Aslan Dayım ---------------  5.BÖLÜM

 Polis megafondan Aslan’a sesleniyor ;

—Gel bakayım kahraman. Senin sayende merkezden gelecek ekip kurtuldu.

—Benim sayemde mi?

—Tabi, sen bomba var sandığımız poşete tekme atmasaydın, yarım saat bomba ekibini bekleyecektik. Gelen ekip de bir sürü benzin yakacaktı.

Aslan dalga geçildiğini anladı, Can gülüyordu;

—Söyle bakalım kahraman bir şey mi arıyordun.

Aslan kâğıdı gösterdi;

—İş ilanı vardı da şu adresi arıyordum.

—Hımm… Yürüyerek gidilir mi yahu, çok uzak orası. Atla bakalım, şansından biz de o tarafa gidiyoruz.

—İyi sağ olun.

—Ama söylemedi deme, ilandaki iş illegal bir iş ise ekip otomobiliyle gitmen kötü olabilir.

—Anlamadım?

—İşportacıysa, korsan kitapçılar filan eleman arıyorsa, seni bizle görürlerse işe almazlar.

—Tamam, abi ya, yeğenimin yanında daha fazla rezil etmeyin. Poşete vurdum diye gülüp duruyor zaten.

—Ne gülüyor ki, güzel vuruştu keh keh.

Polis otosuyla yola çıkarlar. Az sonra merkez ekiplerden sırayla mevkii ve yol durumu hakkında bilgi alıyordu;

— Merkez 2945, Bulunduğunuz mevkide hava ve yol durumunu iletiniz

— 2945 Merkez, Hava yağışlı, zemin kuru, yolda kalan araç yok.

— Merkez 2945, Hava yağışlıysa zemin nasıl kuru oluyor?

— 2945 Merkez, Anonsu yaparken tünelden geçiyorduk

— Merkez 2945, Anlaşıldı

— 2945 Merkez, Tünel çıkışında kaldırıma çarpmış bir araç var.

— Merkez 2945, Alkollü mü?

— 2945 Merkez, Olumsuz efendim, dizelmiş, hah ha ha. Şaka merkez şaka. Şoförü şimdi bindi, uzaklaşıyor. Sorun yok.

— Merkez 2945, Anlaşıldı, anlaşıldı. Neşeniz yerinde bakıyorum da. Neşeniz eksik olmasın.

— 2945 Merkez, Emir anlaşıldı merkez hah hah ha…

Merkez hattı kısa süreli kapanınca gülümsediler.

—Merkezde mikrofon başında espriden anlayanlar olması çok iyi.

—Merkez 2945.

—Evet merkez

—Yol güzergâhız üzerinde olduğunu sandığımız bir ekip var. Hırsız yakalamışlar ama araçları bozulmuş. Tutukluyu almak için ekip 2800 ile teması geçip konumunu öğreniniz.

—Gerek yok merkez, ekip görüş alanımıza girdi.

Diğer arabaya yaklaşıp, araçtan indiler. Elleri kelepçeli adamı Aslan’ın yanına atıp, durumu konuşmak için diğer polislerin yanına yürüdüler.

Aslan, çekinerek yanındaki paspal görünüşlü adam sordu;

—Ne oldu beyefendi, hırsızlıktan mı yakaladılar.

Adam kendisine ‘beyefendi’ diyen Aslan’a bir süre şaşkın baktı, sonra, ‘beyefendi’ye vurgu yaparak konuştu;

—Ne yapalım beyefendi, kahvede oturmuyoruz, dilencilik yapmıyoruz, alnımızın teriyle…

—…çalıyorsunuz…  Anlıyorum ama bu ter kokusu beni mahvetti, kokusu pek de alın terininkine benzemiyor. Ayrıca boşuna fırsat bekler gibi ceplerime doğru bakmayın. İş arayan biriyim, cüzdanım bomboş.

—İş mi arıyorsun, bu memlekette işsiz mi kalınır. İstersen seni yanıma alayım.

—Yok, sağ olun, ben başka işe bakacağım. Demir parmaklıklı manzaralardan oldum olası hoşlanmam.

Polislerden biri hırsızı arabadan çıkardı;

—Geç bakalım, arabanız çalıştı.

Polislerle şakalaşarak yola devam ettiler. Direksiyondaki polis;

—Demek iş arıyorsun. Sağlığın yerinde görünüyor, niye giremedin ki işe?

—Biraz dürüstlük yapmaya kalınca hemen atıyorlar işten.

—Eee zaman böyle. Hem herkes dürüst olsa, polisler işsiz kalır. Senin başına ne geldi de böyle konuşuyorsun?

—Mesela son işimde, keneler çoğalınca “Kene İlacı” satan bir şirkete eleman lazım olmuştu. Başvurdum, hemen işe girdim. Allah sizi inandırsın,çok etkili bir ilaçtı. İlaç sattığımız yerlerden “Sizin ilacı kullanınca, keneyi yiyen böcekler ölüyor, keneler de artıyor” diye şikayet gelmeye başlayınca, patrona; “Kene ilacınız o kadar iyi çıktı ki, hasta kene kalmadı. Bu ilaç kenelerin hangi hastalıklarına iyi geliyor” dedim.

—Hadi ya o ne yaptı?

—O beni tekme tokat attırmak için birilerini çağırırken ben kaçmaya başlamamıştım. Adetimdir, kovulmayı beklemem.

Neşeli bir yolculuk sonunda, aradıkları binanın önünde indiler. Hemen yandaki oyun parkını görünce Aslan;

—Can, sen şu parkta oyna ben yarım saate, bilemedin bir saate kadar gelirim.

