Geçenlerde televizyonda seneler sonra tekrar "İstanbul’da Emanetçi açılıyor" gibi bir haber duymuştum. Babamın küçükken bana anlattığı Emanetçi Sultana aklıma geldi. Hatta o dönemi yaşamış kimselerde televizyonda ermeni asıllı emanetçi Sultana Hanım’dan bahsettiklerinde babamın arkadaşları ile Sultana hanımın sadık birer müşterileri olduğundan, değinmeden geçemeyeceğim. Çünkü bazen arkadaşları ile okulu astığında Galata Rıhtımı'ndaki Emanetçi Sultana Hanıma "okul şapkalarını, çantalarını ve formalı ceketlerini" para karşılığı akşam eve gidene kadar emanet bırakırlarmış.
Bir seferinde yine arkadaşları ile okulu kırınca soluğu Emanetçi Sultana’nın yanında almışlar. Eşyalarını emanete bıraktıktan sonra Galata Rıhtımı2ndan vapura binip Kadıköy'e geçerler. Kadıköy’den de Moda’ya giderek sahilden bir kayık kiralayan 3 kafadar denize açılırlar...
Bir müddet sonra havanın bozması ile kayık rüzgârın tesiri ile açıklara sürüklenmeye başlamış. Sürüklenmeden evvel bir kişi dümende, bir kişi kürekte iken rüzgâr çıktıktan ve kayık açıklara doğru sürüklenmeye başlayınca 2 kişi küreğe 1 kişi dümene geçerek Marmara Denizine karşı mücadeleye başlamışlar.
Saatlerce süren bu çetin mücadele esnasında babamın diğer 2 arkadaşı ölmeden sahile çıkabilmek için dua ederlerken, babam ise Enver dedem yani babası ve gelmeden eve varabilmek için dua ediyormuş. Çünkü arkadaşları bile dedemin sertliği ve otoritesinden çekinirlermiş.
Liseyi tamamladıktan sonra babam Turgut Bey üniversite tahsili için dedem ile aynı mektebin Batı Almanya’da Braunschwig şehrindeki kampusunda 1960-1965 seneleri arasında tahsilini tamamladıktan sonra Wolfsburg Şehrindeki Volkswagen fabrikasında bir müddet çalışmıştır. Daha sonra Alman Devletine ait 35.000 kişinin çalıştığı Salzgitter Hüttenwerk fabrikasında 4 sene Baştercümanlık yaptığı gibi Niedersacksen Eyaleti ve mahkemesi yeminli tercümanlığını da 1970’de Türkiye’ye dönene kadar yapmıştır.
Babam Turgut Bey Almanya’da kaldığı dönem her nedense dedem Enver Bey ve bana göre daha fazla ev değiştirmiş. Mesela dedem tüm üniversite hayatını Adolf Hitler Strasse 12 Dippoldiswalde Dressden’de geçirdiği gibi bende Fikri Tarkan Apartmanları, D Blok 5 numara Girne’de geçirdim. Ama babam ise 2 ev değiştirdikten sonra nihayet Kastanienalle 54 Braunschwieg adresinde ikamet etmiş ve en son Türkiye’ye dönmüştür.
Ayrıca, ilk Sosyal Sigortalar Kurumu (S.S.K) Kanunu 1950’li senelerin başında çıktığında Türkiye’de emekli olan ilk 5 emekliliğe hak kazanmış kişiden 2 tanesi Zincircioğlu A.Ş'den emekli olmuştur.
Bununla beraber 1939-1942 seneleri arasında Çankırı’daki Askeri Atış Okulu binasını büyük dedem İsmail Efendi ve iki oğlu büyük amcam Haşim Bey ve dedem Enver Bey tarafından müteahhit olarak inşa etmişlerdir, İleri senelerde 2 kardeş Türk İnşaat Limited Şirketini kurarak; Ankara Bakanlıklar Semtindeki Orman Bakanlığı binasını yapmış ve İstanbul Galatasaray’daki tarihi Galatasaray Postanesini restore etmişlerdir.
2. Dünya Harbi esnasında kullanılan Amerikan Ordusunun asker, askeri mühimmat ve diğer teçhizatı taşımada kullanılan ihtiyaç fazlası yük gemilerini nerede ise kilo ile 1950’ler de satılmakta iken bazı aracılar Haşim baba ve Enver dedeme bu gemilerden almaları için çok ısrar etmişlerse de bizimkiler bu işe yanaşmamışlardır. Ama onun yerine 1950’lerin ilk yarısında Sirkeci Aşirefendi Caddesinde bir dükkân kiralanıp başına da şuan ismini hatırlayamadığımız baba oğul 2 ermeni eleman konularak toptan kumaş ticareti yapılmıştır.
