Oyun, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişiminde çok önemli bir role sahiptir. Çocuk için oyundan daha zevkli ve etkili bir öğrenme aracı yoktur. Oyun, çocuğun kas ve sinir sistemini geliştirirken aynı zamanda biriken enerjisini de boşaltarak onu rahatlatır. Koşmasına, zıplamasına, tırmanmasına, tekme ve takla atmasına izin verilmeyen dört duvar arasına sıkışmış bir apartman çocuğu birikmiş enerjisini boşaltamadığı için sinirli (nörotik) ve saldırgan, idare etmesi zor bir yapıya sahip olacaktır.


Oyun çocuğun en ciddi işidir. O sadece eğlenmek için oynamaz, gücünü ve yeteneğini dener, içinde yaşadığı çevreyi ve eşyayı keşfeder, kendisini başkalarından ayıran özelliklerin farkına varır, duygularını açığa vurur, kendisini tanımayı öğrenir.


Çeşitli biçim, boyut, renk ve maddeden oluşan oyun malzemesiyle oynayan çocuk bir eşyayı diğerinden ayıran özellikleri (ağır, hafif, uzun, kısa, büyük, küçük, sarı, kırmızı, vs.) kıyaslama yoluyla görerek öğrenir.


Çocuk oyun yoluyla içinde yaşadığı toplumun ahlak ve görgü kurallarını öğrenir. Aile ve okul çevresinde neyin doğru neyin yanlış olduğunu belli eden kuralları çocuk ancak arkadaşlarıyla birlikte oynadığı evcilik ve okulculuk oyunlarında kavrayabilir. 


Kişiliğin vazgeçilmez özelliği olan bağımsızlığı oyundan daha iyi kazandıran bir araç yoktur. Oyun dünyasının lideri çocuktur, büyüklerden emir almayı sevmez, yaşıtlarından başkasının bu dünyaya girmesini istemez.


Grup oyunlarında çocukları izlerken her çocuğun davranış biçiminden ailesi hakkında bilgi edinmek mümkündür. Zira çocuğun davranışlarında aileden aldığı eğitimin payı büyüktür. Aşırı hoşgörü ve serbesti içinde yetişen, her isteği şartsız yerine getirilen bir çocuk oyunun kurallarına uymakta zorlanır. Böyle çocukların adı kısa zamanda “mızıkçı ve oyunbozan”a çıkar. Aşırı otoriter aileden gelen, dayak ve baskı ile eğitilen bir çocuk oyunda ya saldırgan davranışlar gösterir ya da silik ve pasif kalır.


Oyunlar, kuşaktan kuşağa geçen, kuralları önceden konmuş olan sosyal etkinliklerdir. Saklambaç, körebe, seksek, ip atlama ve çember gibi oyunlar hiç değişmeden tarihten günümüze kadar gelen kültür miraslarıdır. Oyunların oluşumunda kültürün, çevrenin, iklimin, yaşın ve cinsiyetin rolü büyüktür. Kızlar ip atlama, sek sek, istop, yakartop, saklambaç, seksek, evcilik, ebecilik oyunlarını tercih ederken; erkek çocukları misket, futbol, saklambaç, bisiklet, doktorculuk ve savaş oyunlarını tercih etmektedir.

Oyunda Yaş Faktörü


 Oyunun şekli, kuralları ve çeşidi yaşa göre farklılıklar gösterir. İki-üç aylık süt bebeği çevresindeki insanlara bakarak, vücuduna ve yakınındaki nesnelere dokunarak ilk oyunu keşfeder. Bundan zevk alınca dokunmaları tekrarlar. Kas ve sinir sistemi geliştikçe dokunduğu objeleri ve vücudunun parçalarını yakalayarak inceler. Bir yaşındaki bebeğin oyunları daha çok dokunma, yakalama ve atma şeklindedir.


İki yaşından itibaren çocuklar günlük hayatı ve içinde yaşadığı çevrenin kültürünü yansıtan dramatik (taklit) oyunlara yönelirler. Kişileştirme (bebeğiyle konuşma), objeleri kullanma (boş bardaktan su içer gibi yapma), evcilik (anne veya baba rolü oynama), doktorculuk, bakkalcılık ve okulculuk şeklinde çeşitlilik gösteren oyunlarda çocuk sosyalleşmenin ilk adımlarını atar.


