Çankırı’nın son yüzyılına siyasi manada baktığımızda, iki isim ön plana çıkıyor. Her ikisi de Cumhuriyetin öncesinde, kuruluşunda ve sonrasında önemli görevler üstlenen; Mustafa Abdülhalik Renda ve İbrahim Refik Saydam.
Başbakanlıkta yapan Refik Saydam’ın Çankırılı olduğu biliniyor ancak Çankırı’dan tam 7 kez milletvekili seçilerek Bakanlık ve Meclis Başkanlığı(sivil kökenli ilk başkan) görevlerinde de bulunan Mustafa Abdülhalik Renda’nın memleketi kayıtlara Yanya olarak geçtiğinden aslının Çankırı’ya dayandığı pek bilinmiyor.
Mustafa Abdülhalik Renda Beyin her defasında Çankırı’dan milletvekili adayı olarak seçilmesi tesadüfen değil, Çankırı kökenli oluşundan.
Kopyala yapıştır kolaycılığı nedeniyle internetteki bilgi kirliliği bir mikrop gibi irili, ufaklı birçok veb sayfasına sıçrayarak daha geniş bir kesime dağılıyor…
Maalesef yalan yanlış bu bilgiler zift gibi gerçeğin üzerini örterek, birçok şahsiyetin ve hadisenin yanlış bilinmesine yol açıyor. Mustafa Abdülhalik Renda’da internette hakkında yalan yanlış bilgilerin yer aldığı bu şahsiyetlerden biri.
Mustafa Abdülhalik Renda'nın "Arnavut asıllı olduğundan tutun da, masonluğuna ve hatta Meclis başkanlığı döneminde temelini attığı Türkiye Büyük Millet Meclisinin zeminine özellikle mason işaretlerinin yerleştirildiğine varıncaya kadar" bir yığın yazıp,çizilenler var...
Yanya adına blog yayınlayan Rendalar ile akraba Fazıl Bülent Kocamemi beyin tavsiyesiyle Yanya araştırmacısı Volkan Vural beyefendi ile konuya ilişkin bir telefon görüşmesi yaptık.
Sağ olsun Volkan bey, Mustafa Abdülhalik Renda Bey ile ilgili aşağıdaki mektubu gönderdi.
Sayın Yılmaz,
Türkiye’de Devletin kayıt ve arşiv geleneği son derece güçlüdür, buna mukabil özel kayıtlardan aynı şekilde bahsetmek pek mümkün değildir. Her hususta olduğu gibi soy-sop konusunda da örnek aldığımız Avrupa memleketlerinde vaftiz uygulamasının bir sonucu olarak şecere çalışması yapmak ve yüzlerce yıl geriye gitmek mümkün, hatta pek de kolaydır. Türkiye’de ise bu nevi bir çalışma Devletimizin elindeki bilgilerin tasnifinin arzu edilen bir şecere örgüsüne ulaşılmasına müsaade etmemesi bir yana, kişilerin gerek İslamiyette soy-sop üstünlüğü ve bununla övünmek gibi kavramların yeri olmamasından gerek şecere kaydına muhtaç Avrupai usulde bir aristokrasi veya kilise sistemi var olmaması neticesi bu hadiseye ehemmiyet vermemiş olmalarından ötürü gayet zordur, yapılan çalışmalar da bu gibi sebeplerden ötürü fazla geriye gidememektedir. Her hadisede olduğu gibi bu hususta da bir dereceye kadar Osmanlı Hanedanına, Sokullu Mehmet Paşa gibi büyük devlet adamlarına ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi bir kısım ulemaya ait şecereler istisna oluşturmaktadır.
Her ne kadar kamuoyu tarafından bilinmese de bu istisnalara Mustafa Abdülhalik RENDA da dâhildir. Cemal Kutay kitabında Mustafa Abdülhalik RENDA’nın kendi yaptırdığı araştırma ile kökeninin Çankırı’nın Kurşunlu nahiyesinden Kurt İsmail Beşe’ye dayandığını, Budin savaşında gösterdiği yararlılıklardan mütevellit kendisine Yanya’da Tımar verildiğini tespit ettiğini bildirmektedir.(1)
Buna mukabil ailenin bir diğer kolu ise aslen Konya Karaman Türklerinden olduklarının nesilden nesile malum olduklarını belirtmektedir. Mustafa Abdülhalik Bey’in kendisinin de belirttiği gibi, Yanya’ya nasıl gidildiği konusu araştırılması gereken bir muammadır.
