Çocukluk hatıralarımızı bugüne taşıyan adı tahta, kendi beton köprü

Küçük beton bir köprüydü ama biz çocukluğumuzdan itibaren onu tahta köprü olarak bildik…

“Ta’taköprü” derdik, dilimize kolay geldiği için.

Eve gidip gelirken özellikle duvar dibinden köprünün üzerine çıkıp, mutlaka tahta köprüden geçerdik.

Sadece üzerinden değil, kimi zamanda eğilip altından da geçerdik.

(Köprünün Acısu tarafına çıkan kısmı bugün kapalıdır)

“Almışın Memet Ağa’nın” en çok sataşmaya maruz kaldığı noktaydı Tahtaköprü.

Rahmetli Mehmet Ağa kendisine sağdan soldan "almışın Memet Ağa!" diye bağıranlara önce "almadım" diye karşılık verir,sataşmalara çocuklarda katılınca çileden çıkar;yerden kaptığı en büyük taşla saldırıya geçerdi...

Mehmet Ağa korkudan kaçışanlara yetişemez, "almadım...almadım...almadım..." nidalarıyla Tahtaköprü'yü esir alır, uzun müddet kimseleri geçirmezdi.

Tahta köprü deyince, Gülzade Anneyi anmadan geçmek olur mu?

Çankırı’da lokanta işleten "Sarımsaklı eti" dillere destan Korgunlu Arif Amcamızın annesiydi rahmetli Gülzade Anne.

Havalar ısındığında minderini Tahtaköprü’nün yanı başındaki evlerinin önüne serer, gelen gideni gül yüzüyle selamlardı...

Sağa sola hafiften sallanarak, yüreğe dokunan sesiyle sürekli

“Allah Hu

Kalbimi yu

Dileğim bu” zikrini çekerdi rahmetli.

Her köprünün altından çok sular aktığı gibi, Tahta Köprü’nün altından da çok sular akıp geçti…

Sular akıp giderken, zamanı da beraberinde alıp götürdü…

Öyle ki, dünün çocukları olan bizler geldik 50’li yaşlara.

Çirkin TOKİ konutları Karatekin ve Mimar Sinan Mahallelerindeki eski Çankırı evlerini acımasızca yutarken, bizim çocukluğumuzun hatıralarla dolu mekân ve yerleri de birer birer tarihe karışarak yok oluyor!

Tahta köprü işte bu kaybolan değerlerin bir simgesi benim gözümde.

Eski dokuyu koruyup, yeni dokuya entegre ederek birlikte yaşatmak yerine “eskiyi hiç yaşanmamış gibi kazıyıp yok eden” anlayışın adını kentsel dönüşüm koymuşlar!

Kentsel dönüşüm, kentsel bölüşüm aslında. Yeni kuşaklar geçmişin hatıralarına sahip çıkmak yerine, bölünmüş hisselerine düşen paydan başka bir şey düşünmüyorlar.


19. Yüzyıl Çankırı şehir merkezinde bulunan ahşaptan mamul köprülerden biri olan Tahtaköprü, Çankırı’nın 1958 senesinde yaşadığı sel felaketi sonrasına yıkılınca, yerine beton köprü yapılmış. 

Beton köprüye dönüştükten sonra da adı Tahtaköprü olarak söylene gelmiş…

Çocukluk hatıralarımızı bugüne taşıyan "adı tahta kendi beton" bir başka deyişle "kendi küçük hatırası büyük" köprü, eski Çankırı’nın güzelliklerini gönlümüzde hep taze tutan bir gönül köprüsü.

Hayat Dergisi’nde yer alan haber:

ÇANKIRI'DA SEL FELAKETİ - 25 Mayıs 1958

25 Mayıs günü saat 16 sıralarında Çankırı dolaylarındaki Korgun, Apsarı, Gündoğu, Handırı sırtlarına yağan ve yüksekliği, yarım metreyi bulan dolu saat 17’de erimeye başlayınca, sel suları dalgalar halinde Çankırı'ya inmeye koyuldu.

Önüne çıkan bir tahta köprüyü bütün enkazı ile sürükleyerek şehire getirdi.

Şehri ikiye bölen Çankırı deresi üstündeki yüksek, beton köprünün gözlerini tıkayarak etrafa yayıldı. Bütün binaları tehdit etmeye başladı. Bu arada emekli tapu memuru Hacı Fevzi'nin aşağı da görülen iki katlı ve sekiz odalı evini yirmi beş metre uzağa sürükledi. Evin kuzeye bakan kapısını güneye çevirip bıraktı. Bu sürükleniş sırasında üst katına hiçbir şey olmayan bina simdi dimdik ayakta durmaktadır.

Yoksul bir çocuk görsem 
yağmur altında üşüyen 
köprü olmak geçer 
hiç değilse 
içimden 

Sunay Akın