—Tamam dayı.

—Bana bak, yabancı birileri çağırırsa filan gitmek, parktan ayrılmak filan yok. Park kalabalık olmasa içim elvermez ama çok sayıda aile var, serseriler gelemez.

—Tamam, dayı, biliyoruz çocukları kaçıranlar var. Sen işine bak, merak etme. Ha… Yabancı biri sana kaçırmaya kalkarsa filan ‘İmdat’ diye bağır, hemen gelirim.

—De... Yürü git. Kerataya bak ya… Beni ne diye kaçıracaklar.

—Nesli tükenen…

—Kötü bir şey söyle de…

—Yok, dayı, ‘Nesli tükenen, süper yakışıklılardan biri’ diye kaçırırlar.

—Tamam, tamam kes. Bu çektiğin yağların bedeli olarak, dönüşte lokantaya götürürüm.

—Ama acele et, çok acıttım.

—Benim kıymetimi anlayınca, mülakatta uzun uzun sorular sorarlar şimdi. Bir saatten önce bekleme.

***                        ***                        ***                        ***

8—10 dakika kadar sonra Aslan parka gelmişti. Can;

—Çabuk geldin, ne oldu dayı?

—İlk soruda iş bitti?

—Hemen kıymetini anladılar mı?

—Yok ya… İsmin ne dediler, ‘Aslan Çetin’ dedim. Adam bana dikkatlice baktı, ‘Mustafa Çetin neyin oluyor?’ dedi. Baktım, ünlü biri galiba, faydası olur diye düşündüm ‘Eniştem” dedim. Adamı gülümseyecek diye beklerken, kaşlarını çattı; “Onu hiiiç sevmem bana çok zararı dokunmuştu.” Deyince, toparlamak istedim, “Mustafa Çetin mi dediniz. Hay Allah yanlış anlamışım. Mustafa Çetin’i hiç tanımam, benim eniştem Murtaza Çetin dedim” Adam ayağa kalktı, “O serseri mi senin enişten. Mustafa onun yanında yine iyi sayılır. Çık dışarı!” diye bağırdı. Durumu izah etmek istedim,  “Ama efendim!” ama adam beni konuşturmadı bile. Yüzü öfkeden mosmor bağırmaya başladı, “Hemen dışarı çık. O Murtaza ile Mustafa’ya selam söyleyin karşıma sakın ola çıkmasınlar.” Baktım adamın laf dinleyeceği yok, mecburen çıktım.

—Hadi ya… Dayı ben tanıyor muyum Murtaza enişteyi.

—Bana baaaak, enişteyi bilmem de beşkardeşi tanıtırım sana, dalga geçme.

—Peki, dayı, bunu daha güvenli bir ortamda konuşuruz. Dedemin yanında filan.

Aslan, yeğeninin saçlarını okşadı;

—Zekânı hep takdir etmişimdir zaten.

Yürüyerek önüne geldikleri dönerciye baktı;

—Ne dersin, döner yiyelim mi?

—Tamam dayı.

Aslan cebindeki paraya baktı, sonra dönerin fiyatına baktı.

—Gel öyleyse uygun bir dönerci arayalım.

—Burada var ya.

—Bu dönerci eti az katıyor diye duydum. Sen beni takip et.

Kısa bir yürüyüşten sonra ucuz bir yer bulup girdiler. Can, dayısının vitrindeki fiyatlara bakmasından durumu anlamıştı, bir şey söylemedi.

Ekmek arası döner istediklerini söyleyip, içerdeki taburelere geçtiler. Az sonra gelen ekmek arası dönerleri inceleyen Aslan, dayanamadı, garsonu çağırdı;

—Bakar mısınız?

—Buyurun.

—Bir yanlışlık olmasın, salatanın arasında et buldum.

—???

—Kardeşim ekmek arası döner istemiştik, siz salata koyup göndermişsiniz.

—Beyefendi, sessiz olun. Burası şey bir yerdir, neydi? Hah nezih bir yerdir.

—İyi ama bu ekmek arası salata ne olacak. Biz döner parası verdik.

—Anlaşıldı, sizin sorununuza halkla ilişkiler uzmanımız Sadullah’ın bakması faydalı olacak.

Garson’un işaretiyle, mutfak tarafından dev gibi bir adam çıkıp geldi. Aslan’ın bakışları değişti, gülümsemeye çalıştı. Sadullah;

—Bir sorun mu var?

Aslan, gayet nazik bir sesle;

—Hayır, canım, ne sorunu olacak. Bu güzel döneri yapan ustaya teşekkür etmek istiyorum, dedim de. Yani Sadullah Bey, bu ne lezzet, döner sanki ağzıma hiç dokunmadan mideme iniveriyor, ellerinize sağlık. Şey biraz acısı az olmuş, acı bir şey var mı?

—Acı bir şey mi istiyorsunuz. O zaman ücret pusulasını getireyim. Afiyet olsun.

İri yarım adam uzaklaşınca, Aslan Can’a fısıldadı;

—İri yarı olan bile böyle espri yapıyorsa, bunlar bizi güle güle döver. Çabuk ye kaçalım.



ASLAN DAYIM 1. Bölüm : http://www.cankiripostasi.com/-aslan-dayim-makale,415.html

ASLAN DAYIM 2. Bölüm   http://www.cankiripostasi.com/son-oykum-2-bolum-makale,401.html

ASLAN DAYIM 3. Bölüm : http://www.cankiripostasi.com/aslan-dayim--------------3bolum--makale,419.html 

ASLAN DAYIM 4. Bölüm :  http://www.cankiripostasi.com/aslan-dayim-------------------------------------4bolum--makale,421.html