Yazın babamların Korgun’da ikametleri nedeniyle Korgun’a, dolayısıyla da Çankırı’ya çok daha sık gidiyoruz…
Çankırı dönüşü Eldivan Sarayköy’e doğru ilerlerken, yola doğru koşan 2 kişi “dur!” işareti yaptı.
İlk aklımıza gelen “herhalde birine bir şey oldu”, ya da “ileride bir kaza durumu olmalı…” düşüncesiyle ve telaşesiyle indik arabamızdan…
- Hayırdır, ne oldu?” Sorumuza, “Hayır, hayır… Aman durun yanlış anlamayın size gözleme vermek için el edip durdurduk, özür dileriz” demezler mi...
Kısa bir sessizlik sonrası, tebessüm ederek tokalaştık.
Yol kenarındaki ağaçlığa doğru bakınca; kalabalık bir hanım gurubunun gözleme yaptığını fark ettik.
Bizi durduran arkadaşlar gözlemeleri verirken; biri:
-Benim adım Ali, anacığımın vasiyetidir, yaz boyunca pazar günleri buradan Ankara istikametine gidenlere gözleme dağıtırız” Dedi babacan hemşerimiz.
Diğer hemşehrimizin adı da Osman’mış.
-“Allah razı olsun, anneniz ve tüm ölmüşleriniz nurlarda yatsın” dua mukabelesiyle kucaklaşıp yolumuza devam ettik.
Gümerdiğin yol kenarında çay molası verdik ve gözlemelerimizi yedik.(Şehit Ali Çoban çeşmesinden de suyumuzu içtik)
Sahil şehirlerimizi bırakın, kasabalarında veya köylerinde “susuzluktan ölüyorum diye feryat etseniz, parasını vermeden kimse size bir damla su vermez !”
Şu bizim insanımızın gönlü öyle zengin ki; “Çankırılı olsun da, çamurdan olsun…” sözünü boşuna sarf etmiyoruz.