Merhum Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarının tutuklu kaldığı, aylarca yargılandıkları ve idam cezasına çarptırıldığı "Yaslı Ada" Yassıada’nın imara açılmasının yankıları sürüyor.
Demokrasi müzesi yapılma fikri ile başlayan süreçte, yeni yapılaşma izni olmayan tarihi adanın önce sit kararları iptal edildi. Ardından da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı plan yaparak, adanın yüzde 65’ine yeni inşaat yapımı izni getirdi.
Bir dönem yaşanan acıların simgesi olan Yassıada’nın yapılaşmaya açılması, “her fırsatta uğradığı haksızlık ve zulümden dolayı adına vurgu yapanların” rahmetli Menderes ve arkadaşlarının hatırasına yaptıkları büyük saygısızlıktır.
…
27 Mayıs Darbesi'nin ardından, Yassıada mahkemelerinde merhum Başbakan Adnan Menderes'in savunmasını üstlenen Avukat Talat Asal,1922 yılında Çankırı'da doğdu. Talat Asal, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Serbest Avukatlık ve Emlak Bankası Müşavirliği yaptı.
12. Dönem Edirne, 13. Dönem Zonguldak, 14. Dönem Samsun, 15. ve 16. Dönem İzmir Milletvekilliği, Adalet Partisi Genel Sekreterliği ve Gençlik ve Spor Bakanlığı yaptı.
Beşiktaş Kulübü Başkanlığı da yapan Talat Asal, Türkiye'nin yakın siyasi tarihinin canlı tanıklarından biriydi. DP'nin kuruluşunda Celal Bayar ile birlikte meydan meydan dolaştı. 1960 darbesinden sonra DP'liler ve merhum Başbakan Adnan Menderes'in avukatlığını yaptı. Asal, Menderes'in tüm davalarına katılan avukatlar arasında yer alıyordu. Demirel'in bakanlığını yaptı.
Darbeler ve müdahaleler Asal'ın peşini hiç bırakmadı. 12 Eylül'de düşürülen hükümetin de Gençlik ve Spor Bakanı idi. “1961 de süngülerin arasında girdiği parlamentodan, 20 yıl sonra bakan olarak kovalandığını” söyleyen Asal, anılarını "Yassıada: Don Davası, Cımbız Davası, Köpek Davası", "Güneş Batmadı", "Kalırsam Nasihatim, Ölürsem Vasiyetim Olsun" isimli kitaplarda topladı.
Kalırsam nasihatim, ölürsem vasiyetim adlı kitabından:
Bu devirde itibar ense ile keseyedir. Ensen de, kesen de kalın olacak!
Siyasette düşmeyeceksin, ne pahasına olursa olsun düşmeyeceksin!
Siyasetin en önemli anahtarlarından biridir delegelerdir. Delegelerle uğraşmak, düz duvara tırmanmaktan bile zordur. Yerin, öğrenimin, bilgin ne olursa olsun; delegelere dalkavukluk etmek zorundasın!
Delegeler seçim ya da ön seçim zamanı aslan kesilir. Kızlarının nişanlarını, oğullarının düğünlerini yavrularının sünnetlerini hep bu zamana denk getirirler.
Ehhh… Sen de adaysan, bunlara alınacak hediyeler için cebin dolu olacak.
Yok, efendim ben bu adamlarla uğraşamam diyorsan, o zaman da sırtını birine dayayacaksın, öyle yüzlerce delegeyle uğraşmak yerine.
Peki, bu “biri” kim?
Genel Başkan yani beyefendi, bin delegeye bedeldir.
Ama çantasını taşıyacaksın, kâğıdını getireceksin, kalemini götüreceksin, paltosunu tutacaksın, şapkasını koruyacaksın, gerektiğinde havluyla kapıda hazır bekleyeceksin.
