Ne demek istediğimi kısaca özetleyecek olursam.
Anadolu’daki dört büyük veliden birisi olarak bilinen ve Eldivan Seydi köyü eteklerindeki türbesinde metfun bulunan Hacı Murad-ı Veli(*) hazretlerinden bahsediyorum.
Hacı Bayramı Veli, Hacı Bektaşi Veli ve Şeyh Şabanı Veli ile birlikte Anadolu’da ki dört büyük evliyadan biri kabul edilen Hacı Murad-ı Veli diğer evliyalar baktığımızda en garip evliya olarak gözüme çarpıyor.
Yukarıda saydığım velilerin metfun bulunduğu türbeleri bölgelerinde önemli değer olarak görülürken bizim evliyanın türbesi bu ziyaretgahların yanında çevre düzenlemesi ile en bakımsızı, en az ziyaret edileni ve en az bilineni değil mi?
Bırakın Türkiye’yi, Çankırı’da yaşayan kaçımız biliyor, kaçımız gidip gördü bu türbeyi?.
Bugünlerde Kastamonu’ya akın akın otobüs dolusu insan geçerken şehrimin içerisinden, sadece geçenlere imrenerek bakmakla yetiniyoruz. Çankırı’nın payına kaç otobüs düşüyor diye soracak olursak bir bile diyemeyiz. Çankırı’nın keşfedilmemiş güzelliklerine turist beklerken inanç turizminin önemli noktalarından olabilecek bu türbeyi kaç tur operatörüne tanıtabildik.
Geçtiğimiz günlerde bir gazete haberi gözüme çarpmıştı. Haberde; İskilip belediye başkanı, İskilipli Atıf Hocanın Ankara’dan nakil edilerek İskilipe getirilen mezarının yılda 10 bin turistin ziyaret ettiği bir mekan haline geldiğini söylüyordu. Evet, yanlış duymadınız. Bir ilçeye sadece İskilipli Atıf Hocanın mezarını ziyaret etmeye gelen kişi sayısı on bin rakamını ulaşıyorsa Hacı Murad-ı Veli Hazretlerinin Türbesi de yapılacak çalışma ile en azından Kastamonu’ya giden inanç turistlerinin cazibesini çekebilecek özellikleri fazlasıyla taşıyor.
Tek yapılması gereken Karatekin evlatlarının bağrında yatan değerlerin kıymetini bilmesi ve üzerinde ki ölü toprağını biran önce üstünden silkelemesi diye düşünüyorum.
Bu arada Çankırı Ulu Camiinde süren restorasyon çalışmalarından pis kokular gelmeye başladı.
Restorasyon çalışmasını yürüten firmanın içeride yasak olan hilti ile tarihi yapıya zarar verdiği iddiası gündemde. Firma yetkilileri kapılardaki kilitleri de değiştirmiş ve içeriye kimseyi almıyorlarmış. Çankırı Müftüsü Aslan Türk’ün ziyaretine dahi Vakıflar Bölge Müdürlüğünden yazılı izin olmadığı gerekçesiyle müsade edilmemiş.
Restorasyon çalışmalarının başından beri bu konuda firmanın işin ehli olmadığı konusunda ki çekincelerimi belirten birisi olarak Vali Özcan’ın basın mensuplarını da yanına alarak restorasyon çalışmalarının ne aşamada olduğunu kamuoyuna bizatihi göstermesi gerekiyor.
*** *** ***
Yazımın son bölümünü Ömer Faruk Eryılmaz’a ayırmak istiyorum.
ÖFE’nin yazdığı kitabı duymuş ve kitapyurdu.com’da hesabımdaki krediden satın almak istemiştim. Ama kitapyurdu’nun satış listesinde kitabı göremeyince almak nasip olmamıştı.
Ta ki, telefonum çalıncaya ve telefonun ucundaki isim uzun süredir görüşmediğim Ömer Faruk Eryılmaz oluncaya kadar.
Kitabını zahmet edip Çankırı’dan geçerken bana bırakmak istediğini söylediğinde “Kör istedi bir göz, Allah verdi iki göz” diyerek sevinmiştim.
Her ne kadar Çankırı’da buluşmak nasip olmasa da Ömer abinin bana bıraktığı kitabı geçtiğimiz gün uykum kaçınca bir solukta okuyuverdim. Yazılarının bir kısmı sitemizde de yayınlanan anı ve öykülerden oluşan kitap bana adeta dalgalar ve martıların sesini dinlerken duyduğum dinginliği veren bir terapi niteliğindeydi.
Ömer abiye her ne kadar kırgınlığım devam etse de “Gün Döndü Yaz Bitti” adlı anı öykü kitabını okuduktan sonra kırgınlık felan kalmadı.
Anadolu’nun en tipik kasabası Kurşunlu’da geçen yaşanmış hikayeler birde yazarın akıcı üslupla ile bütünleşince kendimi bir anda o renkli insanların yaşadığı mekanların içerisinde buluverdim.
