“Onların kurmaca çizgi romanları varsa, bizim gerçek tarihimiz var. Onların hayal ürünü karakterleri varsa, bizim iki bin yıla yayılmış halis kahramanlarımız var.”

(Alper Çağlar)

Yönetmen Alper Çağlar 2008 yılında gayet mütevazi olan Dağ filmi ile adını duyurmaya başlamıştır. Dağ filmi ülkemizin buhranlı bir döneminde vizyona girmişti. Terörün yol açtığı psikolojik durumları işlemesiyle öne çıkan filmin ardından, devam niteliğinde ki Dağ 2 filmi ile Alper Çağlar, Türk sinemasına adeta damga vurdu. İlk filme göre yüksek bütçeyle çekilen, aksiyon sahneleri ile Hollywood sinemasını aratmayan film, 2016 yılının en fazla izlenen filmleri arasına girmişti. Öyle ki filmin başarısı televizyonlarda terör, asker temalı dizilerin bir anda çoğalmasına sebep olmuştur. Ülkemizin gündemi iyi okuyup, milletin hislerini beyaz perdeye aktaran Alper Çağlar, 15 Temmuz darbe girişiminde de konuyu cesaretle ele alarak bu sefer dizi sektöründe boy gösterdi. Ses getiren Börü dizisi ile güvenlik güçleri içerisine; devletin yıllar süren ihmali ile çöreklenen hainlerle, vatanseverler güçler arasındaki amansız mücadelesini cesaretle aldı. Dizi senaryosu, aksiyonu ve kaliteli yabancı dizi tadında izleyicilerin takdirini toplamıştır. Dizinin finalini ise, 15 Temmuz gecesi yaşananların ele alındığı sinema filmi ile noktalanmıştır. Bu projelerin başarısı, Alper Çağlar’ı artık bir marka haline getirmiştir. Nitekim dizinin izlenme oranları, Netflix yöneticilerinin dikkatini çekmiş ve dizi o platformda da gösterilmeye başlanmıştır.

Geçen yılın başlarında internete, Alper Çağlar imzasıyla bir proje tanıtımı anonsunu görünce çok etkilenmiş ve hemen çevremle paylaşmıştım. Yaptığı işleri izledikçe ve hakkındaki olumlu görüşleri duydukça tamam dedim. Çocukluğumda Suat Yalaz, Sezgin Burak’ın çizgi romanları ve gençliğinde Atsız’ın romanlarını okumuş; Kartal Tibet ve Cüneyt Arkın’ın tarihi filmleri ile büyümüş biri olarak, işte bizim filmimizi yapacak biri çıktı, diye umutlanmaya başlamıştım. Bende bir Alper Çağlar merakı olmuştu. İlk tanıtım anonsundan sonra sıkı bir takipçisi olmaya başlamış ve kültür sohbetlerinde adını sıkça anar olmuştum. Ancak, Börü dizisi ve filmi derken, Göktürkler projesiyle ilgili pek ses seda çıkmıyor ve herhangi bir açıklama da yapılmıyordu. En sonunda teklifim üzerine benim gibi düşünen, genç arkadaşlarla bir araya gelip Alper Çağlar’la görüşmeye karar verdik. Telefonuna bir dostum sayesinde ulaşmıştım. Görüşmek için İstanbul’a gitmeyi planlıyorduk ki, ilk görüşmemizde uygun bir ortamda internet -skype- üzerinden görüşmenin daha uygun olacağı kararını verdik. Nitekim bir ay kadar sonra, oldukça verimli ve keyifli geçen söyleşide biz sorduk, o bitmek bilmez enerjisi ve heyecanı ile Göktürkler üçlemesini anlattı. Bir saati aşan söyleşimizde önceki filmlerini, Türk sinemasını, dizi sektörünü, Türk tarihini, dünya sinemasındaki değişiklikleri ve Netflix gibi pek çok konuyu uzmanından keyifle dinledik.

