Aşağıda okuyacağınız yazıyı onbeş gün önce hazırlamıştım, yani IŞİD ve kardeşi PKK henüz aleni olarak barışı bombalamaya başlamamıştı.Malesef beklenen oldu ve her iki örgütte kendilerine verilen görev gereği Devletimizle ve Milletimizle savaşa tutuştu. Bu olay üzerine “Suruç'un düşündürdükleri” başlıklı yazımı yayınlamıştım.Şimdi ise onbeş gün önce hazırladığım yazıyı paylaşıyorum.


7 Haziran da yapılan genel seçimler Ülkemizde çoktandır unutulan koalisyonlu dönemlere kapı araladı . Yeni dönemde artık Başkanlık tartışmaları yaşanmayacak, çünkü seçmen şimdilik bu kapıyı kapattı. Bu dönemde ülkemiz için önemli üç tane temel sorun çözülmeyi beklemekte. Bunlar;
Çözüm Süreci, Parelel İhanet veYolsuzluk.


Ülkemizin hatta Ortadoğunun en önemli sorunu, Çözüm süreci adı altında başlatılan ama bir türlü nihayetlendirilmeyen Barş görüşmeleri. Bu sorunun çözümü veya çözülmemesi sadece Ülkemizin değil Ortadoğunun da geleceği için çok önemli. Okuyucularımız hatırlayacaktır bu konuyu daha önce üç başlıkta ele almıştım (Çözüm süreci 1,2,3) ve umutlu olmadığımı da belirtmiştim. Gelinen nokta maalesef beni haklı çıkarttı.Örgütün siyasi yüzünü temsil eden liderler Siyasi otoriteyi ve Halkımızı bariz bir şekilde aldattılar ve iyi niyeti istismar ederek, bölgeye huzurun kalıcı olarak yerleşmesinin önüne geçtiler..


Güvenlik güçlerimiz Çatışmamazlık politikası gereği kışlalarına ve karakollarına çekilirken, hain örgüt bırakın silah bırakmayı, Güvenlik kuvvetlerimizin boşalttığı sahayı işgal etti.Yani silahla giremeyecekleri alanlara hile ile girdiler.Bu sıtratejik hata en son seçimlerde kendini gösterdi. Yüzlerce köyde seçmen sayısı kadar oy firesiz terör örgütünün partisine verilmiş. Bu köylerde, hiçmi hasta sökel yok, hiçmi gurbette olan yok ve hiçmi yanlış oy kullanan yok.Buralarda örgütün bir adamı oyların hepsini kullanıyor, vatandaşlara sadece imza attırılıyor ve işlem tamamlanıyor.


Yeni Meclisin bana göre ilk ve en önemli görevi Günydoğu da ki seçimleri soruşturmak olmalıdır. Örgütün Milli İradeyi sabote eden bu eylemine şimdiye kadar ciddi bir şekilde tepki gösteren olmadı. Terör örgütünü hedefe koyup bundan oy devşirenler bile ses çıkarmadı.Tuhaf bir durum.Daha önce yapılan Genel seçimlerde Kediler üzerinden ortalığı ayağa kaldıranların şimdi ki duruma ses çıkartmaması sadece iktidara olan nefretle izah edilemez, beyinlerin dahi birilerinin kontrolune girdiğini gösterir.


Bölgede bundan sonra ise artık silahlar bırakılmadığı takdirde Güvenlik kuvvetleri Alan hakimiyetini örgütün elinden almalıdır. Eğer hukuk devleti isek hukukun gereği artık hiç geciktirilmeden yerine getirilmelidir yani bölge silahlı unsurlardan temizlenmelidir.Bundan sonra yapılacak ihmalin telafisi zordur.Şımaran örgüte, üst akıl sahipleri Güney sınırımızda bir devlet kurdurmayı düşündükleri, yani yeni bir İsrail oluşturmak için harekette geçtikleri artık net bir şekilde anlaşılmıştır.
Armegodon Savaşı için düşman istihkam faaliyetine başlamıştır.