"ihtilalcilerin dümen suyunda düzmece haberler yayınlayan Milliyet Gazetesinden"
BEYOĞLU'NDA YÜRÜMESİ YASAKTI
Menderes ve ailesinin uğradığı insanlık dışı muamelelere tanıklık eden Asal, bununla da kalmamış, ihtilalcilerin de boy hedeflerinden biri haline gelmişti. Asal, o kara döneme ilişkin bazı ayrıntıları zaman zaman röportajlarında anlatmışsa da; birçok bilinmeyenle ebediyete göçmüştür.
Asal, Yassıada'da kalanları aratmayacak kadar sıkıntılı günler yaşadı. Baskılar nedeniyle İstanbul'da otellerde oda verilmedi. Asal, o dönemde yaşadıklarını anlatırken, "Menderes'in avukatı olarak benim Beyoğlu'nda yürümem bile yasaktı. İlgi odağı oluruz diye çekiniyorlardı. Öyle komik yasaklar vardı ki, Yassıada'dakiler için kurtarma teşebbüsüne yol açar diye 'Ada sahillerinde bekliyorum' şarkısını da yasakladılar demişti. Harbiye'de hücrede kaldı, Balmumcu Hapishanesi'nde bir süre yattı. Kendi anlatımı ile burada "dövüldü, sövüldü ve baskılar arasında görevini yapmaya" çalıştı. Asal, 1961 seçimlerinde Yeni Türkiye Partisi (YTP) Edirne Milletvekili olarak parlamentoya girdi.
…
Asal, 2003 yılında yayınlanan röportajında “Kitabınızı (Güneş Batmadı) yazmak için niçin 43 yıl beklediniz?” Sorusuna;
- "20 yıl milletvekilliği, 6 yıl bakanlık yaptım. Mesul mevkilere gelince Türkiye'yi karıştırmak istemedim. Zaten Türkiye karmakarışıktı.” Cevabını vermişti.
Şimdiye kadar Menderes'le ilgili yazılanlar, ‘‘suyunun suyudur’’ diyorsunuz kitapta. Siz bilinmeyen neleri yazdınız?
- Huzuru bozmayacak şeyleri yazabildim sadece.
Aradan bunca yıl geçti. Hâlâ niye oto sansür uyguluyorsunuz?
-Devlet görevi yapmış olanlar buna dikkat etmeye mecburdur. Her şeyi nasıl yazayım? Menderes başında bekleyen subaylara “siz” diye hitap ederdi, onlar sen derdi. Fransa Devlet Başkanı Petain’de idama mahkûm edilmişti ama onu idama götürürlerken, ‘‘Ekselansları müsaade buyurursanız, vakit geldi kalkalım mı?’’ diye sormuşlardı. Bizde, eli kolu bağlı götürdüler. Menderes dövülüp, küfredilmiştir. Biz avukatları olarak tutuklandığımız için Yassıada'ya gidememiştik. Menderes, avukatlarım nerede? diye sorunca, oradaki subaylar tokatladı. 24 saat nöbetçi subaylar başında beklerdi, bir dakika bile yalnız bırakılmazdı. Menderes tanıdığım insanların en kibarıydı. En tabii ihtiyacını bile utandığı için gideremiyordu. Başında bekleyen bu subaylardan biri o zaman üsteğmen olan, şimdi emekli olmuş Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman'dı. Düşünebiliyor musunuz, ihtilalin subayları kuvvet komutanları oluyor.
Menderes'in trajik yaşamında sizi en çok ne etkilemişti?
- Çok sigara içiyordu. “Biraz azaltın” diye rica ettim, “gayret ederim” dedi. O sıralar, Yenice sigarası içiyordu. Bir süre sonra tekrar ziyarete gittiğimde Birinci içtiğini gördüm. “Güya bırakacaktınız, Birinci Yenice'den daha sert”, dedim. O da, “Yenice 120 kuruş, Birinci 75” dedi. Parası yoktu, bütün malına mülküne ihtiyati tedbir konmuştu. İlk görüşmemizden sonra ayrılırken, ‘‘Talat Bey odamın üzerinde bir alet var. Mütemadiyen gürültü yapıyor, gece hiç uyutmuyor’’ dedi. Tam odasının üzerine bir makine konmuş, rahatsız etsin diye sürekli çalıştırıyorlardı. Bunu engellemek için çok çalıştık ama netice alamadık.