İşte hepimizi heyecanlandıran Alper Çağlar’ın sözleri

“Uzun zamandır üzerinde çalıştığım yeni film projesini sizinle paylaşma vaktim geldi. Biliyoruz ki batı dünyası mitlerine önem veriyor. Mitolojinin miti. Çizgi romanları var. Oyuncakları ve bilgisayarları var. Bunların hepsi modern mitolojilerini oluşturuyor. Kendi kültürlerini ve dillerini ihraç ediyorlar. Bu onların bir gücü, kimsenin burnu dahi kanamadan, güçlü ülkeleri feth ediyorlar. Çocuklar uçan kahramanların oyuncaklarını alıyor, para harcayarak başka bir kültürü benimsiyorlar. Bu her zaman kötü olmak zorunda değil! Ancak, bu konuda inanılmaz yetersiz olduğumuzu düşünüyorum. Türk kültürü olarak Onların kurmaca çizgi romanları varsa, bizim gerçek tarihimiz var. Onların hayal ürünü karakterleri varsa, bizim iki bin yıla yayılmış halis kahramanlarımız var. Bunun bilinci ve tutkusuyla bu yola çıkıyorum. Bu yol zor olacak. Film tarihimizin en destansı işini yapmaya koyuluyoruz. Dolayısıyla bu iş aceleye gelmeyecek. Öyküsü ve gerek Türk gerek küresel seyircisinde bıraktığı Türk kültürü şuuru en önemli vasfı olmak zorunda.”

Evet! Alper Çağlar’ın Göktürkler üçlemesiyle ilgili yaptığı tanıtım anonsu aynen bu şekildeydi ve hangi pencereden bakarsanız bakın, bu sektörde ezilmiş Türk insanının duygularını dile getiriyordu. Alper Çağlar’a göre; bu zamana kadar yeterince ele alınmamış tarihimiz, muhteşem olaylar ve eşsiz kahramanlarla doluydu. Bu eşsiz tarihimizin ele alındığı düzgün bir proje maalesef pek ortaya konulamamıştır. Alper Çağlar’ın söyleşimizde ve basında yer alan açıklamalarından Göktürkler üçlemesine dair anlattığı bazı hususları sizinle paylaşmadan önce birazcık tarihi bilgilerimizi hatırlayalım.

Üçlemeye serüvenleri ile konu olacak Göktürkler kimdir? Türk tarihini buradan başlatmak ne kadar doğruydu? Aslında bunun cevabını filmin danışmanlarına baktığımızda rahatlıkla görebiliyoruz. Tanımayan okurlarımız için hatırlatayım; projenin en önemli danışmanlarından birisi, Türk tarihini yıllarca Çin kaynakları üzerinden araştıran Prof. Dr. Ahmet Taşağıl. Nitekim Taşağıl hocayı, biz Türkiye’den daha çok ata yurdunda yaptığı araştırmalarda görüyoruz. Öyle ki yayınladığı eserler, Türk tarihi alanında kaynak eserler arasına çoktan girmiştir. Hocaya göre, “Gök-Türk dönemi Türk tarihinde bir model devletin ortaya çıkışına sahne olmuştur. Türk adının resmi devlet adı olarak kullanılışı, teşkilat yapısı, diğer Türk kökenli topluluklar üzerinde yaptığı etki, birleştirici vasfı, sosyal tarihi, Türkçe yazıtların meydana getirilmesi gibi konularda çok iyi bir örnektir. Sonrasında kurulan bütün Türk devletlerini etkilemiştir. Bir başka deyişle günümüze ulaşan Türk kökenli toplulukların Göktürklerle bağlantısı vardır. Göktürkler ele alındığında Türk tarihinin esasını ve özetini görürüz. Göktürk dönemi Türk milletinin tarihine yön vermiştir”(1). Üçlemenin diğer danışmanlarının da alanlarında isim yapmış şahsiyetler olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Pek çok araştırmacı ve Prof. Dr. Ahmet Taşağıl’ın tespitlerine göre Türk tarihini, Gök-Türk dönemi ile başlatması son derece yerinde olmuştur. Bu kadar sağlam danışmanların olduğu bir proje için fazla bir şey söylememizde zaten yersizdir. Göktürklerle ilgili ilk araştırmalar, iki yüz sene önce batı ilim adamlarınca başlatılmıştır. Ülkemizde bu araştırmaların başlaması ise, cumhuriyetin ilk yıllarına dayanmaktadır. 552 yılında kurulan bağımsız Gök-Türk devleti hakkında ise sinema filmimiz bulunmamaktadır. Günümüzde o dönemleri merak edenler, genellikle zengin kostüm, coğrafya ve zengin müzik içeriğiyle gerçekleştirilen Moğolistan ve Kazakistan sinemasını takip etmektedirler.

