Gariplerin ve edepli kimselerin dostu Karacaviran…
Kurşunlu Tarihi Kongresinin Ardından
Kadir Çimen
Araştırmacı Yazar
25 Aralık 2021 günü Ankara'da tarihi bir olay, muhteşem bir açılışla başladı. İki gün süreyle, iki ayrı salonda süren Kurşunlu tarihi kongresi, adı gibi tarihi olaylara sahne oldu. Kurşunlu ile ilgili tarihi konular yirmi iki oturumda, yetmiş konuşmacının sunumu ile ele alındı. Adına “1. Uluslararası Kurşunlu Tarihi Kongresi” verilmesi, peşinden mutlaka devamlarının gelmesini vurgulayarak, gençlere de tarihi bir mesuliyet bırakmış oldu.
Kongrenin mimarı hemşerimiz Prof. Dr. Mehmet Eryılmaz’a aylar önce böyle bir fikrin nereden çıktığını sorduğumda “Kurşunlu için kafa yoran, bir avuç araştırmacının çalışmaları beni bu noktaya getirdi. Bu kongreyi hep beraber yapacağız. Tarihe birlikte not düşeceğiz” demişti. İlerleyen günler de söyledikleri büyük bir oranda gerçekleşti. Büyük bir oran diyorum, çünkü yapılacaklar henüz bitmemişti. Kongrenin sonuçlarını almak için, üzerimize de büyük bir sorumluluk yüklenmişti. Kongreye yerel araştırmacıların yanında, konunun uzmanı onlarca bilim insanının katılması kongreye güç kattı. Salonda toplanan bini aşkın Kurşunlulu, anlatılanları iki gün boyunca ilgi ve alaka ile izledi.
Kongre afişinde kullanılan resmi çizen Osman Şakir Efendi “… seher vakti uyanınca heybetli al atlara binip
Karacaviran (Kurşunlu) denilen kasabada konaklama yeri olduğundan oraya vararak istirahat için biraz kaldık.
Adı geçen kasaba epeyce hoş, çarşı ve pazarı oldukça güzel olup halkının da gariplerin ve edepli kimselerin
dostu insanlar olduğu anlaşılmaktadır. Bunu ayrıca anlatmaya gerek yoktur” demişti(1).
Peki, yerel bir tarih kongresinin bu kadar ilgi ve alaka görmesinin sırrı ve kongreyi başarıya götüren sebepler nelerdi?
Ülkeler için tarih çok önemlidir. Yerel tarih bilinmeden, genel tarihten söz etmenin pek anlamı kalmaz. Çünkü genel tarih parça parça edinilen bilgilerden oluşur. Yerel tarih, araştırma metotlarına uyulduğu ölçüde, genel tarihten çok daha önemlidir. Bu araştırmalar, ülke tarihinin ana yapı taşlarını oluşturur. Bu yüzden, yerel tarih incelemeleri olmaksızın bir ülke tarihi eksik kalır. Özellikle bölgeyi bilen yerel araştırmacıların yapacakları çalışmalar, yörenin kültürünü özümsemelerinden dolayı daha verimli sonuçlar verecektir. Bu sebeple duygusallıktan arınarak yapılan yerel tarih araştırmalarının getireceği yerel sesler ve yerel tarihsel yorumlar, milli tarihin daha iyi anlaşılmasına vesile olacaktır. Bu durumu Tarihçi, Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu “Yerel tarih, genel tarihten çok daha önemli, Parmaksız bir eli el olarak tarif etmek mümkün değildir” diyerek yerel tarih ile genel tarihin ayrılmaz bir bütün olduğunu çok güzel ifade etmiştir.
İşte bu yüzden, kongreyi başarılı hala getiren en önemli unsur, MÖ dönemi anlatan Prof. Dr. Ayla Sevim Erol, Türk tarihi kısmını ise Prof. Dr. Ahmet Kankal ve Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu gibi hocalar ile konularında söz sahibi akademik isimlerin yanısıra; yerel tarih araştırmacıları ve sözlü tarihin temsilcilerinin kürsüde yer alması olmuştur. Öyle ki, sadece akademisyenlerin veye yerel tarih araştırmacılarının katılacağı bir kongre bu derece kucaklayıcı olamazdı. Salonu dolduran meraklı takipçiler çoğu akademik bilgiler yanında, yeni bir şeyler duymaya gelmişti. Nitekim kongrede ilk kez açıklanan bazı bilgiler yerel araştırmacılar tarafından dile getirildi. Akademisyenlerin iki gün boyunca, yerel araştırmacılar ile sözlü tarih aktarıcılarının konuşmalarını pür dikkat dinlemelerinden ve hocalarla fuayede yaptığımız sohbetlerden anlaşılan odur ki; kongrede anlatılanlar ışığında Kurşunlu yerleşkesinin gelecekte pek çok araştırmaya konu olacağı şimdiden anlaşılmıştır.
Kongreden bir hafta önce yapılan basın açıklamasında Kongre Başkanı ve Kurul Üyeleri.
Kongreyi başarıya ulaştıran diğer faktörleri ise şöyle sıralayabiliriz.
1- Kongre sivil inisiyatif hareketi olup, konuşmacıların ve ele alınacak konuların tespitin de hiçbir resmi kurum veya kuruluşun etkisine girmemiştir.
2- Herhangi bir siyasi düşünce veya partiye yakın diye konuşmacı seçimi yapılmamış olup, kongre hiçbir oluşumun arka bahçesi olmamıştır.
