Cemreleri sayarken Mart ayıda hızlıca geçti ve havalar ısınmaya başladı derken, yağışlarla birlikte havalar yine soğudu. Değişen sadece havalar değil Ülkemizde ısınmaya ısıtılmaya ve soğutulmaya başlandı. Çağlayan adliyesine yapılan hain saldırıyı Emniyet Müdürlüğüne yapılan saldırı izledi. Daha bunların sıcaklığı geçmeden daha beter bir saldırı ile gözlerimiz faltaşı gibi açıldı. Rize deplasmanından dönen Fenerbahçe kafilesine bir viyadüğe girerken silahlı saldırı düzenlendi. Hedef aracın kaptanıydı , amaç Otobüsü Viyadükten düşürmek ve kafileyi tamamen katletmekti.

 

Biz daha önceki yazılarımızda seçimlere doğru terörün tırmandırılacağından bahsederken PKK hainlerini düşünüyorduk, ama terör koalisyonunun diğer ortaklarını ihmal etmiş olacağız ki   DHKP-C adında ki hain örgüt önceliği ele alarak Çağlayan adliyesine bir baskın düzenledi ve başarılı bir savcımızı önce rehin aldı sonra şehit etti. Hainler mazeret olarak gezi olaylarında hayatını kaybeden Berkin Elvan soruşturmasını gösterdiler.

 

Oysa şehit ettikleri savcı bu dosyayı o kadar ileri götürmüş ki, Berkin Elvanı vuran polisleri ortaya çıkarmaya ramak kalmış, ama teröristler bu firsatı savcıya vermediler ve yine ihanet görevini fazlasıyla yerine getirdiler. Bu iş için kaç para aflıklarını yakalanan Alman ajanın ifadelerinden anlayacağız.

 

DHKP-C denen sol görünümlü örgüt kendisini her ne kadar Marksist Leninist ideoloji ile maskelemeye çalışsa da aslında tam bir taşeron örgüttür.Kim parayı bastırırsa onun kılıcını sallar. Şimdi yakalanan bir Alman ajanı ortada duruyor, Almanlar özellikle son zamanlarda Türkiye’nin güçlenmesinden oldukça rahatsız. Gezi olayları bunu gösterdi, Ama ben son olayı malum yayın gurubunun iyice açık düşmesiyle Ergenekon örgütüne de bağlıyorum, en azından bu örgüt kıyısından köşesinden bu işin içinde.

 

Bu hain saldırı bir şeyi daha net bir şekilde gözlerimizin önüne serdi. İhanet ülkemizi iyice sarmallamış. Parelel hainler milletimizden aldıkları paralarla kurdukları yayın organlarıyla milletimizi bu olayda da vurmaya devam etti. Şehit Savcımızın cesedinde  teröristlerin sıktıkları kurşunları değil de Polisimizin sıktığı kurşunları arama derdine düştüler. Tabi en iyi cevabı Adli tıp uzmanları verdi, ama bunlar utanmayı çoktan atmışlar zaten, kaset stoklarken.

 

Daha sonra teröristleri gözlerinden tanıyan polisler görevden alındı bunlar oldu diye yazdılar. Meğersem görevden alınan polisler beraberinde DHKP-C li teröristlerin listelerini de alıp gitmişler yani çalmışlar. Her gün bunların ihanetlerini gördükçe saf şakirtlere kızgınlığım iyice artıyor.

 

Son terör olayı Doğan yayın gurubunu da açığa düşürdü. Terör olayı başlar başlamaz bu gurubun önde gelen televizyon kanalında ki bir KAZMA, aleni şekilde teröristleri masum gösterecek bir açıklamayı yapmaktan kaçınmadı maalesef. Ertesi gün bu gurubun çok satan bir gazetesi teröristlerin özellikle yaymak istediği fotoğrafı, onların arzusuna uygun şekilde yayınladı. Sonra ne mi oldu, her zaman yaptıkları gibi önce özür dilendi sonra yaptıkları ihaneti örtmek için karşı saldırı.

 

Amerika da 11 Eylül saldırılarında 2996 kişi hayatını kaybetti. Bir cesedin dahi fotoğrafı şimdiye kadar yayınlanmadı, neden acaba, ve bizde neden yayınlanır amaç nedir? Ülkemizin terör belasından,kaoslardan kurtulması, ama her şeyden önemlisi demokrasinin kökleşmesi için, yani barışa huzura kavuşması için Doğan gurubu ve onu besleyen sermaye iyi analiz edilmelidir diye düşünüyorum.

 

Saldırılar öyle arka arkaya geliyor ki, Ülke de kaos oluşması için elden gelen gayret sarfediliyor. Bu seferde Fenerbahçe kafilesine yapılan saldırıyla sarsıldık. Bu saldırı Çağlayan adliyesine yapılan saldırının devamı mı, yoksa gözü dönmüş bir holiganın işi mi, bilemiyoruz ama bilinen bir gerçek tribünleri barış ortamından çıkartıp savaş ortamına sokan holigan yöneticilerin meydana getirdiği ortamdan faydalanmak istedikleri kesin.

 

Ülkemizde bazı yöneticiler kulüplerinin önüne geçmeye öyle meraklıdırlar ki değme gitsin. Oysa kulüp ve futbolcuların ismi öne çıkması gerekmez mi? Real Madriti ve Ronaldo’yu biliyoruz, kulüp başkanını bilen var mı? Messi’yi Barcelonayı biliyoruz, Kulüp Başkanı kimdir bilen var mı?

 

Son hadise de arkasına saklanan amaç Fenerbahçe – Trabzon rekabeti. Bu rekabetin kin ve nefret boyutuna gelmesinde 1995-1996 Futbol sezonunun 32. Haftasında yapılan tarihi Trabzon Fenerbahçe maçının önemli rolü vardır, hatta bu rekabetin miladı bile diyebiliriz bu maça.

 

O sezon Fenerbahçe ve Trabzon şampiyonluk yarışında korekor mücadele içindeydi, ama sportmenlik hep öndeydi. 32. Haftaya girerken Trabzon bir puan önde ve liderdi. Hafta başında Fenerbahçe Başkanı Ali Şen arda, arda verdiği demeçlerle tansiyonu bir anda yükseltti. İhtiyar tilki müsabakayı savaş havasına sokmayı başarmıştı. Maç günü olay çıkmaması için Emniyet olağanüstü önlemler aldı. Bütün Türkiye bu maça kilitlendi. Maçı alan zaten şampiyonluğunu da ilan etmiş olacaktı.

 

Maçta Trabzon ilk yarıyı 1-0 önde tamamladı, ama ikinci yarıda önce Oğuz çetin ve Aykut Kocaman’ın attığı gollerle Fenerbahçe maçı 2-1 kazandı ve liderliğe oturdu. Maçtan sonra Aykut Kocaman ve Oğuz Çetin bunun bir müsabaka olduğunu savaş olmadığını içeren anlamlı ve tarihi bir açıklama yapmışlardı.

 

O sezon Fenerbahçe şampiyon oldu. Bir hafta sonra Ali Şen Oğuz ve Aykut’a kapıyı gösterdi. Fenerbahçe şampiyon olmuştu ama BODRUM YATI son maçı kazanmıştı.

 

NOT: Yazımı hazırladıktan sonra Ağrıda PKK lı hainlerin Mehmetçiğe saldırdığını öğrendim, ama çok şükür hak ettikleri cevabı almışlar.Daha önceki yazılarımda belirttiğim öngörülerim beni yanıltmamıştır. Ağrıda hainlere dersini veren kahramanlarımızı tebrik ediyorum gazilerimize acil şifalar diliyorum