Ülkemizde ki tarihi filmlere şöyle bir göz atarak esas konumuza geçelim. Osmanlı dönemine ait filmlerimiz nicelik olarak yeterli gözükse de niteliği bir türlü yakalayamamıştır. Kırk sene öncesine kadar TRT tarafından çekilmesi planlanan Kemal Tahir’in ünlü Devlet Ana romanının bile nasıl bir “milli mesele” haline getirilerek çekilemediği hala hafızalardan silinmemiştir. Selçuklu dönemi ise yok denecek kadar azdır. Mesela Türklerin bizzat hedef olduğu Haçlı Seferlerini bile, batı sineması üzerinden verilen algılarla görebiliyoruz. Anadolu’nun Türkleşmesi mührünü vuran Miryokefalon gibi bir savaştan bahsetme lüksüne ise hiç girmiyorum. Selçuklu öncesi filmler ise, çizgi romanların, beyaz perdeye aktarıldığı ve günümüz gençliğine hitap edemeyecek fantastik filmlerdir. Hangi dönem ele alınırsa alınsın, ideolojik perspektiften bakılarak seçilen konuları, hamasi bir üslupla hazine destekli çekilen tarih filmleri, iç piyasada vasat iş yapsalar da yurt dışında bir karşılığı bulunmamaktadır.

Alper Çağlar basına da düşen açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bu durumu şöyle özetlemektedir. Tarihçiler Türklerin gelişini, Malazgirt Savaşı veya İstanbul’un Fethi gibi batı tarihinin akışını değiştiren olaylar üzerinden ele aldılar. Tarihimiz hep heybetli olaylarla anlatıldı. Ancak Orta Çağ tarihine odaklanan batılı tarihçiler başka bir tarihi göz ardı etti. Tarihi asırlar öncesine dayanan Türklerin, Hun ve Saka konfederasyonlarına kadar dayanan kökenleri hep göz ardı edildi. Türkler birçok tarihçinin karanlık çağları, barbar ve yıkıcı orduların zayıf avlarına zulmettiği bir dönemde, sayıca üstün ve güçlü komşularının arasından tarih sahnesine çıkmayı başardılar. İki kardeş boyların birleşip bağımsızlık için çarpışmaya karar vermesinden sonra Türk kelimesi taşıyan ilk devleti kurdular. Anadolu ve Orta Doğu’ya binlerce kilometre doğudan Altay Dağları eteklerinden gelerek, boylar halinde dört bir yana yayıldılar. Doğdukları yerlerden uzaklara yolculuk edip, hep daha iyiyi arzu ederken dil ve kültürlerini koruyup, birden çok imparatorluk kurdular. Günümüzde Türkleri Pasifik kıyılarından, Avrupa’nın içlerine kadar bulabilirsiniz. Göktürkler, yükselişleri ve etkileri ile Türk tarihine damga vurmuşlardır.

Göktürkler, benim bir tutkum ve inşallah bir şaheserim olacaktır

Alper Çağlar, üçlemenin anons tanıtımında 2019 sonunda sinemalarda gösterileceği açıklanan ilk filmin, bir yıl sarkmasının sebepleri ve diğer merak ettiğimiz hususları şu şekilde açıklamıştır.

“Börü dizisine seyirciden gelen müthiş ilgi ve alakası sebebiyle, ekip olarak Börü’nün sinema filmine odaklandık. Göktürk üçlemesi sadece Türk vatandaşlarına değil, tüm dünyaya yönelik olacaktır. Filme yatırım yapacakların, paydaşlarımızın Alper Çağlar’a projesine güvenmesi lazım. Aksi halde sektör kimseyi taşımaz, yok olur gidersiniz. Yatırımcılar karamsar ve iyimser olmak üzere tüm ihtimalleri göz önüne alarak projeye destek verirler. Projemiz büyük bütçeli bir film olacaktır. Kimse para kaybedeceği bir yatırıma girmez. Projemin gecikmesi fazla titiz davranmamızdandır. Bu benim bir tutkum ve inşallah bir şaheserim olacaktır. Bunun içindir ki gecikme duruma fazla takılmıyorum. Film çekimlerini muhtemelen, Ankara’ya yakın at çiftliklerinde bulunan illerde ve önemli bir kısmını da yurt dışında gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.” 