Ailenin muhtelif kollarında gelen bilgiler ışığında kesin olarak söylenebilecek hususlar ise Rendaların 1277 senesinden sonra fermanla Çanakkale üzerinden Rumeli’ye geçtiği, burada bir köy kurduğu, fetihlerle beraber Manastır Vilayetine bağlı Serfice Sancağının Nasliç havalisinin (Şimdiki Neapoli) batısında Renda ve Dislap karyelerine yerleşildiği, aileye ait Sancak ve Tuğların Balkan Savaşlarına kadar buradaki camide muhafaza edildiği, Budin savaşını müteakiben bir kolun Nasliç’te kalırken diğer bir kolun Yanya’da Tımar olarak verilen topraklara yerleştiği şeklindedir. Burada sözü edilen hususlar sadece Mustafa Abdülhalik Bey kolu tarafından değil, ailenin Nasliç kolundan Fevzi RENDA’nın miladi 1903 senesinde ailesine ait kayıtları kaleme alarak ahfadına emanet ettiği Tarihçe-i Rendazade isimli kitapçıktan ve ailenin diğer kollarından alınan teyitlere istinaden nakledilmektedir.
Fevzi Bey, görev icabı Nasliç’ten ayrılmadan evvel bir büyük hizmette daha bulunmuş, Renda caminin haziresinde bulunan mezar taşlarını okuyarak kayıt altına almış, buna göre oluşturduğu silsileyi de kitapçığa Çanakkale’de ilk kurulan köyün haritası ve Sancakların bizzat yaptığı tarif ve çizimleri ile beraber eklemiştir. İşbu silsileye göre, ailenin en eski ceddi olan Genç Ali Bey’in doğumu Miladi 1319 olarak verilmektedir. Ailenin ilk kuşakları akıncı beyi iken daha sonraki kuşaklar ulema sınıfına dâhil olmuştur.
Mustafa Abdülhalik Bey’in eşi Saadet Hanım da Yanyalı’dır ve Yanya’da Müftüzade olarak bilinen ve şehrin Osmanlı Devletine katıldığı dönemde Çorum’dan buraya gönderilen Şeyh Mestan’ın ahfadındandır ve Şeceresi 1430'lu senelere kadar takip edilebilmektedir.
Son dönemlerde pek moda olduğu üzere tarihimizde yer alan birçok önemli kişiye karşı soy-sop hususlarında ülkemizde var olan bilgi eksikliğinin arkasına sığınılarak muhtelif karalama teşebbüsünde bulunulmaktadır. Tabii bu teşebbüste bulunanlar hemen her konuda olduğu gibi kendi amaçlarına hizmet ederken araştırmaya veyahut saptamalarını bilimsel bir temele dayandırmaya lüzum görmediklerinden sadece kendilerini değil, kendilerine inanan ve okuyan kitleleri de cehaletleri ile kandırmakta olduklarını fark edemeyecek bir acizlik içindedirler.
Bu bağlamda Mustafa Abdülhalik Bey’in kişiliği ve hizmetleri, tarihi kökleri kuvvetli ve İslamiyet’in Rumeli’ye yayılmasında bilfiil görev almış bir aileye mensup olmasına mukabil bu hususu hiçbir zaman ön plana çıkartmamış olması ışığında yeniden değerlendirilmelidir.
Saygılarımla,
Volkan VURAL
(1) Ben kendi ailem üzerinde yaptığım araştırmalar sonucunda, dedemin dedesinin Çankırı’nın Kurşunlu nahiyesinden gitmiş Rendecioğulları’ndan Sipahi Kurt İsmail Beşe olduğunu, askerliğini Budin’de yaptığını, yararlılık gösterdiğini, eshab-ı tımar olarak soy sopu olarak Yanya’da iskân edildiğini, Rendecioğlu soyadının önce Rendacıoğlu sonra da Rendacıoğlu, en sonunda da yine mahalli şive ile Rendazadeliğe dönüştüğünü tespit ettim.
Soyadı kanunu ile de Renda’yı aldım. Birçokları beni kökten Yanyalı bilirken, oraya nasıl gittiğimizi de hiç düşünmez. Vazife gördüğüm ve bugün elimizden çıkmış olan Rumeli’nin her köşesinde aynı acı kopuş vardır. Örtülü Tarihimiz -Cemal Kutay ( Cilt 1)