Az Gidilen Yol ve Hekimoğlu İsmail
Bende çok emeği bulunan, elime kalemi verip “yaz” diyen Hekimoğlu İsmail ağabeyimi 16 Ocak Pazar günü gerçek yurduna uğurladık. “The Way Less Travelled” (Az Gidilen Yol) adıyla bir kitap okumuştum. Yazarı diyor ki: “Allah’ın lütfu bütün insanlara açıktır ancak çok azı lütfa kavuşur. Çünkü lütfa giden yol zorluklarla, engellerle, baskılarla, zulümlerle doludur. Kim ki bütün bunlara rağmen inançla, azimle, ümitle yoluna devam eder, lütfa kavuşmak ona hak olur.” Başta peygamberler, mezhep imamları, veli zatlar, hakkı ve haklıları savunan yazar ve şairler az gidilen yolu tercih etmişler. Hekimoğlu ağabeyim de bu az tutulan yolu tercih etmiştir, ben buna şâhidim. Uydurma irtica senaryolarının sahneye konduğu senelerde Minyeli Abdullah’ın ve makalelerinin yazılış hikâyesini, yakalanmaması için tahmin edilemeyecek yerlere nasıl gizlendiğini biliyorum.
Bir başka açıdan baktığımızda hiçbir ünlü başarı merdivenlerini eli cebinde tırmanmamıştır. “no pain, no gain” der bir İngiliz özdeyişi. Çeviri derslerine girdiğim bir sınıfta öğrencilerime bu sözü Türkçeye nasıl çevirirsiniz, diye sormuştum. Çoğunluğu “acı yok, kazanç yok” diye çevirirken, çok azı da “acı yoksa kazanç da yok” diye çevirmişti. Aynı öğrencilere “neden bazı çeviriler kolay, bazıları zor okunur” diye sormuştum. Hep birlikte şu sonuca varmıştık: Yabancı dili olup Türkçesi zayıf çevirmenlerin çevirileri zor, Türkçesi olan, eli kalem tutan çevirmenlerin çevirileri de kolay okunmaktadır. Yine birlikte “no pain, no gain” özdeyişini şöyle çevirmiştik: “Rahmet zahmette gizlidir”. Mevlana bunu çok kısa ve öz anlatır: “Hamdım, piştim, yandım.”. Bunu bir başka yönden anlatan ancak paradoks gibi görünen çok sevdiğim bir söz var: “Aramakla bulunmaz, bulanlar da arayanlardır.” Bulanlardan biri de Hekimoğlu ağabeyimdi, buna da şâhidim.
Elime kalemi veren, bana yazma cesareti kazandıran Hekimoğlu Ağabeyimdir. Tercüme çalışmaları yaptığım sıralarda, bana “çeviri yapmayı bırak, kendi kitaplarını yaz. Psikoloji ve pedagoji okumuşsun, güzel şeyler anlatıyorsun, bunları yaz” demişti. Yaz, dedi de, yaz demekle yazılmıyor. Bu hâtıram yazar olmak isteyenlerin kulağına küpe olsun. İlk kitabım “Bebeğimi Büyütüyorum” böyle bir tecrübenin ürünüdür. Ben oturdum, üniversitede bize telkin edilen bilimsel çalışma formatında materyal toplamaya ve yazmaya. Bana yaz dedikten altı ay sonra “Kitap ne durumda Ali Kardeşim?” diye sormuş, ben de “400 sayfa oldu Ağabey” demiştim ki bana göre daha kitabın yarısındaydım... “Hele getir bir bakayım,” dedi. Götürdüm. Bana göre çok bilimsel bir çalışma olmuştu. Birkaç sayfasını karıştırdıktan sonra: “Kardeşim, bu güzel bir ders kitabı olmuş, bunu kime okutabiliriz? Sen bunu 100 sayfaya indir, biz de resimlerle süsleyerek hanımların kolayca okuyacağı bir kitap haline getirelim,” dedi.” Bu kadar emeğimin boşa gittiğini zannederek çok üzülmüştüm. “Ağabey, ben yazar olamayacağım galiba,” dedim. Güldü: “Ne o Ali Kardeşim, daha ilk rauntta havlu atıyorsun!” dedi. Şimdi yirminin üzerinde kitap yazmış isem, bunu kesinlikle Hekimoğlu Ağabeyime borçluyum.
Ayet ve hadislerde kısaca “sebep olan işlemiş gibidir” şeklinde ifade edildiği gibi, yazdıklarımı okuyanlardan bir teşekkür, bir dua almış isem Rabbim aynısıyla Hekimoğlu ağabeyimin sevap hanesine yazdırsın ve yazdırmıştır inşallah. Mekânın cennet olsun, benim dertli ve derdini seven ağabeyim. Hak emri vaki olduğunda bizde yakında seninle kavuşacağız. “Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyuruyor efendimiz. İnne lillahi ve inne ileyhi râciun (Allah’tan geldik, dönüşümüz yine O’nadır).