Böylesine iddialı küresel bir projede yer alacak yabancı teknik elemanları ve paydaşlarınızı nasıl ikna ettiniz sorusunu ise “Asya’nın en bağımsız, en bıçkın çocukları Türklerin, Anadolu’ya gelmeden önce bir hikayeleri vardı. O silsileyi başlatanların en önemlileri Göktürklerdir. Türklerin bilmediğiniz tarihini ele alan bu projede yer almak istiyorsanız, bizimle olun dedik. Projemizi, gizlilik anlaşmaları üzerine filmin içeriğini anlattığımızda kapıların açılmaya başladı. Özellikle dünyanın en iyi konsept sanatçıları ile çalışıyoruz. Türk dünyasında ki sanatçılar da projemizi benimsediler. Yanlış anlaşılmasın ama biz Türklerin genelinde ‘olumlu bir eziklik var’ Kazakistan, Azerbaycan ve diğerleri yeni yeni kendi kültürlerini Rus hegemonyasından çıkarıp işlemeye başladılar. Onlara da Göktürkler, hepimizin bir dalga ile her yöne dağılmasına vesile olan iki asra yakın bir dönemimiz, dediğimizde motive oldular.” Şeklinde cevaplandıran Alper Çağlar soru cevap şeklinde geçen sohbetimize şöyle devam etti.

“Aslında Amerika’da bu gibi projeler pek değer bulmazken, Netflix şirketine milliyetçi bir dizi olan Börü’yü verdik. Börü’den sonraki projelerimizle ilgilenmek istediklerini ifade ettiler. Onlar dünyadaki kültürel bir açlığın farkındalar. İzlediğimiz tarihi filmlerin çoğunda genellikle, değişik çağlarda yaşayan karakterleri birleştiriyorlar. Kronolojiye ise pek sadık kalmıyorlar. Ama eli yüzü düzgün yapımlar olduğundan iş yapıyor. Ama bizim üçlemede tarihi karakterlerle oynama ve kronolojik sapmalar kesinlikle olmayacak, her yönüyle destansı bir tarih filmi olacak. Filmde fantastik karakterlere yer verilmeyecek, lakin mitolojik öğeler elbette yer alacaktır.   Olayları ve karakterleri günümüz insanının anlayacağı üslupta destansı ve ihtişamlı bir şekilde ele alacağız. Hedef edindiğimiz modern seyirciyi, kazanmaya çalıştığımız gençliği sinema salonlarına çekecek bir müthiş film yapacağız. Göktürkler içeriği ile biz Türkleri çok gururlandıracak, duygulandıracak ama aynı zamanda tüm dünyadan izleyici bulacak ve Cesur Yürek filminde olduğu gibi geniş bir hayran kitlesi oluşturacaktır. Önemli olan derdimizi kendimize anlatmak değil! Önemli olan derdimizi, kim olduğumuzu tüm dünyaya anlatmaktır. Küreselliği artık avantajımıza çevirmenin vakti gelmiştir. Yabancılar Göktürkleri izlediğinde ‘Türklerin bizim hiç haberimiz olmadığı fantastik bir tarihleri varmış’ diyerek hayranlıklarını belirtecekler. Artık Türk denildiğinde tarih Malazgirt, Ankara Savaşı veya İstanbul’un fethinden başlamasın, bu algıyı kırmak lazım.  Dünyanın Selçuklulardan bile haberleri yok. İnternette yabancı ansiklopedilere girdiğimizde, Türkleşmiş İranlılar olduğumuz gibi uydurmalara rastlıyoruz. Peki, biz kendimizi dünyaya anlatamazsak kim anlatacak? Bu yabancıların sorumluluğunda değil ki! Benim derdim, işte bu… Gençken niçin Göktürk tarihinin yok sayıldığını, böyle giderse o coğrafya ile bağımızın bir gün kesilebileceği kuşkusunu sohbetlerde dile getirirdik. Gün gelecek orada sadece Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar yaşamıştır. Siz başkasınız diyecekler diye kendi aramızda konuşurduk. Göktürkler üçlemesi bu kaygılarla yola çıkılarak, Türklerde tarihi şuur oluşturma projesidir. Mesela Dağ filminde biz bunu başardık. Medya organlarının uzak durduğu bir ortamda bile film sessiz sedasız başarıya oturdu. Askerlik, kahramanlık, vatan gibi değerlerin ele alındığı Dağ filmi kamuoyunca yoğun ilgi ve alaka ile onurlandırıldı. Yaşadığım tecrübeler seyirciye direkt ulaşmayı öğretti. İnternet üzerinden seyircilerimize rahatlıkla ulaşabiliyoruz.” Diyerek adeta hislerimize tercüman oldu