Oyun, hayal dünyası ile gerçek dünya arasında bir köprüdür. Dört-beş yaşlarındaki bir kız çocuğu bebeklerine farklı elbiseler giydirip küçük sembolik evlerini eşya ile donatırken bir anlamda annesini taklit etmekte, cinsiyetine uygun bir kişilik kazanmaktadır. Erkek çocukları da yarış ve savaş oyunları ile güçlerini denemekte, babanın rolüne sahip çıkmaktadır.


Çocuk dört yaşına kadar benmerkezci (egosantrik) bir kişiliğe sahiptir. Paylaşmayı bilmediği için ilk oyunları tek başınadır. Elindeki oyuncağı yanındaki çocuğa vermek istemediği gibi, onun elindeki oyuncağa da sahip olmak ister. Yan yana oturan üç yaşlarında iki çocuk birlikte oynamayı beceremez. Biri öbürünün oyuncağına sahip olmaya çalışırken, öbürü de vermemek için direnir. Ağlaşır, birbirini tırmalar veya saçından çekerler. Bütün bunlar çocuğun yaşına uygun davranışlardır, anormal bir yanı yoktur.


Tek başına oynanan oyunları başka bir oyunu izleme takip eder. Bu tür oyunda, çocuk, hiçbir sözlü iletişimde bulunmadan diğer çocukların oyunlarını izler. Bazen çocuklar paralel oyunları tercih ederler. Oynadıkları materyal aynı olduğu ve yan yana oturdukları halde tek başlarına oynamayı tercih ederler.


Dört yaşından sonra çocuklar birlikte oynanan oyunlara yönelir, oyuncak alış verişinde bulunur, birbirlerinin tecrübelerinden yararlanırlar. Dört yaşından sonra birlikte oynanan oyunları işbirliğine dayanan oyunlar takip eder. İşbirliği gerektiren oyunlarda kurallar vardır, yani kurallara göre oynanır. Çocuklar, işbirliğine ve paylaşmaya dayalı kurallı oyunları en iyi anaokulunda öğrenir.


Grup oyunlarında çocuk diğerlerinden geride kalmamak ve beceriksiz duruma düşmemek için, ister istemez, bir rekabete girecektir. Ancak bu rekabet hissi, her şeye rağmen kazanmak ve üstün olmak amacı taşımamalıdır. Kazanma hırsı kamçılanan çocuk yenilgiyi kabullenemez, kendisinden üstün olanlara düşmanca duygular besler. Anne baba ve eğitimciler çocuğu grup oyunlarına alıştırırken amacın kazanmak değil, oyunu kurallarına göre oynamak ve oyun arkadaşlarıyla iyi geçinmek olduğunu anlatmalıdır. Buna rağmen oyun arkadaşları içinde anlaşacağı ve anlaşamayacağı çocuklar olacaktır. Kendi gücünde ve yeteneğinde arkadaşları olduğu gibi, kendisinden daha güçlü ve daha zayıflar da olacaktır. Bütün bu şartlarda çocuk deneyerek ve yaşayarak biriyle ilişkisini sürdürmeye veya kin ve nefret duymadan ilişkisini kesmeye kendisi karar verecektir.


Oyun Malzemelerinin ve Oyuncakların Seçimi


Çocukla oyun oynayabilmeniz ve beraberliğinizi zevkli hale getirebilmeniz için mutlaka onun fiziksel ve zihinsel seviyesine inmeniz gerekir. Dört-beş yaşına kadar çocuk hayal ile gerçeği birbirinden ayıramaz. Hayalinden geçirdiği şeyin gerçekleşeceğine inanır. Gördüğü bir rüyayı yaşamış gibi algılar. Canlı-cansız ayırımı da yapamaz. Oyuncak atı ile canlı imiş gibi konuşur, bazen okşar bazen cezalandırır.


Beş yaşına kadar biriktirdiği ve hazine gibi gizli yerlerde sakladığı nesnelere bakarsanız, çoğu işe yaramaz kırık dökük şeylerdir. Cebi sokaktan topladığı gazoz kapakları, renkli cam parçaları, çakıl taşları ile doludur. Sizin için bir kıymet ifade etmeyen, bazen çöpe atmasını söylediğiniz o şeyler, çocuğun hayal dünyasında paha biçilmez değerli parçalardır.


