Tel Dolaplar

Abone Ol

Teknoloji her gün yeni bir ürünle karşımıza çıksa da; her şeyin basit, gösterişsiz ama güzel olduğu geçmişe büyük özlem duyuyoruz…

Artık sadece adı kalan bu güzellikleri arada bir hatırlatalım istedim…

TEL DOLAPLAR

Toprak kapların evlerde baş tacı olduğu zamanlardı… Çankırı’nın meşhur Çömlekçi Kadir Ağa’sının o zamanki Çankırı Nikâh Dairesinin hemen ilerisindeki deposuna ben de çok çanak çömlek indirdim.

Buzdolabı yokken soğuk su için “soğuk tutuyor diye” küpler, testiler kullanılırdı.

Buzdolabı yoktu ama tel dolap hemen her evin mutfağında bulunurdu. Üzerinde tabaklık denilen ahşap ve yıkanmış tabakların sıralandığı raflı dolapla adeta bütünleşmişti. Ağaç kaşıklıkta bu ikiliye yakın bir noktaya çiviyle sabitlenirdi.

Tel dolap, içerisine ekmek ve yiyeceklerin konulduğu bir dolaptır. Dolap pervazlarında cam yerine; dolabın hava alması, sineklerin ve böceklerin içine girmemesi, içindeki yiyecek ve ekmeğin bozulmaması için ince tel elek olurdu. Basit bir perde ile içindekiler kamufle edilirdi. Kimi evlerdeki tel dolap perdesinde ince işlemelerde olur; pek güzel görünürdü…

Tel dolaplar ahşap malzemeden yapılmış olup, ön kapağı sinek giremeyecek gözenekli tel perde ile kaplanır, içinde üç veya dört raf bulunur, etrafı hava alsın ama sinek böcek girmesin diye sineklik tel ile kaplı olurdu. Tel dolap denmesi bu yüzdendi. Bazı tel dolapların en altında küçük bir çekmece olur, içine çoğu zaman soğan patates konurdu.

Tel dolaplar pişen yemeğin saklanması için de kullanılır, kapağı açık bırakılarak tencerenin soğuması sağlanırdı. Kasaptan alınan et veya kıyma da, en azından pişene dek burada muhafaza edilirdi.

Etrafa yayılan yemek kokuları şayet evde kedi varsa iştahını artırırdı. Ev kedileri kendilerine verilecek etin veya yiyeceğin bu dolaptan çıkacağını öğrenmiş olacaklar ki; genellikle tel dolap önünde beklerlerdi. Bu yüzden biri ısrarla bir yerde bekliyorsa, bu benzetmeden yola çıkarak “Ne öyle tel dolap kedisi gibi bekliyorsun?” denilirdi.

Tel dolaplar ince gözenekli tel sayesinde karasineklerin yemeğe konmasını engellediği için ekmek dâhil tüm yiyecekler, tel dolaba konur, kedi kapağı açamasın diye bir güzel de kilitlenirdi. Buna rağmen tel mutlaka bir yerlerinden delinirdi!

Tahtını buzdolabına kaptırdıktan sonra bir müddet eski kap kap kacağın konduğu ıvır zıvır dolabı olarak evlerdeki yerini korudu. Sonra sonra telleri paslandığı için, evlerde yer bulamaz oldu ve kömürlüğü boylayıp oradan kayıplara karıştı.

Tel dolabın ekseri sade ağaçtan yapılı olanları varsa da, rengârenk süslerle bezeli boyalı olanları da mevcuttu. 


PAZAR FİLESİ

Çarşıya pazara gidenlerin ceplerine koydukları file, avuç içi kadar beyaz ip örgüydü. Alış veriş sırasında ezilmeyecek olanlar önce alınır filenin en dibine yerleştirilir, sonra daha hafif ve ezilecek türden olanlar filenin en üst kısmına konurdu. Bir file, pazar dönüşü nereden baksanız 10 kiloya yakın sebze meyve alırdı. Elin tuttuğu çift örgülü taşıma kısmı elin iç kısmını kızartır, eve gelen beylere “hanım Vallahi kolum koptu” dedirtirdi. Fileyi hanımlar da kullanırdı ama file ve emekli adeta bütünleşmiş bir ikiliydi. File aynı zamanda dönemin ekonomik durumunun da göstergesiydi. Hayat pahalılığı için bir ölçüydü, cümlenin devamında “Bir file kaça doluyor senin haberin var mı?” sorusu sorularak hayat pahalılığından muzdarip olunduğu belirtilirdi.