Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi.

Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi.

Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,

Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın!

Yahya Kemal Beyatlı

Doğum adı Ahmed Agâh olan Yahya Kemal Beyatlı, Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden biridir.

Yazar, siyasetçi ve diplomat kimliği de bilinen Yahya Kemal, 2 Aralık 1884 tarihinde Üsküp’te doğdu.

Annesi; Dilaver Beyin kızı, ünlü divan şairi Leskofçalı Galip’in yeğeni Nakiye Hanım; babası dönemin Üsküp Belediye Başkanı Nişli İbrahim Naci Bey'dir.

Nakiye Hanımla İbrahim Bey 1883 yılında evlenmişlerdir.

Yahya Kemal, 3 Aralık 1883 tarihinde Üsküp şehrinin İshakiye mahallesinde dünyaya geldi.  Doğduğu ev Gazi İshak Camii ve medresesi civarında büyükannesi Adile Hanıma ait mezarlıklarla çevrili bahçeli bir evdi.

Ana ve baba tarafı dedelerinde birleşen Yahya Kemal’in ailesinin kökleri Evlâd-ı Fatihan’a uzanır.

Ataları Niş Vranya ve Leskofça çevresinde yönetim görevlerinde bulunmuş ve bilinen ilk aile büyüğü 1877 yılında Niş’i alan Yahşibey komutasındaki Çankırılı Şehsuvar Beydir. Anadolu ve Rumeli Türklerinin pek çoğu hiç şüphesiz evlad-ı fatihandandır. Lakin Rumeli’de evlad-ı fatihan sözüyle, ilk Rumeli fatihlerinin çocukları kastedilir. Bunlar Muradı Sani zamanına kadar kendilerine Rumeli’inin mülk olarak arazi verilen ilk gazileri ve onların çocuklarıdır.

Sicill-i Osmani’de Draç ve Tiran Voyvodası iken, Hicri 1212 (1797-1798) tarihinde miri miran ve 1221 (1806) de Alacahisar Mutasarrıfı olup, Sultan II. senelerinde Hicri 1223 (1808) den sonra vefat ettiğini gördüğümüz İbrahim Paşazade Şehsuvar Paşa, Yahya Kemal Beyin annesinin büyükbabası yani Dilaver Bey’in dedesi Çankırılı Şehsuvar Paşa’dır.

Şehzuvarzadeler’in IV. Murad ricalinden “Çankırılı Şehsuvar Beyin evlatlarından olduğunu ve ekserisinin paşalık mertebelerine yükseldiğini, bu aile efradının son zamanlara kadar devam edegeldiğini yine mezkûr eserden öğrenmekteyiz.

[M. Süreyya, Sicil-i Osmanlı, İstanbul 1331 III: sf. 180]

İbnülemin Mahmud Kemal Bey ise bu aile hakkında “İsmail Paşa’nın ceddi Hasan Paşa’nın muharebelerde hüsn-i hizmeti görüldüğünden devletçe uhdesine Sırbistan’da Alacahisar Sancağı Ayanlığı tevcih ve Niş Sancağı dahlinde Ürgüp ve Leskofça kazalarında geniş malikâneler ihsan olunarak ailesi o havalide tavattun eylediler.

Şehsuvar Paşa’nın ailesi “Şehzuvarzade” namıyla maruftur” demektedir.

[Son Asır Türk Şairleri, sf. 441]

Yahya Kemal; “Beyatlı” soyadını Çankırılı olan büyük dedesi Şehsuvar'ın Türkçesi olduğu için almıştır.


Yahya Kemal 19. yüzyılda başlayıp 20. yüzyılda süren değişim sürecinde Türk kimliğini en iyi belirleyen ve bunun nesirde ve şiirde en güzel anlatanlardan biridir. Onun nesirlerinde vatan coğrafyası ile kimliğimizin nasıl biri diğerinin aynası olduğunu görürüz. Yaşanan olayların anaforunda kaybolmayan, yeni kurulan dünyayı maziye bağlayan, bunun için de bir bakıma yeni bir hayatın nasıl olması gerektiğinde isabetli ve sağlıklı teklifleri olan odur.

