Adı gibi hüznün mevsimi oldu Kasım

44 yıl önce kaybettiğimiz Kasım’la İlkokula beraber başlamıştık...

Biz; Mimar Sinan Mahallesi Damlamca sokak 22/A numaralı evde oturuyorduk. Kasım’larda Karatekin Mahallesi Ege sokak 4 numaralı; çift kapılı, 2 katlı, avlulu evde (kentsel dönüşümle yıkıldı) oturuyorlardı.

Kimi zaman sabahları Kasım gelir, kimi zamanda ben yukarı onlara çıkıp beklerdim. Birlikte sohbet ederek, neşeyle yürürdük okula…

Aynı sırada otururduk Kasım’la. Öğretmenimiz Zahide Hanım, ikimizi de pek severdi.

3. sınıfa geçtiğimizde Kasımlar Kastamonu Caddesi tren yolu üzerinde bir eve taşındılar...

Yıl 1968, Nisan ayı.

Pembe çocukluk dünyamızın ta orta yerine hançer gibi saplanan kara haberle alt üst olduk; Kasım’ı bir kaza neticesi kaybetmiştik.

Benim canım kardeşim; o yüzünden hiç eksilmeyen gamzeli tebessümüyle bir hayal olup kayıp gidivermişti aramızdan…

O günden sonra hep Kasım derse geç kalmış ta, en son öğrenci olarak sınıfa giriverecekmiş gibi bekleyip durduk...

Diğer gidenler gibi Kasım'ında dönmeyeceğini çok sonra anladım ve öğrendim…

...

Babası Kasım Bey 31 Ekim 1957 tarihinde vefat ettiğinde, annesi Nazlı Hanım Kasım’a hamiledir.

2 Haziran 1958 tarihinde dünyaya gelen küçük Kasım; adıyla da baba yadigârıdır artık.

5 çocuklu bir ailenin en küçüğü olan Kasım’ın üzerine titrer ailesi. Onun iyi bir eğitim alması ve başarılı olması için çırpınırlar...

Atatürk İlkokuluna yazdırılır. Daha sonra Atatürk ve Kurtuluş İlkokulu adını alan okulun müdürü Çankırı’nın unutulmaz idareci öğretmenlerinden Tahir Selenay’dır.

Kasım, sınıf arkadaşımız olan, teyze oğlu Nuri Nişancı ile birlikte hafta sonu Mandolin kursuna gitmektedir.

6 Nisan 1968 Cumartesi günü Nuri ile mandolin dersinden çıkarlar.

Atatürk anıtının yanındaki "şimdi yıkılmış olan Tekel binasının arkasında bulunan Mehmet İzmirlioğlu’nun bakkal dükkânının" önünden her zaman geçmekte olan YSE Servis aracı, o günde güzergâhı takip etmektedir…

Servis aracı,kamyonet tipinde kapalı kasalıdır. Yolcular arka kapısından merdivenle binerler araca. İnmek istediklerinde de zile basarak şoförü durması için uyarırlar.

Servis aracı Atatürk Kurtuluş Ortaokulu önünde durunca Kasım ve Nuri kendileri için durduğunu zannederek her zaman bindikleri araca binerler. Şoför 2 küçüğün araca bindiklerini fark etmemiştir.

Servis aracı bir müddet gidip te Kasımların evini geçince; Kasım ve Nuri paniğe kapılırlar…

O günü yaşayan ve hayatta olan Nuri Nişancı’nın (şoför Yusuf Nişancı’nın oğlu)  anlatımıyla; ikisi de çok korkmuşlardır. Bu yazıyı kaleme alırken görüştüğüm EGO’dan emekli Nuri Nişancı, “İkimizde çok korktuk ama Kasım’ın korkusu daha büyüktü,gözleri yuvalarından fırlamış,boyun damarları patlayacak gibiydi ” diye anlatıyor o talihsiz günü ve şöyle devam ediyor:

“Büyüklerimizden çok korkardık, o nedenle şaşkınlık ve panik içinde kaldık ve aklımıza şoförü uyaracak zile basmak gelmedi. Şoför mahallinin arkasındaki camı yumrukladık ama nafile...Kaçırıldığımızı düşündük...

Kasım rahmetli avaz avaz bağırdı "bizi kaçırıyorlar!" diye ve en son kendini hareket halindeki araçtan Ağlar Kaya’nın orada aşağı bıraktı, korku dolu gözlerle onu izledim ve ayağa kalkmasını bekledim ama o başı üzeri düşerek öylece kaldı. Ayağa kalkmış olsa, ben de atlayacaktım.”

Servis aracının arkasından gelmekte olan Ak Mehmet lakaplı taksici olaya tanık olur ve yerde yatmakta olan Kasım’ı kucakladığı gibi Çankırı Devlet Hastanesine götürür.

Kasım, ameliyata alınır...

Başhekim Doktor Mahmut Sayın ve Kadın Doğum Doktoru Nejat Ünsal, Sevinç Eczanesinde çalışan Kasım’ın ağabeyi Necati Ülker’i acele hastaneye çağırırlar.

Yoğun bakımdaki ümitli bekleyiş kısa bir süre sonra kara habere dönüşür.

Kulağından kan gelir.Kasım Ülker vefat eder.

...

Hiç unutmadım sevgili Kasım'ı ama adı gibi hüznün mevsimi Kasım ayı gelince, o acıyı hep ertesi günüymüş gibi yaşarım.