Yeni tanıştığım ve tanışmaktan mutlu olduğum eğitim ordusu neferlerinden Mehmet Düzün, benim gibi aceleci bir kişiliği olduğu için kısa zamanda arkadaş olduk. Ancak onun aceleciliği benden farklı olarak lüksek sorumluluk bilincinden kaynaklanıyor. Onun ve benim “Hemen olsun. Şimdi değilse ne zaman?” şeklindeki bu aceleciliğimiz bana Kemal Sayar Hocanın “Yavaşla” ismindeki kitabını ve hikâyesini hatırlattı. Bilge yazar ve şair psikiyatri profesörü Kemal Sayar’ın “Yavaşla” adındaki bu güzel kitabın hikâyesini Hocanın bir sohbetinden okumuştum. Hatırladığım kadarıyla Hoca ve ekibi Afrika’nın yerli kültürün yaşatıldığı bir bölgede araştırma yapmak için gidiyorlar. Bölgeye yürüyerek gidildiği için Hocanın ve ekibinin eşyaları ve ekipmanları yerli rehber ve adamları tarafından taşınmaktadır. Hoca ve ekibi bölgeye bir an önce varmak için hızlı adımlarla yürüyorlar. Bir müddet sonra yük taşıyan yerli hizmetliler durmuşlar. Yürümek istemiyorlarmış. Hoca yerli tercümana, sor bakalım neden yürümek istemiyorlar; çok mu yorulmuşlar, dinlenmek mi istiyorlar, demiş. Tercüman, yerlilerle konuştuktan sonra Hoca’ya döner ve şöyle der: Bunlar yorulmak nedir bilmezler. Dinlenmek için durmadılar. Diyorlar ki: “Bu beyaz adamlar çok hızlı gidiyorlar. Söyle yavaş yürüsünler, ruhlarımız geride kalıyor, bize yetişemiyorlar.”
Gerçek o ki bu doymak bilmeyen hırslı kapitalist dünya insanları hiç ölmeyecekmiş gibi, daha çok kazanmak için bir koşuşturma halinde gecelerini gündüzlerine katarak çalışıyorlar. Kendilerine, eşlerine, çocuklarına, arkadaşlarına ayıracak zamanları kalmıyor. Yanıldıklarını ancak yaşlanıp hastalıklar onu yatağa bağlayınca anlıyorlar. Biriktirdikleri paralar, edindikleri servetler, kazandıkları rütbeler ve yüksek kariyerler onları yataktan kaldırmaya yetmiyor. Eşleri, çocukları ve arkadaşları da bir koşuşturma içinde oldukları için ona ayıracak zamanları kalmıyor. Yüksek ücretler karşılığı özel doktorları, hemşireleri, aşçıları ve bakıcıları etrafında pervane olmuşlar ama o yine de mutlu değil. Çünkü onlarla paylaşacak bir geçmişleri, bir hatıraları ve dostlukları yok ki.
Kemal Sayar, “Yavaşla” isimli kitabıyla, her şeyi maddede arayan ve daha çok kazanmak için koşuşturan insanlara sesleniyor. “Dur, bu koşuşturma ile neler kazandığını değil, neler kaybettiğini düşün!” diyor. Kemal Hoca, başarılı uluslararası psikiyatri çalışmalarının yanı sıra onlarca kitapta imzası bulunan, yazar ve şair, bunların ötesinde mütevazı bir gönül insanıdır. Bediüzzaman’ın Kemal Sayar Hocaya çok yakışan bir teşbihi var. Üstat der ki; “Bilge insan meyveli ağaca benzer, ağacın meyveleri ağırlaştıkça nasıl dallarını aşağı eğerse, bilge kişi de, ilmi arttıkça tevazudan öyle eğilmektedir.”
“Bu Dünyadan Bir Defa Geçeceksin”
Kemal Hoca’nın “Yavaşla” kitabını ben anlatmak istiyordum. Ancak, internette kitabı okuyan genç bir okuyucunun Kemal Sayar ve kitabı hakkında samimi yorumlarını görünce, sözü ona bırakmaya karar verdim.
Genç Okuyucu Emine Aygördü’nün Yorumları (https://www.24okur.com/author/emineaygordu/)
Bu ay ele aldığım kitap, Kemal Sayar hocanın kaleminden, “Yavaşla”. Fakat kitaptan önce ben, tam da günümüz insanına hitap eden bu harikulâde satırları bizlere sunan güzel insandan bahsetmek istiyorum.
Birçoğumuz Kemal Sayar ismini duymuşuzdur, belki de bu isme aşina olanlarımız vardır aramızda, hatta yakînen tanıyanlarımız. Bense, onu tanımakta geç kaldığım kanaatindeyim. Kemal Sayar ve onun gibi daha nice şahsiyetlerin varlığına, onların tecrübelerine, lisanlarından dökülecek her cümleye özellikle biz gençlerin çok ama çok ihtiyacı var.
