Gazetecilik mesleğinde 15’nci yılı devirmek üzereyim.
Mesleğin tamamı AK Parti iktidarının sürdüğü dönemde geçti.
Ancak, Ak Parti'nin son dönemi gibisini görmedim.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, siyasi parti liderleri, Çankırı’ya kimler gelip, kimler geçtiyse yüzde 90’nını yakından takip etme imkânım oldu.
Soru sorduk, sohbet ettik, şakalaştık, tartıştık.
Şimdi o günleri hafızamda yoklarken bir film şeridi gibi gözlerimin önünden akıp geçiyor zaman.
İlimize gelen devlet erkanına sorumuzu hazırlarken şehrin en önemli sorunlarını gidermede bir faydamız dokunur mu gayreti ve heyecanı içerisinde olduk arkadaşlarımızla.
Hatta AK Partili yerel siyasetçiler gündeme getirilmesini istedikleri önemli sorunlarda, yakın oldukları gazetecilere bir gün öncesinden kulağına fısıldar bu konuyu dile getirmemizi isterlerdi.
Yani söylenemeyenleri ‘mahallenin delisi’ olarak gazeteciler gündeme getirirdi. Nede olsa ortak derdimiz, memlekete daha fazla hizmet getirmekti. Hiçte gocunmazdık.
Hele birde kamuoyu önünde şehre dair bir söz verdirebilirsen değme keyfine gitsin. Söz mutlaka yerine getirilirdi.
AK Parti’nin kudretli ismi Binali Yıldırım, Ulaştırma Bakanıyken defalarca geldi.
Bir gelişinde D-100 karayolu Gerede - Ilgaz duble yol çalışmalarının bir türlü bitirilememesini eleştirdim. Belki 20 dakika konuştuk bu konuyu, karşılıklı tartıştık. Binali bey, ‘yeter’ demedi, dinledi, izahat verdi. Yanında birkaç kişi dışında zaten kimsecikler yoktu.
Bir gelişinde sınıflarda bilgisayarlar ve internet hızını konuşurken şakalaşmalar havada uçuşmuştu. Binali bey, rahmetli Vali Ali Haydar Öner, gazeteciler, hep birlikteyiz. Ne araya giren bir koruma, ne danışman, birebir iletişim…
Dönemin Adalet Bakanı, Çankırı’nın yetiştirdiği değerli siyasetçi Mehmet Ali Şahin.
Bir Çankırı programında, 'İmralı’da yalnız başına mahkumiyetini sürdüren terörist başı Abdullah Öcalan’ın yanına arkadaş mı getiriliyor?' diye sormuştum.
Türkiye’de ilk defa kamerama yaptığı açıklamasından sonra “Abdullah Öcalan’a arkadaş geliyor “ haberi Türkiye’de bütün TV kanalarında 1’nci haber olarak verilmiş, bütün gazetelerde manşet olmuştu. Açıklaması bomba etkisi yapmıştı.
Bülent Arınç geldi. “Arınç’tan Çankırı’da Gandi taklidi’ haberim tüm TV ve gazetelerde çıkmıştı.
Başbakan Yardımcısı Devlet Bakanı Cemil Çiçek Çankırı ziyaretinde… Hiçbir ego yok! Ne sorarsan sor dinliyor.
Devlet adamı, veremeyeceği cevap yok! Ne sorduysak cevabını aldık. Ne iteleyip kakan bir koruma, ne soru “sormak yasak” diyen bir sözde iletişim uzmanı basın danışmanı çıktı karşımıza. O kısacık boylu devlet adamı gözümüzde büyüdükçe büyüdü.
Orman Bakanı Veysel Eroğlu, bir defasında Çankırı Valiliğinin toplantı odasında gazetecileri özel çağırıp ilin sorunlarını dinlemişti.
Yuvarlak masada Bakan Eroğlu’na ilk soruyu soran gazeteci olarak Kurşunlu’nun Güldürcek’ten su getirilmesi meselesini gündeme getirdim. O küçücük odada” Verdiğiniz sözü tutmadınız” sözüyle fitili ateşlendi su meselesinin.
