Çankırı Karatekin Üniversitesi ve Ahi Evran Üniversitesi’nden Çiğdem Yüksektepe Ataol, Celal Tuğrul Zeyrek,Nuray Şenyüz Öztürk, Murat Çınarlı, Esin Kıray ve Ayşe Nur Coşkun Demirkalp’ten oluşan araştırma ekibi, bakır bazlı yeni bir bileşik sentezleyerek kanser tedavisinde umut vaat eden bir çalışmaya imza attı. Araştırmanın sonuçları, özellikle meme kanseri hücreleri üzerindeki etkisiyle dikkat çekiyor.
Hidrazonlar ve Metal Kompleksleri Kanser Araştırmalarında Önemli Rol Oynuyor
Çankırı Karatekin ÜniversitesiFizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çiğdem Yüksektepe Ataol, çalışma hakkında şu bilgileri verdi.
“Hidrazonlar ve metal komplekslerinin antibakteriyel ve antikanser çalışmalarında önemli bir yeri olduğunu biliyoruz. Bakır, organizmalardaki hayati biyokimyasal süreçlerde önemli roller oynamaktadır. Son yıllarda, bakır kompleksleri kanser tedavisi araştırmalarında ön plana çıkmıştır. Bakır kompleksleri, geleneksel kemoterapötik ajanlara kıyasla daha düşük toksisiteye, daha az yan etkiye sahiptir.Hücresel direnç geliştirme riski daha düşüktür ve bu da onları kanser tedavisinde umut verici bir seçenek haline getirmektedir. Çalışmalar, kanser hücrelerinin diğer metallere kıyasla bakır iyonlarına karşı daha yüksek bir afiniteye sahip olduğunu ve bu iyonları daha kolay emdiğini göstermektedir. Bu nedenle, bakırın biyokimyasal rolünün ve bakır komplekslerinin terapötik potansiyelinin araştırılması, kanser biyolojisi ve meme kanseri tedavisi için yenilikçi bir alternatif olacaktır. Bu sebepten ötürü uzun süredir bu malzemeler üzerine çalışmalar yürütmekteyiz. 2024 yılında gerçekleştirdiğimiz araştırmada, bakır bazlı yeni bir bileşik sentezledik. İlk olarak bileşiğin Dünya Sağlık Örgütünün insan sağlığı için en büyük tehdidi oluşturan birden fazla antibiyotiğe dirençli bakteri listesindeki bakterileri de içeren bazı türler üzerineetkisini hem teorik hem de deneysel olarak gözlemledik, ardından çalışmalarımızı antikanser etkilerine odakladık.”
Meme Kanseri Araştırmalarında Yeni Bir Adım
Türkiye ve dünya kanser istatistiklerine dikkat çeken Prof. Dr. Yüksektepe Ataol, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kanser, dünya genelinde ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor ve 2020 yılında yaklaşık 10 milyon kişinin ölümüne neden oldu. Kadınlarda en sık görülen kanser türlerinden biri olan meme kanseri, araştırmalarımızın öncelikli odağı oldu. Çalışmamızda, üçlü negatif meme kanseri hücre hattı olan MDA-MB-231 kullanıldı. Üçlü negatif meme kanseri hücresi östrojen hormon reseptörü (ER), progesteron hormon reseptörü (PR) ve insan epidermal büyüme faktörü reseptörü 2 (HER2)’den yoksun olması nedeniyle tedavi seçenekleri oldukça sınırlı olan, agresif bir meme kanseri türüdür. Tedavi seçeneklerinin sınırlı olması nedeniyle de yeni ilaç geliştirilmesine en çok ihtiyaç duyulan kanser türlerinden biri”.
Bakır Bazlı Bileşik Büyük Başarı Gösterdi
Çalışmada kullanılan bakır kompleksinin, MDA-MB-231 meme kanseri hücre hattı üzerindeki sitotoksisite testlerinde büyük başarı sağladığı açıklandı. Prof. Dr. Yüksektepe Ataol, şu bilgileri paylaştı:
“Elde ettiğimiz bakır bileşiği, kanser hücrelerinin büyümesini hızla durdurdu ve DNA etkileşimleri sayesinde kanser hücrelerini hedef aldı. Bu bileşik üzerinde yaptığımız Kuantum mekaniksel hesaplamalar da deneysel çalışmalarımızla uyumlu sonuçlar verdi. Bu bileşik, kanser tedavisinde alternatif bir ilaç olma potansiyeli taşıyor.”
TÜBİTAK Projesi ve Patent Başvuruları ile Daha Geniş Bir Perspektif
Araştırma ekibi, çalışmayı daha ileri taşımak adına TÜBİTAK projesi hazırlıklarına başladığını duyurdu. Ayrıca, bu bileşik ve ilerleyen çalışmalardan elde edilecek yeni bileşiklerin patent başvurularıyla koruma altına alınacağı ifade edildi.
Prof. Dr. Yüksektepe Ataol, gelecekteki hedeflerini şu sözlerle özetledi:
“Ar-ge çalışmalarımızı daha ileriye taşıyarak hem kanser tedavisinde yenilikçi yollar açmayı hem de ülkemizin ilaç portföyüne yüksek katma değerli ürünleri ekleyerek ilaç ithalatını azaltmayı amaçlıyoruz. Ürettiğimiz aktif bileşiklerle hem bilimsel hem de ekonomik anlamda değer yaratmayı hedefliyoruz. Bu çalışmalarımızın TÜBİTAK’ın öncelikli alanları açısından stratejik bir öneme sahip olduğunu ve Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına (örneğin, Sağlık ve Refah - Amaç 3) önemli katkılar sağlayacağını ümit ediyoruz. Bu alandaki ilerlemeler, hem kanser tedavisinde yenilikçi yaklaşımlar geliştirilmesine hem de sağlıklı bir toplum ve sürdürülebilir bir sağlık sistemi oluşturulmasına hizmet edebilir.”
Kanser Araştırmalarında Yerli ve Milli Atılım
Bu çalışma kanser tedavisinde yenilikçi çözümler sunarken, gerekli testlerden sonra yerli ilaç üretimiyle dışa bağlılığı azaltarak ulusal sağlık sektörüne önemli katkılar sağlamayı amaçlıyor. Araştırma ekibinin hedefi, uluslararası arenada ses getirecek sonuçlar elde etmek ve Türkiye’nin bilimsel gelişimine katkı sağlamak.