…İşin müşkül tarafını bu kadar kolay atlattığına sevinerek ahıra indi. Beygirler iyice dinlenmişlerdi. Deli kız, başını dikmiş tırnak vuruyordu. Arabacı, harap yemliklere bakarken köşede eski, bir sepetin içinde bir keserle eğri büğrü, paslanmış çiviler gördü. Ceketini çıkarıp direklerden birisine asarak yemlikleri tamire başladı.
Çankırı toprağına ait bir şarkı tutturmuştu.
Ben güzelim diye yüksekten uçma,
İndirirler seni el yaman olur.
Siyah zülüflerin gerdana saçma,
Eser sabah yeli, yel yaman olur.
Arabacı - Kemal Tahir
Asıl adı İsmail Kemalettin Demir olan Kemal Tahir, 1910 yılında İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi'ndeki öğrenimini geçim sıkıntısı nedeniyle tamamlayamadı. Avukat kâtipliği ve Zonguldak'taki kömür işletmelerinde ambar memurluğu yaptı. 1930 yılında İstanbul'a dönerek Vakit, Haber, Son Posta gazetelerinde röportaj yazarı ve çevirmen olarak çalıştı. Yedigün ve Karikatür dergilerinde sekreterlik, Karagöz gazetesinde başyazarlık, Tan Gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yaptı.
1935-1940 yılları arasında takma isimlerle; gülmece hikâyeleri, aşk ve serüven romanları, çeviriler, uyarlamalar yayımladı.Kemal Tahir, Murat Aşkın adıyla senaryolar da yazdı.
…
1938 yılında siyasi görüşleri nedeniyle "Bahriye Olayı" ismiyle bilinen davanın sanıklarından biri olarak Donanma Komutanlığı Mahkemesi'nde yargılandı. 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya cezaevlerinde 12 yıl kaldı.
1950 yılında çıkan aftan yararlanarak tahliye oldu.
Hapiste olduğu yıllarda Anadolu köylüsünü ve sorunlarını yakından tanıma imkânı buldu. Bu yılları, romanları için malzeme toplayarak, not tutarak, okuma ve araştırmalar yaparak geçirdi. Daha sonra iki öyküsünü hapisteyken Cemalettin Mahir takma adıyla Tan Gazetesinde yayımladı.
…
"Kemal Tahir’i Türk tarihine eğilirken, zengin kültür geleneğimizden esaslı bir şekilde yararlanmanın gereğini duyan ilk romancımızdır." (Oğuz Atay)
Bin yıllık Türk düşüncesinin en özgün, en bilimsel, en gerçekçi, en namuslu düşünürü Kemal Tahir’dir. (Metin Erksan)
Türkiye’yi, Türkleri sahiden tanımak isteyen yerli yabancı herkes Kemal Tahir’i okumak, anlamak zorundadır. (Halit Refiğ)
Bir neslin yüz akıdır Kemal Tahir. Türk düşüncesine ufuklar açmıştır. Türk romanının en yiğit, en güçlü, en büyük temsilcisidir. Belki de çağdaş romanın demeliydim…(Cemil Meriç)
Kemal Tahir, halkın yararına bir tarih ve kültür yorumunun ilk örneklerini, çoğunluğun bir büyük suskunluk içinde olduğu, anlayıp göremediği yıllarda cesaretle söylemiştir. (İsmail Cem)
…
Çankırı Hapishanesi’nde Nazım Hikmet ve Dr. Hikmet Kıvılcımlı ile aynı odayı paylaşırlar.
Hapishane yılları Kemal Tahir için yeni bir çalışma düzeni demektir. Cemil Meriç, Kemal Tahir’i ıstıraplarının yarattığını, Türk insanını hapishanede bütün giriftliği, sefaleti ve ihtişamıyla tanıdığını söyler. Hapishane öncesi çapkın ve şımarık bir İstanbul delikanlısı olduğunu, sonra yaşayarak hayatı öğrendiğini ve tarihe yöneldiğini belirtir. Meriç, onun romanlarının hakikatin emrinde, her namuslu aydının yol arkadaşı ve kılavuzu olduğunu dile getirir. (Bu Ülke, sf. 250- 253)
- İlk romanını Çankırı Cezaevinde yazar ve yayınlar. Arkasından ikinci romanını yine Çankırı Cezaevinde kaleme alır. Kemal Tahir için cezaevi, hayatı o güne kadar İstanbul’da geçmiş bir İstanbul delikanlısının Anadolu’yu Türk insanını tanıma fırsatına dönüşür.
