Gıda Mühendisi Doç. Dr. Hüdayi Ercoşkun 15 Aralık Dünya çay gününde, çayın Türk halkı açısından ne denli önemli olduğunu tarihsel süreç içerisinde değerlendirdi.

İşte Ercoşkun’un penceresinden çayın tarihsel serüveni:

Bugün, 15 Aralık Dünya Çay Günü’nü, Türk çay kültürünü kutlamak ve bu değerli mirası tüm dünyaya tanıtmak için büyük bir heyecanla karşılıyoruz. Çay, Türk kültürünün vazgeçilmez bir parçası olmasının yanı sıra, yüzyıllar boyunca insanları bir araya getiren, dostlukları pekiştiren ve kültürel etkileşimi sağlayan önemli bir içecektir. Çay, sadece bir içecek olmanın ötesinde, aynı zamanda Türk misafirperverliğinin ve sosyal yaşamının en değerli sembollerinden biri olmuştur.

Çayın Tarihçesi ve Türk Çayı

Çayın tarihi, 17. yüzyılda Çin ve Hindistan gibi uzak doğu coğrafyalarından dünya çapına yayılmaya başlamıştır. Ancak, Türk çayı yıllar içinde kendine özgü bir form kazanmış ve tüm dünyada benzersiz bir içecek olarak tanınmıştır. Çay, Türkiye’de sadece bir içim alışkanlığı değil, aynı zamanda sohbetlerin, kültürel paylaşımların ve geleneksel ritüellerin olduğu bir mecra olmuştur. Çay içmek, Türkler için bir sosyal etkinlik ve kültürel bağ kurma aracıdır.

Çankırı'da gazete panoları boş kaldı! Nöbet yerinde kalan son asker Karatekin Gazetesi Çankırı'da gazete panoları boş kaldı! Nöbet yerinde kalan son asker Karatekin Gazetesi

Osmanlı’da Çay Kültürü

Osmanlı İmparatorluğu’nda çay içme alışkanlığı, özellikle 19. yüzyılda Batı kültürleriyle etkileşim arttıkça halk arasında yayılmaya başlamıştır. İstanbul'dan başlayarak, çay içme alışkanlığı tüm Anadolu'ya yayılmıştır. Çay, hızla halk arasında benimsenmiş ve adeta bir kültür haline gelmiştir. Osmanlı’dan günümüze kadar Türkler, çayı misafirlerine ikram ettiklerinde bir dostluk ve samimiyet sembolü olarak sunmuşlardır.

Çay ve Misafirperverlik

Türk misafirperverliği, çay ile özdeşleşmiştir. Çay, Türk evlerinde misafirlere sunulan ilk içeceklerden biri olarak kabul edilir. Çay demlemek, misafirlere ikram etmek, insanların birbirleriyle iletişime geçmelerinin, paylaşmalarının ve zaman geçirmelerinin temel bir yolu olmuştur. Çay içmek, günlük hayatın yoğunluğundan uzaklaşarak bir araya gelmenin harika bir yoludur. Çay, dostlukların ve sosyal bağların pekişmesinin bir aracıdır.

Rusların Kuzeydoğu Anadolu’yu İşgali ve Paşa Çayı

Çayın Türk toplumunda hızla yayıldığı bir diğer önemli tarihsel dönem ise Rusların Kuzeydoğu Anadolu'yu işgali ile ilişkilidir. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, General Ivan Paskeviç komutasındaki Ruslar, Erzurum'u işgal ettiler. Rusların getirdiği semaver ve çay alışkanlıkları, o dönemde bölge halkı tarafından hızla benimsendi. Çayın içimi, halk arasında Paşa Çayı olarak bilinen bir gelenek halini aldı. Paşa Çayı, hem Rusların yüksek rütbeli subaylarının içme alışkanlıkları hem de halkın çayı tatlandırma şekliyle bir kültür unsuru haline geldi.

Bölgedeki yerel halk, başlangıçta kuru üzüm ve kuru kayısı gibi tatlı meyve kuruları ile çay tüketiyordu. Sonrasında ise şeker fabrikalarının kurulmasıyla birlikte, şekerle tatlandırılmış çay içmeye başlandı. Paşa Çayı'nın bu şekilde evrimleşmesi, bölgedeki geleneksel çay kültürünü şekillendirmiştir.

Türk Çayı ve Dünya Görüşü

Amerikalı yazar Katharine Branning, Türk çayını ve Türkiye’yi anlatan bir kitap yazmış ve Türk çayı hakkında övgü dolu sözler sarf etmiştir. Branning, Türk çayını ve Türk insanını tanıtırken, çayı bir misafirperverlik simgesi olarak betimlemiştir. Kitabında Türk çayını anlatırken şöyle der: "Türk çayı sıcaktır; Anadolu topraklarını ısıtan güneş gibi… İçinizi ısıtan coşkulu Türk müzikleri gibi… Yemekleri, şehirleri, spor takımları, Türklerin hayatlarının her anındaki yaşama sevinci gibi…"

Türk çayı, tıpkı Türkiye gibi bir mozaiktir. Çay, kültür, tarih, gelenek ve farklı etnik grupların bir araya gelerek kaynaşmasının bir sembolüdür. Türk çayı sadedir, berraktır; tıpkı bir Türk’ün yüzü gibi, her zaman anlaşılabilir ve saklamaz. Herkes için içilebilir, demokrattır. Türkiye’de çay, bir barış mesajı taşır. Bir bardak çay, nereye giderseniz gidin size ikram edilir. Bu ikram, sadece bir içecek değil, hoş sohbetlerin ve dostluğun simgesidir.

Çay ve Barış

Branning, Türk çayını barışçıl bir içecek olarak tanımlar ve şunları söyler: “Türk çayı, arkadaş canlısıdır. O, hiçbir zaman yalnız içilmez. İlla ki yanınızda biri olmalıdır. Eğer bir Türk sizinle arkadaş olmak istiyorsa, ilk teklif edeceği şeydir çay… Türkler yalnız, tek başlarına iş yapmazlar. Başkalarıyla birlikte olmayı severler. Başkalarıyla paylaşılmadan hayat, eksik kalır.” Çay, bir araya gelmenin, hayatı birlikte paylaşmanın harika bir aracıdır.

Sonuç olarak, 15 Aralık Dünya Çay Günü, Türk çay kültürünün değerini hatırlatmak ve bu kültürel mirası dünya ile paylaşmak için mükemmel bir fırsattır. Türk çayı, misafirperverliğin, dostluğun ve sosyal yaşamın simgesidir. Çay, kültürel bir bağ kurma aracıdır ve her bir fincan çay, Türk halkının kalbinden bir parça taşır.

Editör: Ercan Şeker