Menderes'in avukatı olmayı siz mi istemiştiniz? Daha önce tanışıyor muydunuz?
-Ailesi ve hukuk profesörleri, Menderes'i benim müdafaa etmemi istediler.
Menderes’in idamından son neler oldu?
-Çok büyük vicdan azabı çektim. 17 Eylül 1961'de Menderes idam edildi. 18 Eylül'de cüppemi toprağa gömdüm. Bir daha hiç avukatlık yapmadım.
Düşünebiliyor musunuz? Menderes'in idam edildiğinin ertesi günü evine icra emri gönderildi ve kapısına bir levha asıldı.
Dairesinin kapısına mı asıldı? Nasıl bir levhaydı?
-Evet. Berin Hanım'ın dairesinin kapısına, ‘‘Türk Ceza Kanunu’nun 146. maddesine aykırı hareket ettiğinden Adnan Menderes'in idamına karar verilmiş, idam kararı infaz edilmiştir’’ yazan resmi, mühürlü bir levha astılar.
İdamından sonra kâbuslar gördünüz mü? Hiç rüyanıza giriyor mu?
-(Ağlıyor) Halen rüyalarımda görürüm.
-Son kez bana yalnız gelin demişti. İdamından bir ay önceydi. Ondan sonra zaten bir daha bizi görüştürmediler. Gittiğimde vasiyette bulundu; ailem dağılmasın, Koçalı çiftliği bölünmesin dedi. Bir de, ‘‘Davada benim diktatör olmadığımı müdafaa edin’’ dedi. Sonra sol eliyle sağ kolumu tuttu ve sağ elini havaya kaldırarak, ‘‘Ben Allah’ıma ve milletime hesap veriyorum’’ dedi. İdam cezamı müebbede çevirmek için talepte bulunmayın dedi. Tenezzül etmedi. Sonra kalktı gitti. Ben de arkasından kahverengi saçlarını seyrettim.
Mahkeme sırasında ve idamdan sonra Menderes'in ailesi ile ilişkileriniz nasıldı?
- Her günüm Menderes ailesiyle geçiyordu. Oğlu Yüksel Menderes en yakın arkadaşımdı. Aydın Menderes ise çok küçüktü, Galatasaray-Milan maçına götürmüştüm onu. Berin Hanım'ın şahsi ihtiyaçlarının bir kısmını eşim görürdü.
Fevkalade kibar, eleştiriye çok açık, her meseleyi dinleyen, alıngan ve çok romantikti.
SOKAĞIN ADI ONU ÜRKÜTÜYORDU
27 Mayıs'tan sonra Berin Hanım ve çocukları Kavaklıdere'de kiralık bir daireye taşınmışlardı. Sokağın adı ‘‘Göreme’’ idi. Rahmetli Adnan Menderes mektuplarını bu adrese yolluyordu. Bir mektubunda Göreme adının kendisini üzdüğünden söz ediyor ve başka yere taşınmalarını istiyordu. Ailesini göremeyeceğinden endişeleniyordu. Yazık ki öyle oldu. Bu mektuptan sonra o apartmandan taşındılar.
Son sözünüz:
MENDERES’E YAPILAN APO’YA YAPILMADI!
Menderes’e yapılanlar, 30 bin kişinin katili Apo’ya yapılmadı!
“Yassıada, İmralı’dan son derece ağır şartlar altında idi. Düşünebiliyor musunuz İmralı’daki mahkûmun (Apo) yakınları daima görüşebiliyor. Avukatı olarak ben Otel’de yer bulamadım. Berrin Hanımefendi (eşi) ve Aydın Beyefendi (oğlu) her türlü çabaya rağmen bir kez görüşebildiler.” şeklinde konuştu.
CHP'nin arkasında milletin ahı var, bir daha ayağa kalkamaz
“Allah, bu milleti her türlü darbe ve müdahaleden korusun."