3- Konuşmacıların siyasi, dünya görüşü ve özel yaşantısı dikkate alınmamış bu noktada sadece kongreye yapacağı katkı göz önünde tutulmuştur. Bunda da başarılı olunmuştur.
4- Kongrede özgür bir bilimsel ortamın oluşması için tüm imkânlar sağlanmıştır. Bu durum soru-cevap bölümlerinde de özenle uygulanmıştır.
5- Akademisyenler ve yerel tarih araştırmacılarından üst düzey katkı sağlanmıştır.
6- Kongre geniş katılımlı olup, her seviyede insanı bir çatı altında toplamıştır.
7- Anadynata isminin kaynağı ve Roma mezar taşı gibi birkaç husus ilk kez bu kongrede açıklanmıştır.
8- Kongre salonu, teknik imkânlar, hediyeler ve ikramlar konuşmacılar ile katılımcıları memnun etmiştir.
9- Fuayede resim sergisi ve iki gün boyunca ekranlara yansıyan görsel ziyafet etkileyici olmuştur.
10- Tüm oturumlar iki ayrı salondan da youTube sistemi üzerinden canlı olarak yayınlanmış, mekân problemi bu şekilde aşılarak dünyanın her noktasına ulaşılmıştır.
11- Yabancı akademisyenlerin sunumları aynı anda dilimize -simultane- çevrilerek konuklara sunulmuştur.
12- Kongrenin kamuoyunda yer alması konusunda ise Ercan Şeker önemli bir rol üstlenmiş olup ulusal televizyon kanalları ve ulusal basın olmak üzere pek çok platformda etkinlik layıkıyla yer almıştır.
Tüm bu faktörler kongreyi unutulmaz kılarak, ülkemiz de geniş bir ses getirmiştir.
İki gün süresince salonda ilginç olaylara da şahit olduk. Kongre afişinde yer alan çok fazla ilgi çeken resmin çizeri olan Bozoklu Osman Şakir Efendi’nin (1771-1817) "Gariplerin ve edepli kimselerin dostu" diye tarif ettiği Kurşunlu insanının bu hasletini günümüzde de kaybetmediğini salonda yaşanan bir olayla şahit olduk. Salonda yapılan “Bir miktar para bulunmuştur, kaybedenlerin danışmaya başvurması rica olunur” duyurusundan sonra emanetin sahibine ulaştığını öğrendik.
Kongrede Kurşunlu köylerinden Hacımuslu ve Kapaklı'nın tarihsel süreci de ele alındı.
Hafta sonunu salondan, salona koşturarak geçirenlerin memnuniyeti had safhadaydı. Salonda olanların ruh halinden emindik de peki dışarıda ne oluyordu! Onu da pek fazla gecikmeden gelen telefonlardan öğrendik. Arayanlardan birisi İstanbul’da esnaf ve Hacımuslu köyü dernek başkanı olan Yusuf Uyanıkoğlu’ idi. Ankara’ya gelemediğini, konuşmaları ancak canlı olarak internetten izleyebildiğini hayıflanarak anlattıktan sonra “Dibe vurmuş bir ilçeyi ayağa kaldırdınız. Bize ihtiyacımız olan güven ve morali fazlasıyla verdiniz. Artık ilçemize, köyümüze, Çankırı’mıza daha başka gözle bakmaya başlayacağız. Geçmişimizle ve sizinle gurur duyuyoruz” şeklinde duygularını içtenlikle ifade etmesi ve benzeri onlarca övgü dolu sözlere muhatap olmamız, kongrenin amacına ulaştığını açıkça göstermekteydi.
Hemşerimizin bu duyguları, aslında salonda bulunan yüzlerce kişinin ruh halini de anlatmaktaydı. Kongreden çıkan katılımcıların yüzünden sanki Ergenekon’dan çıkarcasına, kabuğunu kırmış bir insanın huzuru vardı. Türk Tarihinin en önemli efsanelerinden birisidir Ergenekon! Destan, Zümrüd-ü Anka gibi yeniden doğuşun sembolüdür. Ergenekon Destanına göre Türkler körük ateşi ile demir dağı eriterek, Börteçine liderliğinde hapsoldukları yurtlarından çıkarak, özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını kazanmışlardı. Yok, olmak üzere olan, adeta tükenen Türkler yeniden derlenip toparlanmışlar ve savaşlarla elde ettikleri geniş topraklara yayılarak, üç kıtada hüküm sürmüşlerdi. Onların torunları asırlar sonra Kurşunlu topraklarını yurt eylemişler ve on asır sonra yine onların da torunları kabuğuna çekilmiş ilçenin, makus talihini değiştirmek için bu kongre salonunda toplanmışlardı. Kongre Başkanı Prof. Dr. Mehmet Eryılmaz, destanda ki ateşi yakan demirci misali Kurşunlu'nun talihini değiştirecek büyük bir adım atmış ve Kurşunlu artık kabuğunu kırmak için bir ivme yakalamıştır.
1. Uluslararası Kurşunlu Tarihi Kongresi her yönüyle ulusal basında ayrıntılı olarak boy gösterdi.
Gariplerin ve edepli kimselerin dostu olan Kurşunlulara ve memleket sevdalılarına selam olsun…
Kaynak:
- Osman Şakir Efendi, Musavver Sefâretnâme-i İran (Resimli İran Sefâretnâmesi tıpkı basım) s. 139,140,141.