1943 sonu 1944 başında tüm Zincircioğlu ailesi İstanbul Şişli’deki Miku Apartmanına taşındı. 1944 senesinde Almanya adına harbin seyri değişip geri çekilmeye başlanıldığı zaman Enver dedem son defa askere çağırıldı. Şişli İstanbul’un Avrupa yakasında olduğu için Miku Apartmanındaki ev duruyor iken abisi Haşim Baba ve dedem Enver Bey Türkiye’nin herhangi bir sebeple bu harbe iştiraki mevzu bahis olunur ise, ailenin Çankırı’ya daha çabuk ve sıkıntısız ulaşabilmesi için İstanbul’un Anadolu yakasındaki Çamlıca’da bulunan Şehzade Yusuf İzzetin Efendinin zevcesinin ikamet ettiği büyük arazinin içindeki 2 saraydan birinin “kiraya veriliyor olanına” taşınarak 2 sene tüm aile ile bu Saray’da ikamet edilmiştir.
Aile için güzel bir hatıra olsa da koskoca Osmanlı İmparatorluğunun bir şehzadesinin zevcesi olan hanım sultanın hiçbir geliri olmadığından hayatını devam ettirebilmesi için evi olan sarayının bir tanesini kiraya vermesi düşündürücüdür. Çünkü 3 kıtada hüküm süren 700 senelik imparatorluk tarihe gömülür iken Osmanlı Ailesinin sürgünde ve sürgün dönüşünde çektiği sıkıntılar çok hazin ve yürek burkan bir hakikattir.
Neyse esas bizim ailenin büyüklerinden aktarıldığı ve küçük yaşta da olsa babamın yaşadığı unutulması zor güzel hatıralardan bir kaçını anlatmakta fayda var. Büyükannem Muzaffere Hanım’ın bana anlattığına göre yaz geceleri sarayın bahçesinde uçuşan ateş böcekleri çok güzel ve enteresan bir manzara meydan getirirmiş. Ama babamın hiç unutamadığı hatıralarından biride benim nasıl küçük iken babamın peşine takılıp Çankırı’daki fabrikaya gitmek için her gün evde yaşanılan koşuşturma gibi. Haşim Baba ve Enver dedemin Galata Union Han’daki yazıhaneye her sabah gitmek için sarayın ana çıkışına yürürler iken peşlerine takılan babam Turgut bey’den kurtulmak için Arap Lala’dan yardım isterlermiş. Çünkü 5 yaşındaki babam Turgut Bey Arap Lalayı görünce korkudan geri kiralan sarayın içine kaçarmış.
Gene bizim büyüklerden ve babamdan bana intikal olunduğu üzere her bayram sabahı Şehzade Yusuf İzzettin Efendinin zevcesi Hanım Sultanla bayramlaşmak ve elini öpmek de babamın unutamadığı hatıralarındandır.
Bu Saray’da 1947 Yaz başına kadar oturulmuş olup 1947 yazında Bağdat Caddesi Şaşkın Bakkal’daki bahçeli bir köşkte bir sene oturulmuş ve Şişli Miku Apartmanına tekrar dönülmüştür. 1953 senesinde ise Şişli’de dedem Enver Bey tarafından Çankırı Apartmanı yapılmıştır. Bu apartman 1985 senesinde büyük bir tadilat ile otele çevrilmiştir.
Belli bir zaman Alfa Otel olarak işletilmişse de halen daha hangi sebeple satılmasına karar aldığını bilemediğimiz nedenden mütevellit dedem Enver Bey tarafından bu otel satılmıştır. Her ne kadar babam aile içinde bu otelin satılmaması için her türlü gayreti gösterdi ise de bu satışa mani olamamıştır. Bu hatalı kararı ile çok özenerek yaptığı bu oteli kaybettiğinden ve aynı zamanda geçirdiği zatürreeden dolayı üzüntüsünden 1 sene sonra dedem Enver Bey 1991 Şubat ayında öldü.