Ülkenin önünde bekleyen önemli sorunlardan bir tanesi hiç şüphesiz Parelel ihanet çetesidir. Bu örgüt Devletin içerisine öyle sızmış ki, zaman zaman kendisini göstererek tehlikenin boyutlarını gözler önüne seriyor.Adanada ki MİT Tırlarına yapılan baskının maksadını şimdi daha net görebiliyoruz. Güney sınırlarımızda kurulması hesaplanan Kürt devleti ve Akdenize açılacak koridorun daha kolay gerçekleşmesi için engel görülen Bayırbucak Türkmenleri ve Özgür Suriye ordusunun güçlenmesinin önüne geçmek. Bu baskının ana nedeni, tali neden ise Türkiyeyi uluslararası platformda terör destekçisi olarak göstermek.


Bu örgütü hala destekleyenlerin aklına şaşıyorum, bunlar acaba kendilerine hiç sormazlar mı? Na mahrem kaset çekmek, şantaj yapmak,telefon dinlemek, Devleti yönetenleri dinlemek, Sınavlarda sahtekarlık yaparak kul hakkı yemek Dinin hangi emrini kapsıyor, cemaatin şuurlaşmasına nasıl katkı yapıyor,Bediüzaman hazrelerinin hangi risalesinde yazıyor. O mübarek zat, o kadar çile çekmesine rağmen Vatanı terk etmezken, örgütün başının

yurtdışında saraylarda salatanat sürmesi nasıl izah edilebilir.


Örgütün hala ayak diretmesi, arkasında ki emperyalist gücün bu örgütten hala istifade edeciğini göstermektedir.Bu bakımdan Parelel örgütle mücadelede gösterilecek en ufak zafiyet önce Türkiyeyi zayıflatır, sonrasında Ortadoğuda akıtılan gözyaşlarının artarak devam etmesine sebep olur.Gençliğimizde
Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz diye başlayan güzel bir marş vardı ve biz bu marşı coşkuyla okurduk. Şimdi bu marşın özünü ve önemini daha iyi anlıyorum. Mülayim Devlet adamlarıyla veya gözü yaşlı Siyasilerle bu mücadele yürütülemez ve akamete uğrar. Erdoğan ve Davutoğlu tehlikenin farkındalar.Eğer bir koalisyon hükümeti kurulacaksa muhakkak Parelel ihanetle mücadele koalisyon protokolünde yer almalıdır.


Önümüzdeki dönemi bekleyen en önemli sorunlardan bir tanesi de, yolsuzluk ve yolsuzlukla mücadele.17 ve 25 Aralık opresayonunu başlatanların esas amacı yolsuzluk değildi, Hükümeti devirmekti şüphesiz.Ancak sarıldıkları bahane tesadüfi değildi. Özellikle Belediyelerde yapılan kılıflı yolsuzluklar İktidarın tabanında ciddi rahatsızlıklara sebep olmuştur.Oy kayıplarının en önemli nedeni yolsuzluklar ve yolsuzlukla mücadelede zafiyet gösterilmesidir.Oy verenlerin önemli bir kısmının ise Ülke üzerinde uygulanmak istenen projenin farkına varıp kerhen destek oldukları gerçeği de göz ardı edilmemelidir.


Bu mücadele yine ihmal edilirse daha ağır mağlubiyetlere hazır olmak gerekir.İşin en dikkat edilmesi gereken yönü ise, eğer yolsuzlukla mücadele edilmezse İktidar yaptığı devasa yatırımlarla değil yolsuzlukla adını tarih sayfasına yazdırma tehlikesidir, tıpkı ANAP örneğinde olduğu gibi. Mehmet Ali Şahin’in ‘2002 yılındaki Fabrika ayarlarına geri dönmek gerekir’ çağrısı boş bir çağrı değildir.


Yukarıda özetlemeye çalıştığım sorunların bazıları yeni kurulacak koalisyon ortaklarının da kırmızı çizgileri arasında bulunmakta.Bu sebeplerden dolayı yeni hükümetin kurulması zor yürümesi ise daha zordur. Kriz kapımızda diyemesek bile fazlada uzağımızda sayılmaz.

Yunanistanın düştüğü durumu ibretle izliyoruz. Kalisyonlu hükümetlerin Komşumuzu bu hallere getirdiğini unutmayalım.


Çözüm ne mi? Erdoğan nefretinden dolayı karartılan Başkanlık sistemine geçmek.Siyasi tabloya ve Siyasetçilerimizin şimdiye kadar gösterdikleri Çap ve Vizyona baktığımızda ise bu iş öyle kolayca gerçekleşecek gibi gözükmüyor.


Balyoz yemeye alışmış milletimiz inşallah bir balyoz daha yemeden Siyasi istikrara tekrar kavuşur.