Son zamanlarda özellikle de 12 Eylül darbesinden sonra muhafazakar kesimde yapılan protesto gösterileri çok sönük geçiyor. Sanki insanların üzerine ölü toprağı serilmiş gibi. Cuma Namazından sonra Ahmet Yesevi Camiinde Sivil Toplum Örgütleri tarafından düzenlenen Çin’de zulüm gören Doğu Türkistan Türkleri ve Mısır’daki Darbeyi protesto gösterisi ve gıyabi cenaze namazına bende iştirak ettim. İnsanların büyük bir çoğunluğu camiden çıkıp gidiyorlar da ne gıyabi cenaze namazına katılıyorlar nede protesto gösterilerine…
Nemelazımcılık, bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyeti bizim insanımıza nasıl da hakim olmuş. Bunun irdelenmesi lazım. Yoksa davalar, ideolojiler yerini köşe dönmeciliğine mi bıraktı? Acaba bu insanları bizi yönetenlerin lüks yaşantıları mı? bu hale getirdi bilmiyorum. Bir an Adeviye Meydanındaki kardeşlerim gözümün önüne geldi. Onlar zalimlere karşı silahların gölgesinde protesto gösterilerini sürdürürken, bizler Ahmet Yesevi’nin bahçesinde o kardeşlerimize destek gösterisinde bulunamıyoruz.
Hükümet İcra Makamı, Şikayet Makamı Değildir…
Gümrük ve Tekel Bakanı Hayati Yazıcı Tüketicinin Korunması Genel Müdürlüğü kendi bakanlığına bağlanınca Ağustos 2012 de bir açıklama yaptı ve dediler ki; Bankalar 31 kalem ücret alıyorlar tüketiciden deli dumrul vergisi gibi. Ben kanunlara hüküm koyacağım yeni kanunla bunları engelleyeceğim dedi.
Evet bu sözlerin üzerinden 1 yıl geçmeden mürekkebi kurumadan bankaların soygun kalem sayısı 66’ya çıkmıştır. Bu işi yapan bankaların içinde siyasi otoriteye bağlı devlete ait bankalar da bulunmaktadır.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu görevini layıkıyla yapmıyor. BDDK tüketicinin soygununa göz yummaktadır.
İktidarda olanlar da bu soygunu seyretmekte bazen de şikayet etmektedirler.
Üst kurullar görevini yapmayınca özel sektörde tekeller oluşturulmaktadır.
Biz tüketiciler ne yazık ki tekelcilerin elinde çırpınıp duruyoruz.
Çankırı Postası okuyucularının Ramazan Bayramını en içten duygularımla tebrik ediyorum.