Türklerin emsalsiz tarihini, tüm dünyaya göstereceğim

Alper Çağlar, hayallerinin projesi diye nitelendirdiği üçleme ile Göktürkleri; Osmanlı ve Selçuklu tarihinden öte kapsayıcı bir tarihin kahramanları olarak görmektedir. Üçleme ile Türklerin emsalsiz tarihini, tüm dünyaya göstermeyi hedeflemiştir. Ortaya benzersiz tarihimizle, kültürel mitolojinin harmanlandığı şaheser bir ürün çıkacağını savunmaktadır. Bizi de bu konuda gayet güzel ikna etti. Alper Çağlar’la bu güzel söyleşimiz, 2020 yılı başında çekimlerine başlanması planlanan ‘İlk Göktürk’ filminin setine ve muhtemelen aynı yılın sonunda gerçekleşecek filmin galasına nazik daveti ile sona erdi.  

Türkler daha modern devlet anlayışının oluşmasına asırlar varken aslında ne için mücadele etmişlerdi? Alper Çağlar’ın ifadesiyle Bumin ve İstemi özgürlük sloganı ile çıktıkları bu yolda, ırklarının ismiyle ilk devleti kurmuştular. Liyakat esaslı Göktürkler, kendi çağlarının ötesinde idealleri el üstünde tuttular. İpek Yolunu ordularıyla güvenli kılıp ticaret ve kültür alışverişini teşvik ettiler. Dağınık bozkır insanlarına birlik ve dayanışma verdiler. Öyle bir Ordu- Millet yarattılar ki, günümüzde bile kullanılan askeri yöntemlere kaynak olmuşlardır. Kurdukları Göktürk devleti ileride Prof. Dr. Osman Turan’ın ifadesiyle “Türkler İslamiyet’i kabul edip İslam dünyasına, daha sonraları da, sıra ile Anadolu’ya, Balkanlara ve Orta-Avrupa’ya hakim olunca bu milli an’anelere ve İslam’ın yüksek dini ve hukuki prensiplerine bağlı kalarak, asırlar boyunca, bir çok yabancı kavim, din ve mezheplere hak ve hürriyet bahşetmekle Cihân hâkimiyeti ve dünya nizamı davalarını da en yüksek bir dereceye eriştirmişlerdir (2).

Kuruluşu yüz elli asra dayanan Göktürk Devleti dönemini ele alacak yönetmeni Alper Çağlar’ın tutku projesi olan Göktürkler sinema filminin; Türk insanında biriken bir özlemi gidermesi ve yaşadığımız yılların geçmişte örneği olduğu gibi, Türk asrı olması dilerken; Bilge Kağan’ın bu sözlerini hatırlamamız yeterli olacaktır:

“Ey Türk milleti, titre ve kendine dön!”

Kaynakça:

1- Gök-Türkler I-II-III, Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, Türk Tarih Kurumu Yayınları IV/A-1.1.Dizi-Sayı Sayı:212, s.XIII, 3. Baskı, 2018.

2- Prof. Dr. Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi, Ötüken Yayınları, s: 10, 14.Basım 2003.

Görseller: CaglarArts