Kitapla ilgili tek eleştiri noktam solculuğuyla tanınan ÖFE’nin ideolojik yaklaşımını her güzel yazının sonunda okuyucunun gözüne gözüne sokuyor olması. Anı ve öykü türü yazılarda yaşanmışlıkların ve kurgunun dışına çıkılmaması bu tür yorumlardan sakınılmasının daha sağlıklı olacağı kanısındayım.
Kurşunluyla ilgili daha çok yazılacak hikayenin olduğunu biliyor ve ÖFE’den yazılarının devamını bekliyoruz.
Gerçek yaşanmış hikâyeler bu kadar mı güzel anlatılır...
Zevkle okudum!
Ömer abi, kalemine yüreğine sağlık diyorum.
Not: (Gün Döndü Yaz Bitti) Kitabı almak isteyenler nadirkitap.com adresinden online satın alabilirler.
(*) Hacı Murad-ı Veli’den bahseden kaynaklar, babası Aliyyü’l Büka’nın 12. YY’ da Türkmenistan’da doğduğunu aynı yüzyılın başlarında oradan ayrılarak Hac farizasını yerine getirmek için Hac’ca, daha sonra da Şam ve Urfa’ya gittiğini yazmaktadır. Aliyyü’lBüka Urfa’da ki Halilurrahman Camii şerifinde uzun yıllar kayyumluk yaptıktan sonra iç Anadolu bölgesine doğru yola çıkmış, Tosya- Ilgaz bölgesine yerleşmiştir. Hacı Murad-ı Veli’nin annesi Hatice Hanım da Ahlat Köyü civarında Gürlek tepe denilen mevkide medfundur.Hacı Murad-ı Veli’nin Türkistan’da doğduğu, doğum tarihi olarak miladi 1117 yılı kabul edilmektedir. Babasıyla beraber Türkistan’dan yola çıkmış, Hac görevini yerine getirmiş ve 1187 yılında Seydi Köyü’ne yerleşmiştir. Hacı Murad-ı Veli, Hz. Muhammed (SAV)’in soyundan gelen bir ‘seyyid’ olduğu için köy ismini buradan almıştır. Seydi Köyü’nde 1207 yılında vefat etmiştir.
Hacı Murad-ı Veli Horasan’dan Anadolu’ya İslam’ı yaymak için gelen bir mürşid-i kâmildir. Hoca Ahmet Yesevi’nin talebelerinden olduğu kabul edilmektedir. Hoca Ahmet Yesevi’nin 1160 yılından sonra vefat ettiği gerçeği, Hacı Murad-ı Veli’nin Hoca Ahmet Yesevi’nin tarafından yetiştirildiği ve Anadolu’ya gönderildiği görüşünü güçlendirmektedir. Hacı Murad-ı Veli’nin Hoca Ahmet Yesevi gibi İslam şeriatına ve Hz. Muhammed(SAV)’in sünnetlerine sıkı sıkı bağlı olduğu, hem tarihi kişiliğinden hem de yapmış olduğu hizmetlerden anlaşılmaktadır. Hacı Murad-ı Veli Anadolu’da ‘veli’ unvanlı almış dört büyük zattan birisidir. Diğerleri ise Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli ve Şeyh Şaban Veli’dir. Hacı Murad-ı Veli’nin ilahi birçok ihsanlara nail olduğu ve manevi tasarrufunun halen devam ettiği kabul edilmektedir.
Hacı Murad-ı Veli’nin şimdi ki bilgilere göre, Pir Ali Çelebi, Elvan Seydi ve Abdulgaffar Çelebi adında üç oğlu ve isimlerini bilemediğimiz iki kızı bulunmaktadır. Elvan Seydi, Orta ilçesi Elmalı kasabasında medfundur. Kasabada, adına bir camii bulunmaktadır. Elvan Seydi’nin dergâhı ve oraya ait ahırı ise yıkılmıştır. Ayrıca Elvan Seydi’ye ait vakıf kayıtları da bulunmaktadır. Pir Ali Çelebi, Karabük’ün Eskipazar ilçesinin Sade Köyü’nde yaşayıp oraya bir tekke kurmuş, daha sonra Ankara’nın Çubuk ilçesinin Selen Köyü’ne yerleşmiştir. Kabri Selek Köyündedir. Abdulgaffar Çelebi’nin kabri ise babasının kabrinin giriş kısmındadır. Hacı Murad-ı Veli’nin çocuklarının babalarının vefatından sonra İç Anadolu bölgesinin İslamlaşması ve Türkleşmesinde Hacı Murad-ı Veli gibi önemli iler yaptıkları, Çankırı’nın çeşitli bölgelerinde tebliğ ve irşad vazifelerini en güzel şekilde yerine getirdikleri anlaşılmaktadır.