- Çankırı’da çok önemli bir olay daha yaşar; tanıştığı cezaevi müdürüyle aralarında başlayan dostluğa kısa zamanda başkaları da katılır. Bunlar arasında O’nun için kütüphane müdürünün ayrı bir önemi vardır. Kendisinin de ifade ettiği gibi Çankırı ve Çorum kütüphaneleri onun gözlem gücüne yeni bir kaynak daha katar. Bu kütüphanelerinin zengin el yazmaları ve kaynakları O’nun tarih ve toplum anlayışının şekillenmesi için büyük bir imkândır. İlk romanları Sağır Dere ve Körduman’da Anadolu insanının köydeki toplumsal gerçeğini, sıkıştırılmış insanlar üzerinde ki gözlemlerine dayanarak yazarken, bu defa elde ettiği kütüphane imkânını kullanarak yeni tarih ve toplum tezlerini geliştirecektir. O’nun romanları sadece bir dönemde yaşamış kahramanları anlatmamaktadır. Her romanı çok ayrıntısıyla işlenmiş bir toplum ve tarih tezini ifade eder.
- Kemal Tahir, 1940’larda Çankırı Cezaevi’nde tutuklu bulunan, ağasını ‘yanlışlıkla’ vurmuş, on beşindeki Kelleci Memet’in hikâyesini anlatır. Memet’in hikâyesinin ardında, bu büyük dil ustasının kaleminin anlattığı hep aynı insandır: Cinci Nezir’iyle, Şeker Emin’iyle, Terzi Bekir’iyle tüm bir ezilmiş, yok sayılmış, eğitilmemiş; hem kurnaz ve masum, üstelik alabildiğine şenlikli insanımız… Kemal Tahir, ‘bu toprakları’ ve ‘insanı’ anlatmaya devam ediyor; ‘kendini’ tanımak isteyenlere… “Kemal Tahir, halkın yararına bir tarih ve kültür yorumunun ilk örneklerini, çoğunluğun bir büyük suskunluk içinde olduğu, anlayıp göremediği yıllarda cesaretle söylemiştir…”(İsmail Cem’in “Kelleci Memet’e” yazdığı önsözden)
...
21 Nisan 1973'te geçirdiği bir kalp krizi sonucu İstanbul'da öldüğü gün, o yıllarda Cumhuriyet Gazetesini bile gölgede bırakan Yeni Ortam Gazetesi ölüm haberini “Tipi Dindi” manşetiyle vermişti.
Kemal Tahir, gerçekten de Türk Edebiyatında romanlarıyla yarattığı soluk kadar, getirdiği tartışmalarla da bir fırtına estirmişti…
Kemal Tahir; ‘Yorgun Savaşçı’, ‘Kurt Kanunu’, ‘Yol Ayrımı’, ‘Devlet Ana’ gibi kitaplarıyla, sadece romancı olarak değil, sosyalist düşünceye getirdiği ‘yerli’ yorumla da sert tartışmalara neden olmuş bir isimdir.
Göl insanları (1955)
Sağırdere (1955)
Esir şehrin insanları (1956)
Körduman (1957)
Rahmet yolları kesti (1957)
Yediçınar Yaylası (1958)
Köyün Kamburu (1959)
Esir şehrin mahpusu (1962)
Kelleci Memet (1962)
Yorgun Savaşçı (1965)
Bozkırdaki Çekirdek (1967)
Devlet Ana (1967)
Kurt Kanunu (1969)
Büyük Mal (1970)
Yol Ayrımı (1971)
Namuscular (1974)
Karılar Koğuşu (1974)
Hür şehrin insanları (1974)
Damağası (1977)