İyilik ve İhsan Toprağa Düşen Tohum Gibidir

Ramazan yardımlaşma, sadaka, fitre gibi iyiliklerin ve ihsanın bol yaşandığı, küslerin barıştığı bir ay olması münasebetiyle ben de okuyucularımla iyilik üzerine bir sohbet etmek istedim.

İyilik ve ihsan toprağa düşen tohum gibidir. Toprağa düşen tohum filizlenipyeşerir, ağaç olur, yüzlerce tohum verir.

İyilik, yalnıza arkadaş, yorguna dayanak, garibe sığınak olmaktır. İyilik, iyilik yapana da iyi gelir.

Arabistan yarımadasının yakıcı ikliminde su, "hayat" demekti. Çöl çoğu zaman insanları suya hasret bırakırken, berrak ve soğuk suyun özlemini çeken kabileler bazen sırf bu yüzden birbirleriyle çatışırdı. Gerçi Medine'de hava Mekke'ye göre biraz daha serindi ama suyun değeri asla değişmezdi. Bütün Medineliler gibi, Sevgili Peygamberimizin küçük hizmetçisi Enes'in üvey babası olan Ebû Talha için de su kuyuları çok kıymetliydi. İnsanların kazancı hurmalıklara, hurmalıkların bereketi ise su kuyularına bağlıydı. Ebu Talha’nın sahibi olduğu Beyruha adlı hurma bahçesinin suyu bambaşkaydı. Sıcağın insanı erittiği günlerde Ebû Talha'nın bu kuyusundan çekilen tatlı ve soğuk su, hem Peygamberimizin hem de dostlarının canına değerdi. Ebû Talha Beyruha'yı çok sever, diğer bütün mallarından üstün tutar, kimselere satmazdı.

Bir gün Allah katından bir ayet nazil oldu: "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça en üstün sevabı kazanamazsınız." diyordu. Çok etkilendi Ebû Talha. Göğsünü defalarca Peygamberimize siper etmiş olan bu kahraman savaşçının yüreği titredi. Resulü Ekrem'e ve ashabına karşı ikramlarıyla, ziyafetleriyle tanınan bu cömert sahabi, ayetin iyilik davetine icabet etti. En sevdiği malı Beyruha bahçesi ve su kuyusu idi. Onu toplumun hayrına sunarak fakirlere bağışlamaya karar verdi. Bu ne kazançlı mal! Bu ne kârlı karar! En kıymetli malını Allah yolunda sadaka olarak veren insan ne kadar da bahtiyar! Allah Resulü de bu kararı duyunca çok mutlu oldu.Bu bağıştan Ebû Talha'nın muhtaç durumda olan akrabalarının faydalanmasını istedi. Bugün Mescidi-i Nebevinin içinde kalan Beyruha bahçesi, yıllarca iyiliğe hizmet etti, ihsanı temsil etti...

Hayat bir iyilik yolculuğudur. İnsan da bu dünyaya "inanmak" ve "iyi işler yap­mak" için gelen bir yolcu... İnsanı yara­tan, nimetlerle buluşturan, koruyan, ba­ğışlayan, rahmetiyle kuşatan Allah'tır. Allah, hangimizin daha iyi işler ya­pacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O halde hayat, bir iyilik sınavıdır."İyilik edin. Şüphesiz, Allah iyilik edenle­ri sever."âyeti, hayatı bir iyilik yolculu­ğuna dönüştürenlerin ulaşabileceği en değerli hedefi gösterir: Rabbimizin sevgisini elde etmek. Aksi ise mahcubiyet, mahrumiyet ve elemdir. İyiliğe uzak duran ve kötülüğe hizmet eden kimseyi acı bir son beklemektedir: "Kim bir iyi­lik getirirse, ona bundan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük getirirse, bilsin ki, kötülük işleyenler ancak yapmakta olduklarının cezasını görürler."

İyilik, toprağa düşüp yeşeren, yeşerip serpildikçe yeniden toprağa düşüp tohum olmak ve binlerce iyiliği var etmek isteyen bir buğday tanesi gibidir. İyilik, iyilik yapana da iyi gelir. Kendi içinde bir fedakârlık barındırır ve bu fedakârlığın elbette bir karşılığı vardır. Kâh hemen, kâh yolun sonunda... Yüce Rabbimiz, "İyilik ve ihsanda bulunanlara (karşılık olarak) daha iyisi ve bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de bir zillet. İşte onlar cennetliklerdir ve orada ebedî kalacaklardır."diye müjde verir. O halde "iyilik yurduna" kavuşmak, sonsuz ve sınırsız olan cennete ulaşmak için bu dünyada sınırlı imkânlarla da olsa fedakârlık yapmak akıllıca bir seçenektir.

