırları ve böylesi bir süreçte valiliğin izin vermesi bana inandırıcı gelmedi.

“Bir yere ayrılmayın, bekleyin o halde, arıyorum polisi” dedim.  

Bana diklenen genç olanı “ara!” dedi.

155 Polis ihbar hattını aradım. Telefonuma çıkan Polis memuruna durumu izah ettim. Görevli polis memuru bana “ Valilik izinleri var. Ama ikametgah izinleri yok. Sadece işyerlerini gezebilirler” dedi.

Bu arada telefonla konuşurken aldığım bilgileri yardım toplayan şahıslara da aktarıyorum. “İkametgah izniniz yokmuş. Bekleyin, ayrılmayın polis çağırıyorum” dedim.

Tabi biraz önce atarlanan şahıslar dururlar mı hiç?

Topukladıkları gibi apartmandan çıkıp gittiler.

Toplum sağlığını ilgilendiren bir konuda polisi haberdar etmek için araıyorum. Hattaki görevli arkadaşla işlem yapmak için “Şikâyetçiysen polis karakoluna gitmen gerekiyor” diyor.  

“İşlem yapılması için illa şikâyetçi olmam mı gerekiyor?  Bu sıcakta karakolla mı uğraşacağım? Ben size bilgi veriyorum. Eğer ikametgâh dolaşma izinleri yoksa gereğini yapmanız gerekmiyor mu?” dedim ve telefonu kapattım.

Verdiğim basit bir örnekte bile şehir dışından gelen ve belki de taşıyıcı olan şahıslara rahatlıkla kapı kapı gezebiliyorsa daha ne söylememiz gerekiyor?

 Anlayacağınız bunca pandemi mücadelesine rağmen hala  virüsün yayılma hızı durdurulamıyorsa bunda suçlu kimse aramasın!

Böyle pandemi ile mücadele olmaz!

Böylesi bir süreçte kapı kapı tüm evleri dolaşma cüreti gösterebiliniyorsa ve de toplumda kimse tepki vermiyorsa, virüsle mücadele yaptığımız söylenemez!

Sessiz kalan topluma da her şey müstahaktır. 

Çankırı Valiliği de böylesi bir dönemde bu tür yardımların insanlarla temassız bir şekilde yapılmasına izin vermesi gerekmez mi?

Üstelik bir kişinin kaç kişiye virüs yaydığı halen net bir şekilde hesaplanamıyorken…

Açıca söylemek gerekirse lakaytlığa şaştık kaldık…

Bizde söz tükendi vesselam.