Bakan Eroğlu, Çankırı Belediyesi’nde durum yeniden dile getirilince bir bana göz ucuyla baktı ve talimatı vererek sözünü yerinede getirdi. Kurşunlu musluklarından sağlıklı suyun akıtılması hikayesi böyle sağlandı.
Dönemim Çankırı Valisi, devlet adamı Vahdettin Özcan, Bakan Eroğlu AK Parti İl Başkanlığı önünde şehirden uğurlandıktan sonra, bütün partili hazirunun yanında yüksek sesle bağırdı. ‘Nerede Kurşunlu Belediye Başkanı? Başkan Kaymak kalabalığin arasından ortaya çıktı. 'Buyurun, sayın Valim!' Kurşunlu’nun su sorununu Ercan Şeker halletti. Ne kadar teşekkür etseniz azdır”.
Sokakta bu sözler yankılandığında; İdris Şahin, Salim Çivitcioğlu, Hüseyin Filiz, İrfan Dinç, belediye başkanları, parti yöneticileri hepsi oradaydılar
Sağlık Bakanı Recep Akdağ geldi, adım adım takip ettik. Her türlü sorduk, cevap aldık. ‘Soru sormak yok, yasak’ diyen çıkmadı.
Bütün bunları anlatırken kendimi övmek için değil, bir gazetecinin şehir için ne kadar önemli bir fonksiyon üstlendiğini, mücadele ettiğinin anlaşılması için anlatıyorum.
AK Parti’de şimdilerde eskilerden eser kalmamış. Etrafını duvar örmüş, koruma ordusuyla set çekmiş, hangi kanuna göre kural koyduğu anlaşılamayan insanlar güruhu oluşmuş.
Yeni Türkiye’de bakanların basın danışmanları, gazetecilerle sağlıklı iletişim kurmak için değil, iletişimi engellemek üzerine varlar.
Kanunla yasa haline getirilen “Halkın haber alma özgürlüğüne” set çekiyor. Kamerayı eliyle kapatmaya çalışıyor. “Soru sormak yasak” diyor. “Soru almayacağız” diyor.
Kullandığı dile bakarmısınız, sanki pazardan karpuz satın alıyor.
Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’ye soru soracağız, “Soru sormak yasak!”.
'Yahu, 8 yıldır Süleymanlı’da buğday depolama tesisleri daha içine buğday koymadan yatay silolar çöktü, çelik silolar açma yaptı.
Avlusunda muşanbaya sarılarak vahşi depolama yapılıyor. Memlekete böyle hainlik görülmedi. Bir görseniz perişan halde" diyeceğiz. Rezillik, kepazelik diz boyu, çiftçi adına hesap soramak ne mümkün...
O hikayeyi de başka bir köşe yazımda anlatacağım.
Köpürlü köylüler, evlerine çivi çakamıyor, yeni ev yapamıyor. Baraj yapılacak diye yıllardır alt yapı hizmet gelmiyor. Perişan soramayacakmıyız.
Soramadık, sordurmadılar.
Yani öylesine bir acayipleşti ortam.
Bakan beyler, şehirlere kamuoyunun merak ettiği konular hakkında açıklama yapmaya değil, sanki vitrinde maken gibi seyrettirilmeye getiriliyor hissi uyanıyor zihnimde.
Anekdotlar, anlatmakla bitmez ama son bir anekdotla bitireyim yazımı.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy Tuz Mağarasını geziyor. Niyetimiz mağarayla ilgili ağzından bir iki kelime alırız.
Gazetelere Tuz Mağarası manşet olur derdindeyiz.
Yine, soru sormak yasakmış.
Ona rağmen mağara çıkışında diğer gazeteci arkadaşları ayarladım, ‘Siz hazır olun ben emri vaki yapacağım. Basın danışmanının keyfine mi kalacağız’.