İyilik insan için hayatın her döneminde vazgeçilmezdir: Bir bebek, doğduğu andan itibaren çevresindekilerden iyilik bekler. Bir çocuk, iyiliği öğrenmek ve iyi muamele görmek ister. Bir genç için önemli olan, iyi niyet ve iyilik yolunda gayrettir. Yetişkin olunca eşinden iyi davranışlar, amirinden iyi sözler, memurundan iyi işler bekler insan. Sadece diğer insanlardan değil, tabiattan da iyilik umar. Toprağın kendisine kaliteli ve bereketli ekin vermesini, rüzgârın, güneşin, yağmurun sağlık ve iyilik getirmesini diler. Kısacası hayat, iyiliği benimseme ve iyilerden olma yolculuğudur. Yolcu hangi durağa uğrarsa uğrasın, beklentisi hep iyiden ve iyilikten yanadır.

İyiliğin İzdüşümleri

İyilik yaratılışın mayasında vardır. Kötülük ise hayat yolculuğunda mutluluğun önündeki en büyük engeldir. Nevvâs b. Sem'ân adlı sahabi bir gün Peygamberimize iyiliğin ve kötülüğün ne anlama geldiğini sorar. Sevgili Peygamberimiz şöyle cevap verir: "İyilik güzel ahlâktır. Kötülük ise vicdanını rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir."

Bir başka defasında ise şöyle der Peygamberimiz, "Kötü söz ve davranışların İslam'da yeri yoktur. En hayırlı olan insanlar, ahlâkı en güzel olanlardır."O halde iman ve İslam bir iyilik davetidir. Bu iyilik bazen güzel ahlak, erdem, fazilet olur; bazen hayır-hasenat, sadaka-zekât olur; bazen tebessüm ve kucaklama, tatlı söz ve güler yüz olur. Adı ve şekli değişebilir ama önemi ve değeri asla değişmez.

İyilik, iyi olma çabasıdır. İhsan yani karşılığını sadece Allah'tan bekleyerek gönülden yapılan iyilik ise, iman ve ibadetin en yüksek makamıdır. İhsan, seni her an gördüğünü ve duyduğunu bilerek Allah'a yaklaşmak, O'nu razı edecek güzel işler yapmaktır. Yönünü Kâbe'ye çevirerek huzura durmak, alnı secdede iken Allah'ın kudretini idrak etmeye çalışmak, oruç ve zekâtla arınmak ya da yalnızlığa bürünüp bir köşede gözyaşı dökerek Allah'ın adını zikretmek... Hepsi ibadettir, hepsi iyiliktir.

İyilik, kötülükten kaçınmaktır. Modern çağın hastalıklarına yaklaşmamak; günahtan, zulümden ve isyandan uzak durmaktır. Haksız kazancı, emeğe saygısızlığı ve duyarsızlığı elinin tersiyle itmektir. Nefsin davetini ve şeytanın çağrısını reddetmek; heva ve hevesin ısrarına aldırış etmemektir.

İyilik, yalnıza arkadaş, yorguna dayanak, garibe sığınak olmaktır. Yetime kol kanat germek, dulun ihtiyaçlarını gözetmektir. Yolcuyu misafir etmek, yabancıya yolu tarif etmektir. Bazen bir çocuğun hatırını sormaktır iyilik; bazen de bir yaşlının elinden tutmaktır.

İyilik, karşılık beklemeden vermektir. Gücünü, enerjisini, tecrübesini, malını, emeğini, sevgisini ve merhametini, dünyevi bir karşılık düşünmeden paylaşmaktır. İyilik insaftır, fedakârlıktır, adalettir, şefkattir. İyilik duadır, niyazdır, selamdır. İyilik bir defasında ağaç dikmek, öbür defasında aç kalan kediyi doyurmaktır. Komşuya giden bir tabak yemeğin kokusunda ya da yol sorana tarif veren sesin tınısında iyiliği hissedebilirsiniz. Küsen akrabaları barıştırmak için uğraşan ya da ailesinin geçimini helal yoldan sağlamak için gece gündüz çalışan kişi iyilik yapıyor demektir.

Kısacası hayatın akışı içinde iyiliği her an her yerde her şekilde görebilir, yapabilir, hissedebilirsiniz. İyilik, yüzlerinizi Kâbe tarafına dönmekten ibaret değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene vermektir. 

