Son günlerde haddinden fazlası ile yapılan temaşa ve bu temaşaya ses çıkartılmadıkça artması, artık bu konuyu yazmanın vakti geldi de geçiyor dememe neden oldu.
Bardağı taşıran damla ise Şehit Ömer Faruk Biçer’in son yolculuğuna uğurlandığı cenaze töreninde yaşandı.
Şehid askerimize son görevimizi ifa etmek için gittiğim camide namaz sonrası saf tutup tam cenaze namazına duracaktık ki, önden gelen sesle irkildim. Din görevlisi arkadaş bir konferans salonunda konuşma yapıyormuş gibi cümlesine ’Sayın valim’ diye başlayıverdi.
Açıkçası o an kendi ölümümü düşünerek nefsimi terbiye etmeye çalışmakta idim ki, içine girdiğim ulvi dünyamdan çıkmam saniyeler almadı. Nasıl yani dedim. Camide makamlar, sıfatlar bir kenara atılıp bütün Müslümanlara, ‘ aziz cemaat’ diye hitap edilmesi gerekmiyor muydu?
Camiler ulvi mekanlar değil mi? Makamların rütbelerin söküldüğü, zengini, fakiri, valisi, köylüsü ile aynı safta omuz omuza buluşmuyor mu? Yoksa ön safta protokole ayrıldı, deve sevabını da protokole kaptırdı millette haberimiz mi olmadı diyanetin böyle bir düzenlemesinden?
Görevli arkadaş hazır binlerce insanı bulmuş, orada makam ve mevkilerin gelip geçici şeyler olduğunu, asıl olanın güzel ahlak, iyilik ve hayırda yarışmak olması gerektiğini, sonun da her nefsin ölümü tadacağını ve bir şekilde bu musallaya geleceğini hatırlatması gerekmez miydi? Hele birde Cahit Sıtkı Tarancı’nın ölümü enfes bir dille anlatan
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
kıtasını okusa ve insanların kafasına çelikten çiviler çakarcasına uyarılarda bulunsa, kötülük yapma, dünya heva ve heveslerine kanma ey cemaat, bir namazlık saltanatın olacak şu musalla taşında hatırlatmasında bulunsa(!)…
Zalimlerden yana olma! Haksızlık karşısında dilsiz şeytan olma!...
İnsanları sınıflara ayırmak artık camilerimize kadar girdi ya ondan da “Allah’a sığınıyorum”.
Camiler rütbelerin söküldüğü yer İmam Efendi! Buradan hatırlatmak istedim.