Zira O, kendini insana, insan ruhuna adamış, yaptığını bir iş, bir maddiyat unsuru olarak görmenin ötesinde, sevmeyi, umursamayı, farkına vardırmayı, kalbe dokunmayı ve en güzeli de bunu yaparken haz almayı düstur edinmiş bir gönül erbabı fikrimce. Kemal hoca, sadece başarılı bir psikiyatr olarak değil, her yönüyle başlı başına örnek alınması icap eden bir şahsiyet ve aynı zamanda samimi ve içten bir öğretici.
Onun sohbetlerini dinlerken yahut yazdığı satırlarda kaybolurken, ruhumun doyduğunu hissediyorum. Umarım bir gün, kendisini bizzat dinleme fırsatını yakalayabilirim.
Kitaba gelince, 244 sayfanın bitmemesi için nasıl idareli okudum bilemezsiniz. Bir gecede soluksuz bitecek kadar güzel, aynı zamanda akıcı olmasına rağmen, bir haftaya bölerek sindirerek okumayı tercih ettim. Her gün yeni satırları iple çekerek, gönlüme dokunan satırların altını çizerek.
Kitabın arka kapağında yazan şu cümleyle başlayacağım, “Kemal Sayar, daha akıllı telefonların, daha hızlı internetin ve daha hızlı otomobillerin çağında yaşayan bizlere, üzerinde “Yavaşla!” yazan bir tabela gösteriyor adeta.” Evet, bence hepimizin böyle bir tabelaya kesinlikle ihtiyacı var.
“O kadar hızlı gidiyoruz ki, ruhlarımız arkada kalıyor.” İçinde bulunduğumuz “modern çağı” bir cümleyle özetlemek gerekseydi, ben bu cümleyi tercih ederdim.
Yavaşla, farkında olmadan yaşadığım, öylesine ve hızla geçirdiğim her ânı, idrak etmeme vesile oldu. Bir çiçeğin yanından geçerken, yavaşlayıp kokusunu içime çekmeyi, yolda gördüğüm bir insanı fark edip tebessüm etmeyi öğretti bana. İnsan ilişkilerini sorguladığım bir dönemde, insanın neden yalnızlaştığını, ilişkilerin neden bu kadar uzak, gelip geçici olduğunu bu muhteşem satırlarda okudum, farkına vardım.
Okuduğum her satırda başka bir duyguyla kesişti yolum. Ve her satırda, “Evet evet, işte tam benim hissettiklerim.” derken buldum kendimi.
Sevgi, saygı, merhamet, adalet, kısaca bizi biz yapan tüm değerleri ve bunların insan ilişkilerinde ne denli mühim olduğunu, sebep ve sonuçlarıyla bir bir ele almış Kemal Sayar. Hızla birlikte elimizden kayıp giden her şeyi yavaşlayarak, duyarak, anlayarak, hissederek kazanacağımızı söylüyor bize. “Dünya, yeşerecek tohumları bekliyor.” diye ekliyor.
Bir de reçete var kitapta, hayatı daha anlamlı kılmak, doya doya, tadını ala ala yaşamak için. Okurken en keyif aldığım bölümlerden biriydi. 21 maddeden oluştuğu için buraya eklemedim.
Cümleler o kadar net, o kadar akıcı ki, okurken hayran kalmamak elde değil. En güzel yanı da, bilimsel ifadelere, deneylere, bilgilere boğarak, sıkıcı bir anlatımla söylemiyor, psikiyatr kimliğiyle edebi yönünü harmanlayarak, kendi hissiyatını katarak aktarıyor biz okurlarına. Günümüzde birçok kişisel gelişim kitabında geçen kurallar, teknikler, taktikler yok kitapta, insan var.
Yavaşla’da, gencinden yaşlısına, evlisinden bekârına, anne-babalara kadar herkesin kendinden bir parça, hayatından bir kesit bulacağından şüphem yok.
Günümüz insanının hep yakındığı, hiçbir şeye yetişememe, geri kalma, kıyaslama, güvensizlik, depresyon, değersiz hissetme, yaşamdan haz alamama ve saymadığım daha birçok problemin çözümünün, yavaşlamaktan geçtiğini vurguluyor Kemal Hoca.
Ve “İnsan, ötekinin yüzünü arayan bir varlık.” diyor. Hepimizin içinde yatan o sohbet, samimiyet, içtenlik, yoldaş arayışını bir başkasında bulacağımızı söylüyor, git gide yalnızlaştırılmaya çalışılan bizlere. İnsanın devasının insan olduğunu hatırlatıyor, unutkan gönüllerimize.
Altını çizdiğim her cümleyi buraya aktarmaya kalksam kitabı tamamen yazmam gerekecek. O sebepten son bir alıntıyla bitiriyor ve en kısa zamanda “Yavaşla” ile buluşmanızı tavsiye ediyorum.
“Sevmek için zaman ayırmak gerekir. Bilmek için zamana ihtiyaç duyarız. Güzelliği ancak zaman ayırarak fark ederiz. Zamanla olgunlaşırız. Lütfen yavaş gidiniz.”