Yahya Kemal, Türk şiirinin nirengi noktalarından biridir. Türk şiiri yüzyıllardır gürül gürül akan bir ırmak gibidir. Tanzimat’tan sonra yeni bir dönem başlar. Bu bir anlamda yeni bir oluşumun başlangıcıdır. Bu oluşumun kendi şiir geleneğimiz içinde kalmasını sağlayan ve yenileştiren, olgunlaştırıp güzelleştiren Yahya Kemal’dir. O, Fuzûlî, Bâkî, Nedîm ve Şeyh Galip geleneğinin, “saf ve has” şiirin yirminci yüzyıldaki en önemli temsilcisidir. Onda eski devam ederken yeni başlar ve kurulur.

Yahya Kemal, değişen topluma neyi sürdürmemiz, neyi değiştirmemiz gerektiğini söyleyen bir düşünürdür de. Tarihimiz, musikimiz, mimarimiz, dilimiz, bütün kültür ve medeniyet varlıklarımız onun düşüncesinde ve yorumunda arkeolojik malzeme olmaktan çıkar, yaşayan ve yaşatan değerler olurlar. Bunun için de kültür ve edebiyat hayatımızda, şiirimizde hiçbir zaman göz ardı edilmemesi gereken bir Yahya Kemal vakıası vardır ve var olmaya da devam edecektir. Türk insanının dün ne olduğunu, yarın ne olması gerektiğini söyleyip en sağlıklı yolu gösterenlerin başında Yahya Kemal gelir.

Yahya Kemal'in Türk şiirine en büyük hizmetlerinden biri de, “Türk ilinin en güzel şehri, dünyanın en güzel şehirlerinden biri İstanbul'u semt semt, tepe tepe, mahalle mahalle, gerçek şiirde, tabiat güzelliğine denk bir sanat güzelliği ile yaşatabilmesidir.”


Yahya Kemal'in sağlığında hiçbir kitabı yayımlanmamıştır, onun vefatından sonra merhum Nihad Sami Banarlı, şairin sağlığındaki düşüncelerinin ışığında, eserlerini(şiir ve nesirlerini) büyük bir titizlikle okuyucuya kazandırmıştır.

Kendi Gök Kubbemiz (1961)

Eski Şiirin Rüzgârıyla (1962)

Rubailer ve Hayyam’ın Rubailerini Türkçe Söyleyiş (1963)

Aziz İstanbul (1964)

Eğil Dağlar(1965)

“… O yaşlarımda ben, Üsküp minarelerinden yükselen ezan seslerini duyarak, içim bu seslerle dolarak yetişiyordum. Minarelerde ezan başladığı zaman, evimizde rûhanî bir sessizlik olurdu. Galiba Üsküp'ün sokaklarında da böyle bir rüzgâr dolaşır, bütün şehri bir mâbet sükûnu kaplardı. Yalnız ezan sesleri duyulurdu. Annemin dudakları ism-i Celâl'le kımıldardı. Bin üç yüz sene evvel, Hazret-i Muhammed'in Bilâl-i Habeşî'den dinlediği ezan, asırlarca sonra bizim semâmızda hem dinî, hem millî bir musıkî olmuştu. O anda semamızın mağfiret âleminden gelen ledünnî bir sesle dolduğunu hissederdim. Bu sesler beni bütün ömrümce bırakmış değildir. Müslüman çocuklarının dinî terbiyesinde ezan seslerinin büyük tesirine inanırım.”

[Yahya Kemal’in N. Sami Banarlı’ya Anlattıklarından]

NEFES ALMAK

Yahya Kemal, yüz kilodan eksik olmayan heybetli vücuduna rağmen zarif ve nazik bir adamdır. Sıcak bir yaz günü Boğaziçinde bir tepeye tırmanır. Bir aralık pek yorulur. Yol üstündeki bir mahalle bakkalının kapısı önündeki iskemleye çöker. Bakkal yağlı bir müşteri geldiğini sanarak sevinir ve nezaketle sorar:

-Bir şey mi alacaksınız efendim?

Üstat sükûnetle cevap verir:

-Evet. Müsaade ederseniz biraz nefes alacağım.

[Kadircan Kaflı, “Yahya Kemal ve Nükteleri, Tercüman]