Çocuğun eşyaya bakış açısı ile yetişkinin bakış açısı farklıdır. Pahalı bir kristal bardak ile ucuz bir cam bardağın değeri çocuk gözünde aynıdır. Onun için masa ve sandalyeler oturmak için değil, altında sürünmek ve oyun oynamak için ideal yerlerdir. İki yaşındaki bir çocuğun yanında dikildiğiniz zaman, boyunuz ona saat kulesi kadar yüksek ve ürkütücü görünür. Eğer iletişim kurmak ve oyun oynamak istiyorsanız, yere oturup onun fiziksel seviyesine inmeniz gerekir.


Çocuğunuzla oyun oynarken daha becerikli, daha akıllı ve daha tecrübeli olduğunuzu göstermeye çalışmayın. Amacınız çocuk için oynamak değil, çocuğunuzla birlikte oynamak olmalıdır. O zaman bu beraberlikten iki taraf da zevk alacaktır. Ona oyunun nasıl oynanacağını anlatın ve gösterin. İlk denemelerde başarılı ve becerikli olması için şartlamayın ve zorlamayın. 


Fabrika yapımı, mühendislik harikası, pilli bebeklerden ve arabalardan çocuk ne öğrenecektir? Kur ve seyret. Hepsi bu. Çocuk kurmalı arabanın marifetini izler, ama onunla oynayamaz. Çocuk oyuncaktan mükemmellik aramaz. Bir oyuncağı çekici kılan çocuğun hayal gücüdür. Çocuk için bir değnek parçası kurmalı arabadan çok daha değerlidir. Kimi zaman üzerine binerek at gibi koşturur. Kimi zaman tüfek gibi tutup ateş eder. Kimi zaman saz yerine kullanarak şarkı söyler. Çöpe atmayı düşündüğünüz boş karton kutular aslında çocuk için mükemmel oyuncaklara dönüştürülebilir. Makas, iplik, koli bandı ve boya kalemleri yardımıyla küçüklerinden arabalar, büyüklerinden evler yapılabilir.


Oyunun değeri, çocuğun hayal gücünü harekete geçirmesine, serbestçe deneme yapmasına, icat etmesine bağlıdır. Bir sonuca bağlanmamış, her denemeye açık, yap-boz malzemeler ideal oyuncaklardır. Renkli tahta küpler bu özelliğe sahip parçalardır. Çocuk bunlardan dilediğince oyuncak üretebilir. Yan yana, üst üste dizerek evler, arabalar, gemiler, masalar, sandalyeler yapabilir. Yaptığı şeyler çoğu kez aslına benzemez, ama onun hayalinde aslı gibidir.


Çocukla Arkadaş Olamazsınız 

Çoğu anne balar çocukla arkadaş olmaya  çalışır, onun arkadaş ihtiyacını da karşılayacağını sanırlar. Çocuğa oyuncak yapımında ve bununla nasıl oynanacağını göstermede yardımcı olabilirsiniz, ama onunla arkadaş olamazsınız. Çocukların kendilerine benzemeye çalışan anne ve babalara ihtiyacı yoktur ve böyle olmasını da istemezler. Onlar bilgisine, gücüne ve tecrübesine hayran oldukları, gerektiğinde yardım alabilecekleri, güvenilir anne babaları tercih ederler. Çocuk bir oyuncağın nasıl yapılacağını ve onunla nasıl oynanacağını öğrendikten sonra kendi yaşıtlarına bunu göstermek ve birlikte oynamak ister.


Oyun, bir anlamda çocuk için gerçek hayata alışma denemeleridir. Beş yaşına kadar  arkadaş gruplarıyla işbirliğine dayanan kurallı oyunlar oynamayan bir çocuk okul hayatına uyum sağlayamaz. Çünkü orada paylaşma, işbirliği ve kurallar vardır.


Çocukla birlikte basit malzemelerden oyuncak üretme ve oyun kurma kolay olmayıp tecrübe isteyen bir iştir. Piyasada bu konuda uzmanlar tarafından hazırlanmış kitaplar
bulabilirsiniz.*

* Benimle Oynar mısın Anne?, Ali Çankırılı, Timaş Yayınları, İstanbul.