Riyakarlığın kısa anlamı, içindeki duyguları gizlemek ve gerekirse tam aksi bir görüntü vermektir. Mesela dinle diyanetle hiç alakası olmayan bir insanın camiye koşup ön safta yer işgal etmesi, veya içerisinde katillik, düşmanlık hasletlerini barındıranların barışçı rolüne soyunması gibi.
Riyakarlık şahsi düzeyde kalırsa zararı da sınırlı kalır, ama siyasi boyutta olursa zararı sınırsız olabilir. Türkiye riyakar siyaset konusunda büyük zararlara uğramış sayılı ülkeler arasında yer alır ve belki de birinci sırada kendine yer bulabilir.
Geçmiş dönemleri kitaplardan okusak da, Yetmişli yılları ve sonrasını bizzat yaşadığımız için riyakar siyaseti ve zararlarını çok yakinen bilenlerdeniz. Ülkenin kaderine Kırk yıl damgasını vurmuş ve en büyük destekçileri Menderes hayranları ve dindarlar olan Demirel’in riyakarlığı ancak 28 Şubat süresince meydana çıkmıştı. Milletimiz Kurt politikacının Demokrasi ve Dindarlar üzerindeki niyetinin İnönü den farklı olmadığını çok geç öğrenebilmişti.
Tabi geçen süre Demirel için kar hanesine yazılırken zararı Milletimizin hanesine yazılmıştır, hem de faiziyle birlikte. Çoktandır düşünmüyor değilim, acaba Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığı sürecinde etrafına ve Meclise sol tandanslı kişileri yerleştirirken Demirel’i mi örnek almıştır diye. Bu ihtimal aslında hiç de uzak değil. Demirel vazgeçmediği “ Sağ iktidar sol bürokrasi” anlayışıyla istikrarı ülkeden kovarak zarar vermiş, Gül de kısmi kalsa bile hem kendine hem de Ülkeye zarar vermiştir.
Riyakar siyasetle ilgili geçmişte yaşananlara bir göz attıktan sonra, günümüzde yaşananlara da bakmakta fayda var diye düşünüyorum.
Gülen hareketi incelendiğinde, hem dini açıdan hem de siyasi açıdan Ülkemizde derin yaralar açan bir örgüt karşımıza çıkmaktadır. Birçok kimse bu harekete kıyısından köşesinden bulaşmış ve yardım etmiştir. Bunda en önemli etken bu örgütün dini argümanları ve Sait Nursi gibi gerçek bir İslam alimini öne çıkartmasıdır.
Son yıllarda yaptığı eylemlerle İslam’a ve Ülkemize büyük zararlar veren bu örgüt, zaman zaman açığa düşse de, iyi niyetimiz ve birazda saf olmamızdan dolayı gerçeğin görülmesini hep erteletmiştir.
Şu günlerde bu örgütün İsrail ve ABD ile irtibatları iyice deşifre olmuştur. Hele hele PKK nın yapmış olduğu kalleşçe eylemler ve cinayetleri karşısında bu örgütün yayın organlarında yazılanlar hainliğin ve riyakarlığın bayağı derinlik kazandığını göstermektedir.
Son günlerde Ülkemizi ateşe veren PKK örgütü, Çözüm süreci ile birlikte bukalemun gibi renk değiştirilmiş, allanmış, pullanmış ve güzelleştirilmişti. Oysa dünyada gelmiş geçmiş tüm terör örgütleri incelense en gaddar, en kalleş örgütün PKK olduğu anlaşılır. Nitekim bu örgüt yapılan tüm güzellemelere rağmen aslına dönmüş Suruç’ta ki eyleme misilleme bahanesiyle Ceylanpınar da iki Polisimizi uyurken enselerine kurşun sıkarak şehit etmişti.
PKK’nın kabarık sabıkasına rağmen uzantısı Siyasi parti son terör olaylarını protesto etmek gayesiyle İstanbul Aksaray’da bir gösteri düzenledi. Gösteriyi düzenleyenler kendilerine hangi adı verseler beğenirsiniz. Barış platformu. Göstericiler ellerine tutuşturulan ve üzerine Barış yazan dövizlerle kameralara poz vermeyi de ihmal etmedi.
PKK örgütü tekrar can yakmaya başlayınca Devlet mecburen vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamak maksadıyla Örgüte karşı Askeri operasyonlar düzenledi ve belli ki örgütün canı fena halde yandı. Hemen kendilerine Akil adamlar ve Aydın sıfatlarını veren küçük bir gurup acilen toplanarak her iki tarafa ateş kes çağrısı yaptı, dikkat buyurun her iki tarafa da. Yani bu malum gurup Devlet ile Katil örgütü bir tutup karşılıklı ateş kes çağrısı yapıyor.
Bu şuna benziyor; Mazlum bir kişi sürekli zulüm gördüğü kişiye artık yeter deyip de gırtlağına sarılınca, o ana kadar etrafta sessizce zulmü seyredenlerin araya girip kavga edenleri barıştırması gibi.
Bu hafta, Savcı katillerini masumlaştıran Doğan gurubunun kanallarına sık sık göz attım. CNN Türkte çekik gözlü yılan bakışlı bir hanım özellikle dikkatimi çekti. Demirtaş hayranı bu bayan, artan terör olaylarından dolayı Hükümetin Altı bölgede almış olduğu geçici güvenlik bölge kararını masaya yatırmış. Yılan bakışlı bayan bunun Sıkıyönetim uygulaması olduğunu öne sürerek Hükümeti eleştiriyordu.
Yılan bakışlı Bayan Modatöre göre, PKK nın yol kesmesi, araç yakması barış gösterisi, Adam öldürmesi ise insancıl ve sivil bir etkinlik kapsamına giriyordu.
Yukarıda sergilediğim manzara Ülkemiz de riyakar siyasetin ne kadar güçlü ve destek gördüğünün ibretlik örnekleridir. Tabi ki riyakar siyasetçiler başarılarını ferdi olarak gerçekleştirme imkanına sahip değiller, bunu İç ve Dış odakların yardımıyla yapıyorlar.
Keçecizade Fuat Paşa'nın, Osmanlının zayıfladığını ima eden Fransa kralına Yüzelli Yıl Önce verdiği “Siz dışarıdan biz içeriden yıkamadık” cevabı meşhurdur. Fuat Paşa sağ olsaydı şimdiki halimize ne derdi acaba merak ediyorum.
Bahçeli'nin hafta içinde tuzu kurular için bodoslama kullanmış olduğu Şerefsizler kelimesi çok tartışıldı, bizde tasvip etmedik, ama olanlar karşısında hırsızın hiçmi suçu yok demek de gerekmez miydi?