İyilikten bahsederken akla onun karşısında yer alan kötülük gelmektedir. Kötülük daima iyilikten aşağıda ve zayıf, iyilik ise her zaman kötülüğün üstünde ve ondan daha üstündür. Bu yüzden Resûlullah bize şunu öğütler: “Nerede olursan ol, Allah'tan kork. Kötülüğün ardından bir iyilik yap ki onu yok etsin. İnsanlara güzel ahlâkla davran."Demek ki iyilik, kötülüğün maddi ve manevi etkilerini yok edecek güce sahiptir. Demek ki kötülüğe şahit olan yada hatayla kötülük işleyen kimsenin en büyük yardımcısı yine iyiliktir.

"İyilik güzel ahlaktır" prensibi gereğince söz, davranış ve alışkanlıklarıyla iyiliğe hizmet etmek, kötülüğü de zayıflatmak anlamına gelmez mi? Her türlü kötü davranıştan el etek çekmek; yalanı dolanı, kibri riyayı, hasedi fesadı, hırsızlığı yolsuzluğu, hiddeti şiddeti terk etmek kötülüğün tükenmesini sağlamaz mı? O halde mümin, iyiden ve iyilikten yana tavır takınmak, kötünün ve kötülüğün karşısında durmak için azami derecede gayret sarf etmelidir. Kimi zaman insan, kötülüğün karşısında ürkerek ona engel olmaya gücünün yetmeyeceğini düşünür. Hâlbuki kötülüğü yok etmenin en etkili yolu iyiliği artırmaktır. Yüce Rabbimiz bu konuda şöyle buyurur: "İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel şekilde önle. O zaman bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olmuş."

Peygamber Efendimizin bize aktardığına göre, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Kulum iyi bir iş yapmaya niyet eder deyapmazsa ona bir iyilik (sevabı) yazarım. Ama onu yaparsa on kattan yedi yüz kata kadar iyilik (sevabı) yazarım. Eğer kulum bir kötülük yapmaya niyet eder de yapmazsa onu (bir günah olarak) yazmam. Fakat o kötülüğü işlerse ona sadece bir kötülük (günahı) yazarım."

Resûlullah, "doğruluk" erdemi üzerinden şöyle buyurdu: "Doğruluktan ayrılmayın. Muhakkak ki doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğru olanı ararsa Allah katında 'sıddık' (özü sözü bir olan kişi) olarak yazılır. Yalandan sakının! Çünkü yalan kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleyip yalanı yayarsa Allah katında yalancı olarak yazılır."

Peygamberimiz buyuruyor ki:“Kim bir iyilik yaptığında seviniyor, bir kötülük yaptığında üzülüyorsa o mümindir." "Küçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüğümüze saygılı davranmayan bizden değildir."diyerek çocuklara karşı iyilikten taviz vermez. Anne babaya iyilik etmeyi bize ısrarla öğütleyen de peygamberimizdir. Bir adam "Amellerin en üstünü hangisidir?" diye sorunca Peygamberimiz şöyle cevap vermiştir: "Vaktinde kılınan namaz ve anne babaya iyilik etmek."

Peygamberimizin şu müjdesi içimizi rahatlamaktadır: "Bir Müslüman öldüğünde, en yakın komşularından üç hane halkı kendisinin iyi bir insan olduğuna şahitlik ederlerse, Yüce Allah, 'Bildiklerine göre şahitlikte bulunan kullarımın şahitliğini kabul ettim ve kendi bildiklerimi de bağışladım.' buyurur."

Resulü Ekrem şöyle buyurdu: "Kim akraba ile iyi ilişkisini sürdürürse, Allah da onunla ilişkisini sürdürür; kim de akrabalık bağını koparırsa, Allah da o kimseyle bağını koparır." Akrabanın değerini bilenler, temiz bir kalp ve samimi bir niyetle her türlü zorluğa rağmen akrabalık ilişkisini kesmezler. Onlar, gayretlerinin sonucunda Peygamber müjdesine ererler: "Kim rızkının bollaştırılmasını yahut ecelinin geciktirilmesini arzu ederse, akraba ilişkilerini sürdürsün."

Kaynak: Prof. D r. Huriye Martı, İyilik ve İhsan, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 1293

Dipnotlar:

(1). Âl-i İmrân, 3/92

(2).Buhârî, Vesâyâ, 10

(3). Kasas, 28/84

(4).Yunus, 10/26

(5). Müslim, Birr, 15

(6). İbn Hanbel, V/100

(7). Tirmizi, Birr, 55

(8).Fussilet, 41/34

(9). Müslim, Îmân, 204

(10). Müslim, Birr, 105

(11). İbn Hanbel, IV. 399

(12). Tirmizî, Birr, 15

(13). Buhârî, Tevhid, 48

(14). İbn Hanbel, II/409

(15). Tirmizî, Birr, 16

(16). Buhârî, Edeb, 12