Önünü çıktık ‘Efendim bir açıklama yaparmısınız?'
Tam konuşmaya başlayacakken kenardan bir ses “açıklama yapılmayacak!” Bindiler minibüse ve ayrıldılar. Çerkeş’e kadar takip ettik, ağzından tek kelime alamadan şehirden ayrıldı.
Yahu! Çankırı halkına, şehre dair tek bir mesaj vermeyecekseniz niye geldiniz, niye varsınız? Biz niye varız, niye davet edildik.
Sizin artistik pozlarınıza ihtiyacımız yok. Havaya girmek için etrafınızda bir sürü adamın birbirini ezerek kare almasını izlemekten keyif alıyorsanız o başka.
Bakanlar robotik kodlanmış gibi yandan kumanda ediliyor.
Nerde o bahsettiğim Ak Partili devlet adamları, nerde şimdikiler?
Siyah lüks araçlarla, siyah gözlüklü, bir sürü egosu tavan, kibirli, kendisini kural koyucu sanan bir sürü gereksiz adamlar topluluğu.
Halktan uzaklaşan, kendini soyutlayan bu anlayış kaybetmeye mahkûmdur.
Anadolu illerine gelip, gazeteciyi iteleyip kakalayarak emir eri gibi emir vererek iletişimi bu şekle döndürürseniz kaybeden eninde sonunda bu anlayış olacaktır.
Buradan Ak Parti siyasetçilere hatırlatmak istriyorum.
Anadolu’da il ziyaretleri gerçekleştirilen bakanların ekibine bir çeki düzen vermesi gerekiyor.
Bir kibir, bir havalar, bir kanun koyuculuk.
Basını kontrol altına alma gayretleri.
Bazı personel yada korumaları, yerel gazetecilere yönelik saygısızlıkları gün geçtikçe artarak devam ediyor.
Gazeteciye ‘çekim yapma’ diyor. ‘Kamerayı kapat’ diyor. ‘Soru sorma’ diyor.
Sanki mahrem bir mekanda çekim yapılıyor.
Diyor da diyor…
Pekala, bu insanlar niye oradalar o halde?
Birde kendi basınlarını kurmuşlar. Tek elden enformasyon verme gayretleri.
Efendiler! Neden, kimden, neyi kaçırıyorsunuz?
Birde bunlar yetmezmiş gibi kamusal alanda basın kanunu çiğneyen bir görevli, Çerkeş Vuslat Haberin kamerasını eliyle kapatmaya çalışıyor.
Bakan Karaismailoğlu belediye önüne çıkmış, bütün herkes görmek ister, çekmek ister.
Bundan doğal bir şey olamaz. Koruma engel olmaya çalışıyor.
Dikkat buyurun birde utanıp sıkılmadan suç işlemiş gibi gazeteciyi polise şikayet ediyor.
Ya sabır! Evlere şenlik hale bakarmısınız!..
Yasakları kaldıran AK Parti anlayışı nereden nereye gelmiş.
Birde çıkmış AK Parti Gençlik Kollarında sözde siyaset yaptığını zanneden yönetim kurulu üyesi(!), yetme. Sansür haberimizin altına “Bırakın artık şu terbiyesizliklerinizi.” diye yorum atmış.
Koca şehirde bir bu yetmeden cevap geliyor.
Daha doğrusu utanmadan hakaret ediyor.
Bu sansür, bu yasakçı anlayış, böylesine çirkin görüntülere neden olan şahıslar, en büyük kötülüğü kendi siyasi hareketine yapıyor....
Buna göz yumanlar ise Ak Parti'ye adeta harakiri yaptırıyor.
İtelenen, hakarete uğrayan, soru sorması, çekim yapması engellenen gazeteci, bu şehre ömrünü vermiş...
Gazeteci, şamar oğlanı değildir!
Bu artarak devam eden ve birseysellikten öteye genelleşen saygısızlık gazeteciye değil, o şehrin halkınadır.