1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında ise babam 1960 ile 1970 seneleri arasında Almanya’da hem üniversite okuduğu, hem de üniversite sonrası yaşadığı Braunschweig şehrinde bir otel alıp işletmek için teşebbüsü vardı. Fakat dedem zorla Türkiye’ye dönmesine muvaffak olduğu babamın tekrar Almanya’ya dönebileceğinden endişe ettiği için ve o zaman ticari olarak aklına yattığından İstanbul Şişli’deki Çankırı Apartmanını otele çevirmişti. Babam Turgut Bey ise gençliğini geçirdiği Çankırı Apartmanının otele dönüştürülmesinden sonra çok sevdiği bu Alfa Otelin sebepsiz yere satılmasından dolayı çok üzüldü ve Çankırı’daki Zincircioğlu Un Fabrikasındaki bir kısım hisselerini satarak Bodrum Turgut Reis’teki Hotel Golden Sunset isimli oteli 5 Temmuz 1992 senesinde satın alarak 19 sene işletti.
ZamanlaTürk Turizminin gelişmesi ve Turgut Reis’te yeni 5 yıldızlı ve 1000 yatak kapasiteli büyük otellerin yapılmaya başlanmasından sonra orta ölçekli 3 yıldızlı otellerin ticari olarak karlılığının azalmasından dolayı bu oteli 1 Eylül 2009 senesinde satmıştır.
Büyük amcam Haşim Bey İskenderun-Hatay kökenli Saadet Yaz Hanım ile evliydi. Saadet hanım ortaokul mezunu olup, Fransızca bilir. Ut, keman ve piyano çalardı. Küçük kardeşi Edip Yaz’da Fransızca bilir ve profesyonel bir kemani olup birçok eski Türk filmlerinde keman çalarken rol almıştır. Saadet hanımın babası Sait Yaz Bey inşaat mühendisi olup; İstanbul Fen İşleri Müdürlüğünü uzun seneler görev yapmıştır.
Ne yazık ki Haşim Bey’in çocuğu olmadığından Hanımı Saadet Hanım ile beraber küçük kardeşi Enver dedemin oğlu çok sevdikleri yani babam Turgut beyi manevi evlat edinmişlerdir. Bu sebepten kendilerine Babam, ben ve annem Haşim baba ve Saadet anne olarak hitap ettik ve kendilerini hakiki baba ve anne olarak gönlümüzde hissettik.
Ayrıca, büyük amcam veya manevi dedem Haşim Bey 1940’li senelerde Çankırı Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı yaptığı gibi bilhassa madenciliğe çok meraklıydı. Çankırı Sanı Dağında Krom ve Manganez Madenleri işletme serüveni vardır.
Haşim baba ve Saadet anne çok iyi kalpli, çocukları ve insanları seven, hayırsever ve merhametli müstesna insanlardı. Ayrıca, Haşim Baba’nın muhasebe bilgisi çok iyi bir hesap uzmanı olmasına sebep olmaktadır. Şahsen Haşim babayı hayatta iken tanımaya imkânım olmadı. Ama Saadet anneyi orta ikinci sınıfa kadar ki hayatımın bir döneminde tanımak nasip oldu ve kendisini halen daha tüm kalbim ile özlüyor ve rahmetle yâd ediyorum.
Şehrin merkezinde kalarak 2009 senesinde yıkımı gerçekleşen Zincircioğlu Un Fabrikasının ait olduğu Zincircioğlu Un Sanayi ve Ticaret A.Ş. şirket olarak devam etmektedir. Ailemiz şirketin yönetim kurulunda olup gayrimenkul alanında mülk idaresi şeklinde ticaretine devam edecektir. Fabrikanın yerine yapılıyor olan Zincircioğlu Park Plaza bu sene sonuna kadar inşallah ikamete açılacaktır.
Bu arada ailemiz 1944’den itibaren İstanbul ve 1992’den itibaren de Bodrum-Turgut Reis’te de ticari faaliyetlerini devam ettirttiği gibi. Çankırı ve İstanbul ile Bodrum-Turgut Reis arasında yarı zamanlı ikamet etmektedir.
Ailemiz 150 senedir Çankırı’da yaşamaktadır.
Ailemizin son 120 senesi ise Aksu Mahallesi, Tatlısu Adasında ikamet etmektedir. Halam Nilüfer Hanım ( İstanbul, Ekim 1949 ) ilk, orta ve lise tahsilini İstanbul’da yapmıştır. Orta ve lise eğitimini Şişli Kolejinde tamamladıktan sonra Ankara’da İletişim Fakültesini bitirmiştir. Halam ailemizi çok sevdiği Çankırı’da ve gene çok sevdiği dedemizin evinde ikamet ederek temsil etmektedir.
Devam edecek...